İçerik Başlıkları
İmar Planlarına Karşı Dava Açma Süresinin Bir Danıştay Kararı Özelinde Değerlendirilmesi
(Danıştay 6. Daire’nin 26.09.2011 Tarih ve E. 2010/8141, K. 2011/3352 Sayılı Kararı)
1. Olayın Özeti
Dava, Çevre ve Orman Bakanlığınca 14.08.2009 tarihinde onaylanan İzmir-Manisa Kütahya Planlama Bölgesi 1/100.000 Ölçekli Çevre Düzeni Planı ile 1/25.000 ölçekli Seferihisar, Dilek Yarımadası Çevre Düzeni Planının İzmir ili, Seferihisar İlçesi, 1242 ada, 1 parsel sayılı taşınmaza ilişkin kısımlarının iptali istemiyle 15.07.2010 tarihinde Danıştay 6. Dairesi’nde açılmıştır.
Söz konusu hukuki uyuşmazlık kapsamında ortaya çıkmış olan olayların kronolojik sırası aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Tarih | Olay |
14.08.2009 | Çevre ve Orman Bakanlığınca söz konusu imar planları onaylanmıştır. |
24.08.2009-23.09.2009 | İmar planlarının askıya çıkarılma ve indirilme tarihleri (Davacı itirazda bulunmamıştır.) |
05.07.2010 | Davacı tarafından Seferihisar Belediye Başkanlığına başvuruda bulunulmuştur. |
08.07.2010 | Davacıya, Belediye tarafından imar planının uygulanacağı yönünde cevap verilmiştir. |
15.07.2010 | Davacı söz konusu imar planlarının iptali için dava açmıştır. |
24.06.2011 | Davacı, 1/25.000 ölçekli Seferihisar, Dilek Yarımadası Çevre Düzeni Planına ilişkin açmış olduğu davadan feragat etmiştir. |
2. Yargılama Süreci
Yukarıda yer alan tablodaki olaylar zincirinden anlaşılacağı üzere, davacı olan konut yapı kooperatifi, 23.09.2009 tarihinden askından indirilmiş olan plana itiraz etmemiştir. Davacı tarafından 05.07.2010 tarihinde Seferihisar Belediye Başkanlığına yapılan başvuruya, 08.07.2010 tarihinde taşınmazın uygulama ve nazım imar planlarındaki kullanım kararını içeren bir cevap verilmiştir. Söz konusu cevap üzerine davacı 15.07.2010 tarihinde ilgili imar planlarının iptal edilmesi için Danıştay’da dava açmış, ancak 1/25.000 ölçekli imar planı için açmış olduğu davadan 24.06.2011 tarihinde feragat etmiştir.
Davaya bakan Danıştay 6. Dairesi 26.09.2011 tarihinde E. 2010/8141, K. 2011/3352 no.lu kararı ile davayı süre aşımından dolayı oybirliğiyle reddetmiştir. Ayrıca davacı 1/25.000 ölçekli imar planı için açmış olduğu davadan feragat ettiğinden dolayı davanın bu kısmı için karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiştir. Söz karar metnine buradan ulaşılabilir.
3. Hukuki Sorun
Dava konusu yapılmış olayda gündeme gelen hukuki sorun, İmar Kanunu’nun imar planlarına karşı yapılacak İYUK 11. madde kapsamındaki başvurular bakımından özel bir itiraz süresi getirdiği ve bu süre geçtikten sonraki 60 gün içerisinde dava açılmaması durumunda süre aşımı mevzusunun nasıl değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir. Ayrıca, idare tarafından uygulama işlemleri tesis edildiği takdirde dava açma süresinin yeniden başlayıp başlamayacağı hususu tartışmamızın konusunu oluşturmaktadır.
