SİCİLDEN TERKİN EDİLEN ANONİM VE LİMİTED ŞİRKETİN VERGİ BORÇLARI İÇİN ORTAKLAR VE KANUNİ TEMSİLCİLER HAKKINDA TAKİBAT YAPILIP YAPILMAYACAĞI HUSUSU
Anonim ile limited şirketlerden tahsil edilemeyen amme alacaklarından (vergi, sgk borçları vs.) dolayı kanuni temsilciler ile limited şirket ortaklarının sorumlulukları bulunmaktadır. Ancak, şirketin sona erip ticaret sicilinden terkin edilmesi halinde, Vergi İdaresi tarafından takibe tabi tutulan kanuni temsilciler ile ortaklara ihbarname ve ödeme emri gönderilmesi hukuki ihtilaflara neden olabilmektedir.
6183 sayılı Kanun uygulamasına göre, anonim ile limited şirketin varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezaları, kanuni ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerin varlıklarından alınmaktadır. Ayrıca, limited şirket ortaklarının, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan vergi ve buna bağlı alacaklar ile vergi cezalarından dolayı sermaye hisseleri oranında sorumlulukları bulunmaktadır.
Danıştay 4. Dairesi’nin 7.4.2005 tarihli, E.2004/639, K.2005/578 sayılı ve 7. Dairesi’nin 2.10.2002 tarihli, E.2000/4275, K.2002/3072 sayılı kararlarında Türk Ticaret Kanunu hükümleri uyarınca şirketin tüzel kişiliğinin ticaret sicilinden silinmesiyle sona ereceği; şirketin bu tarihten sonra haklara sahip olması ve borçlu kılınmasının mümkün olmadığı, bu nedenle münfesih şirket adına tarh ve ceza kesme işlemleri tesis edilemeyeceği ve ödeme emri düzenlenemeyeceği ifade edilmiş, Vergi Dava Daireleri Genel Kurulu’nun 16.5.2003 tarihli, E.2003/74, K.2003/311 sayılı kararında da Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde tescil ve ilan edilerek şirketin tasfiyesinin tamamlandığı ve tüzel kişiliğinin sona erdiği anlaşılmasına rağmen, bu tarihten sonra münfesih şirket adına ceza ihbarnamesi düzenlenerek tebliğe çıkarılması ve tebliğ edilememesi üzerine ilan yoluyla tebliğ edilerek kesinleştiğinden bahisle ödeme emri düzenlenerek tebliğ edilmesinde hukuki isabet bulunmadığına hükmedilmiştir. Böylece, Danıştay Vergi Dava Daireleri ile Vergi Dava Daireleri Kurulu, tasfiyeye girip tüzel kişiliği sona eren şirketlere ihbarname ve ödeme emri düzenlenemeyeceği hususunda görüş birliği oluşturmuşlardır.
Danıştay 3. Dairesi’nin 03/11/2009 tarihli, E.2008/2109, K.2009/3356 sayılı kararında da; bir şirketin borçlu kılınabilmesinin sadece tüzel kişilik kazandığı tarih ile tüzel kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı olduğu, şirketlerin tüzel kişiliklerinin ticaret sicilinden terkin edilmesiyle (silinmesiyle) sona erdiği, bu nedenle ticaret sicilinden kaydı silinip tüzel kişiliği bulunmayan şirket adına vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmesinin hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağı ve bu vergilendirmenin idari davaya konu edilmesine olanak bulunmadığı belirtilmiştir.
Sonuç olarak, Danıştay tarafından, tasfiyeye girip tüzel kişiliği sona eren şirketlere ihbarname ve ödeme emri düzenlenemeyeceği hususunda görüş birliği oluşturulmuş; şirketin borçlu kılınabilmesinin sadece tüzel kişilik kazandığı tarih ile tüzel kişiliğin sona erdiği tarih arasındaki zaman diliminde olanaklı olduğu, şirketlerin tüzel kişiliklerinin ticaret sicilinden silinmesiyle sona erdiği, bu nedenle ticaret sicilinden kaydı silinip tüzel kişiliği bulunmayan şirket adına vergi ve ceza ihbarnamesi düzenlenmesinin hiçbir hukuksal sonuç doğurmayacağı ve bu vergilendirmenin idari davaya konu edilmesine olanak bulunmadığı belirtilmiştir.
07/01/2022
Av. Dr. Fatih ARAS