İYUK madde 2’de iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış olup, dava açma süresi anılan kanunun 7’nci maddesinde Danıştay ve İdare Mahkemelerinde 60 gün olarak belirlenmiştir. Anılan maddenin 2’nci fıkrasında dava açma süresinin idari uyuşmazlıklarda yazılı bildirimin yapıldığı tarihi izleyen günden itibaren başlayacağı belirlenmiştir. Yine aynı maddenin son fıkrasında ise ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava açma süresinin ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağı, ancak bu düzenleyici işlemin uygulanması üzerine ilgililerin, düzenleyici işlem veya uygulanan işlem veyahut her ikisi aleyhine birden dava açabilecekleri, düzenleyici işlemin iptal edilmemiş olmasının bu düzenlemeye dayalı olarak yapılan işlemin iptaline engel olmayacağı belirlenmiştir. Ayrıca İYUK madde 14’te dava dilekçelerinin süre aşımı yönünden inceleneceği, süre aşımının tespit edildiği her safhada davanın reddedileceği belirtilmiştir.
3.1. İmar Planı Çeşitleri
İmar Kanunu’nun 5. maddesinde imar uygulamalarına ilişkin tanımlar yapılmıştır. Buna göre:
“Çevre düzeni planı; Ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plandır.“
İmar Kanunu’nun 8. maddesinde;
- b) “İmar Planları; Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planından meydana gelir. Mevcut ise bölge planı ve çevre düzeni plan kararlarına uygunluğu sağlanarak, belediye sınırları içinde kalan yerlerin nazım ve uygulama imar planları ilgili belediyelerce yapılır veya yaptırılır. Belediye meclisince onaylanarak yürürlüğe girer. Bu planlar onay tarihinden itibaren belediye başkanlığınca tespit edilen ilan yerlerinde ve ilgili idarelerin internet sayfalarında bir ay süreyle eş zamanlı olarak ilan edilir. Bir aylık ilan süresi içinde planlara itiraz edilebilir. Belediye başkanlığınca belediye meclisine gönderilen itirazlar ve planları belediye meclisi onbeş gün içinde inceleyerek kesin karara bağlar.”
.
.
- f) Kentsel asgari standartlar, Bakanlıkça belirlenen esaslar doğrultusunda çevre düzeni planı ile belirlenebilir. Uygulamaya ilişkin kararlar, yörenin koşulları, parselin bulunduğu bölgenin genel özellikleri, yapının niteliği ve ihtiyacı, erişilebilirlik, sürdürülebilirlik, çevreye etkisi dikkate alınarak ve ölçüleri verilerek Bakanlıkça belirlenen esaslara göre uygulama imar planında belirlenir.
Hususları hüküm altına alınmıştır.
3.2. İmar Planlarının Hukuki Niteliği
Danıştay içtihatlarında ve genel olarak doktrinde imar planlarının düzenleyici işlem niteliği taşıdığı anlaşılmaktadır. Düzenleyici işlemler genel, soyut, sürekli, kişilik dışı, bir kez uygulanmakla tükenmeyen kural koyucu işlemlerdir. Bu düzenleyici işlem tanımı karşısında, imar planlarının diğer düzenleyici işlemlere göre hem biçim hem de içerik olarak farklı olması nedeniyle düzenleyici işlemler kategorisinden çıkanve birel idari işleme yaklaşan yönlerine de dikkat etmek gerekmektedir.[1]
Genel olarak bireysel idari işlemler ile düzenleyici idari işlemler arasındaki farkları şu şekilde belirtebiliriz[2];
- Birel idari işlem her idari makam tarafından yapılabilir. Düzenleyici işlem ise Anayasa ve kanunlarda belirtilen organ ve makamlar tarafından yapılabilir.
- Birel işlem ilgilisine tebliğ yolu ile duyurulur. Düzenleyici işlem yayın veya ilân ile duyurulur.
- Birel işlemin kaldırılması ve geri alınması bazı şartlara bağlanmıştır. Düzenleyici işlem ise her zaman değiştirilip, kaldırılabilir.
- Birel işleme karşı dava belirli bir süre ile sınırlıdır. Düzenleyici işleme karşı ise uygulama işlemi ile beraber her zaman hukuka aykırılık itirazında bulunulabilir.
Danıştay içtihatlarında genel olarak 1/1.000’lik imar planları birel işlem olarak değerlendirilirken, özellikle 1/25.000’lik ve üzeri ölçeklerdeki imar planları düzenleyici işlem olarak kabul edilmektedir. İncelemekte olduğumuz davadaki imar planının ölçeği 1/100.000 olduğu için bu planın düzenleyici işlem olduğunu düşünülmektedir. İnceleme konumuzu oluşturan imar planları“düzenleyici idari işlem” olarakkabul edildiğinden, İYUK madde 7/4 hükümleri uyarınca dava edilebilecektir.[3][4] Bu maddeye göre, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresi ilan tarihini izleyen günden başlar. Öte yandan, söz konusu süre geçirilmiş olsa dahi düzenleyici işleme dayalı olarak tesis edilen uygulama işlemlerinin tebliği üzerine de ilgililer genel dava açma süresi içerisinde ister genel düzenleyici işlemi, ister uygulama işlemini isterlerse de ikisini birlikte iptal davasına konu edebileceklerdir.
İYUK madde 7/4 gereğince düzenleyici işlemlerin (inceleme konumuz özelinde imar planlarına) iptal davasına konu edilebilmeleri için getirilen ve ilanlarını (son ilan gününü) izleyen günden itibaren işlemeye başlayan 60 günlük dava açma süresi, uygulama işlemlerinin tesis edilmesi halinde bunların tebliği tarihinden itibaren tekrar işlemeye başlayacaktır. Bu durumda imar planının ilanını izleyen günden itibaren yasal dava açma süresi geçirilmiş olsa bile, plana dayalı tesis edilen işlem ile birlikte, yeniden işlemeye başlayacak dava açma süresi içerisinde imar planının iptali de istenebilecektir.
Danıştay’ın bir kararında uygulama işlemi; ilgili idari birim tarafından, kural koyucu nitelikteki düzenleyici işlemlere dayanılarak, kişiler hakkında tesis edilen işlem şeklinde tanımlanmıştır.[5] Ancak uygulama işlemi sadece kişilerin hukuki durumlarında değişiklik yapan işlemler olmayıp nesnelerin hukuki durumlarında da değişiklik yapabilir. İYUK madde 7/4’den yararlanabilmek için bir uygulama işleminin bulunması ve bu işlemin icrai olması gerekir.[6] Aksi halde mahkeme, dava açma süresi geçmiş olmak şartıyla, düzenleyici işlemi süre aşımı; uygulama işlemini de idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmadığı gerekçesiyle reddedecektir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun diğer bir kararında; “Düzenleyici işlem niteliğinde olduğu kabul edilen imar planlarının uygulanmasına yönelik işlemler; taşınmazda uygulama yapılmasına esas teşkil eden ve planda ayrıldığı amacın belirtildiği imar durumu, buna dayalı olarak verilen inşaat ruhsatı, kamulaştırma, parselasyon gibi işlemlerdir.[7]” olarak belirtilmiştir. Dolayısıyla Belediye tarafından ilgililere verilen imar durum belgeleri, Danıştay içtihatlarında tipik uygulama işlemi olarak değerlendirilmektedir.
İmar durum belgesi, imar parselinin mevcut imar planlarına göre alabileceği yapılaşmayı, yapılaşma şartlarını ve yapılaşma fonksiyonunu tanımlayan belgedir. İmar durum belgesine göre malikler, başvuru ekinde İdareye sunacakları projelerini şekillendirirler. İmar durum belgesi, imar parselinin imar planı üzerinde nerede bulunduğunu ve parselin çapını gösteren belgedir.
4. Genel Değerlendirme
İncelenen Danıştay kararında, davacı tarafından imar durum belgesi istemiyle yapılmışolduğu anlaşılan başvuruya karşılık verilen cevap üzerine, dava konusu 1/100.000 ölçekli planın iptali istenilmişse de, Belediye tarafından uygulama ve nazım imar planlarındaki kullanım kararını içeren cevabın, dava konusu planın uygulaması niteliğinde olmadığı yönünde değerlendirme yapılmıştır. Söz konusu dava, yasal dava açma süresi geçirildiği gerekçesiyle süre aşımı nedeniyle reddedilmiştir.
Olayda, Belediye tarafından verilen cevabın bir uygulama işlemi olduğu ve dava açma süresi yeniden başlaması gerektiği düşünülmektedir. Dolayısıyla askı süresi içerisinde itirazda bulunmayan davacının, askı süresini takip eden 60 günlük süre içerisinde dava açması gerekirken, 15.07.2010 tarihinde açılan davanın süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin isabetli olmadığı düşünülmektedir. Belediye tarafından davacıya cevap verilme tarihi olan 08.07.2010 tarihini izleyen günden itibaren dava açma süresinin yeniden başlaması gerekmektedir.
(*) (Sitede yer alan makaleler ile içeriği sitemiz veya yazarlarımız tarafından oluşturulmuş haberlerin kısmen veya tamamen yazılı veya elektronik ortamda yayınlanması halinde yayınlayanlar hakkında yasal işlem başlatılacaktır. Haber veya makaleler ancak yazarının ve sitenin izni ile ve kaynak gösterilmesi kaydıyla yayımlanabilir)
Kaynakça
Canbazoğlu, Kerem, Ayaydın, Dilhun, İmar Planlarının Yargısal Denetimi-1, TBB Dergisi, Sayı: 91, 2011
Evren, Çınar Can, “İdari Yargıda Uygulama İşlemi”, Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi C. XVII, Y. 2013, Sa. 1-2
D6D: 20.02.2004, E. 02/6968, K. 04/944
D7D: 31.03.2004, E. 04/734, K. 04/798
D9D: 27.02.2001, E. 99/4885, K.01/665
DİDDGK: E. 2005/2467, K. 2006/50, T. 8.6.2006
Gözübüyük, A. Şeref/Tan, Turgut, “İdare Hukuku”,Cilt 1, Genel Esaslar, Turhan Kitabevi, Güncelleştirilmiş 3. Bası, Ankara, 2004
Tekinsoy, Ayhan, “İmar Planlarının Hukuksal Niteliği, İmar Planı İptalinin Bu Plana Dayanılarak Verilmiş Ruhsatlar Üzerindeki Etkisi”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl: 66, Sayı: 2, Bahar 2008
[1]Tekinsoy, Ayhan, “İmar Planlarının Hukuksal Niteliği, İmar Planı İptalinin Bu Plana Dayanılarak Verilmiş Ruhsatlar Üzerindeki Etkisi”, Ankara Barosu Dergisi, Yıl: 66, Sayı: 2, Bahar 2008, s. 48.
[2] Gözübüyük, A. Şeref/Tan, Turgut, “İdare Hukuku”,Cilt 1, Genel Esaslar, Turhan Kitabevi, Güncelleştirilmiş
- Bası, Ankara, 2004, s. 406
[3] 3194 sayılı İmar Kanunu’nun konuya ilişkin 8/b maddesinde ilan süresi bir ay olarak düzenlendiğinden, dava açma süresinin de ilanın son gününü takip eden günden itibaren başlaması gerekir. Ancak burada İYUK m. 7/4 hükmündeki bir eksikliği de vurgulamak gerekir. İYUK m. 7/4 hükmü ilanın mutat bir gün içerisinde yapılıp tamamlanacağını kabul ederek, ilanı gereken düzenleyici işlemlere karşı açılacak davalarda sürenin “ilan tarihini izleyen gün”den başlayacağını belirtmektedir. Özellikle belli bir askı süresi öngören düzenlemeler açısından, İYUK m. 7/4’teki “ilan tarihi” ibaresini, “ilan sürecinin sona ermesini izleyen gün” olarak yorumlamak uygun olacaktır. Nitekim incelemiş olduğumuz kararda Danıştay 6. Dairesi, dava açma süresinin başlangıç tarihinin son ilan tarihini izleyen günden itibaren başlayacağını belirtmiştir.
[4]Canbazoğlu, Kerem, Ayaydın, Dilhun, İmar Planlarının Yargısal Denetimi-1, TBB Dergisi, Sayı: 91, 2011, s. 274
[5] D7D: 31.03.2004, E. 04/734, K. 04/798, Kazancı. Ayrıca bkz. D7D: 02.11.2004, E. 04/1876, K. 04/2719, HT.
[6] D9D: 27.02.2001, E. 99/4885, K.01/665, Kazancı. Ayrıca bkz. DİDDK: 27.03.1998, E. 96/768, K. 98/164, DBB. Uygulama işlemi idarenin iradesini açıkça beyan ettiği bir işlem olabileceği gibi zımni red işlemi şeklinde de olabilir. DİDDGK: 14.12.2006, E. 03/1009, K. 06/2127, Kazancı
[7] DİDDGK: E. 2005/2467, K. 2006/503, T. 8.6.2006