Vergi Usul Kanunu (VUK Madde 22) – Tahakkuk:
Verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir.
VUK Madde 22 – Tahakkuk ile İlgili Danıştay Kararları:
Karar 1:
DANIŞTAY
- Daire
Esas Yıl/No: 2020/203
Karar Yıl/No: 2022/378
Karar tarihi: 03.02.2022
ÖDEME EMRİNİN İPTALİ İSTEMİ – DOĞRUDAN ÖDEME EMRİ İLE TAKİBİNDE HUKUKA UYGUNLUK BULUNMADIĞINDAN TESİS EDİLEN İŞLEMİN İPTALİ YOLUNDAKİ TEMYİZE KONU KARARDA SONUCU İTİBARIYLA İSABETSİZLİK GÖRÜLMEDİĞİ – KARARIN ONANMASI
ÖZET: Vergi hukukunun temel kavramları olan tarh, tahakkuk, tebliğ ve tahsilat kavramları gözetilerek terkin edildiği anlaşılan vergi için öncelikle davalı idarece yukarıda alıntısı yapılan amir hükümler esas alınmak suretiyle davacı adına ihbarname esasına dayalı olarak özel tüketim vergisi tarhiyatı yapılıp, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, tarh işlemine ilişkin olarak davacı şirkete dava açma hakkı verilmesi ve bu şekilde tarh, tahakkuk ve tebliğ aşamalarının tamamlanması gerekirken doğrudan ödeme emri ile takibinde hukuka uygunluk bulunmadığından tesis edilen işlemin iptali yolundaki temyize konu kararda sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle; …. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik temyiz isteminin reddine, karar verilmiştir.
(6183 S. K. m. 37, 48, 51) (2577 S. K. m. 45) (4760 S. K. m. 8) (213 S. K. m. 1, 20, 21, 22, 25, 34, 35)
İSTEMİN KONUSU: … Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: Davacı adına, 2014 yılının Ocak ve Şubat aylarında tecil edilip, ihracatların yapılması üzerine terkin edilen özel tüketim vergisinin, ihracatın gerçek olmadığından bahisle tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla, olayda, davalı idarece, ihraç edilmek kaydıyla teslim edilen mallara ilişkin olarak, beyan edilen dönemde tecil edilen ve ihracatın gerçekleşmesi akabinde terkini gerçekleşen ancak daha sonra alıcı ülke kayıtlarında söz konusu malların boyalı su ile benzerlik gösterdiği tespit edilen mallara ait özel tüketim vergisi tutarlarının vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı ile birlikte davacıdan tahsili gerektiğinden bahisle verginin ödeme emri ile tahsili yoluna gidilmiş ise de, söz konusu verginin, tecil talebinde bulunan davacı yönünden vadesi belli olmadığından, öncelikle 6183 sayılı Kanunun 37. maddesi uyarınca bir aylık vade tayin edilmesi, bu sürede ödenmemesi halinde ödeme emriyle tahsili yoluna gidilmesi gerekmekte olup, doğrudan ödeme emriyle takibinde hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle davaya konu işlemin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti: İstinaf başvurusuna konu kararın hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idare tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını sağlayacak nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 45. maddesinin 3. fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Davacı adına düzenlenen ödeme emrinde hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’İN DÜŞÜNCESİ: Özel Tüketim Vergisi Kanununun 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca özel tüketim vergisi kapsamına giren malların ihraç edilmek üzere ihracatçılara tesliminde hesaplanan özel tüketim vergisinin ihracatçıdan tahsil edilmemesi şartıyla, mükelleflerin talebi üzerine tecil edilmesi mümkündür. Bu uygulama ihracatçı tarafından doğrudan özel tüketim vergisi mükelleflerinden satın alınan malların herhangi bir işleme tabi tutulmadan olduğu gibi (aynen) ihraç edilmesi halinde söz konusudur. İhraç kaydıyla yapılacak teslimler için cins, nitelik veya miktar konusunda bir sınırlama yoktur. İhraç kaydıyla teslimde bulunan özel tüketim vergisi mükellefleri tarafından düzenlenecek faturada mal bedeli üzerinden hesaplanan özel tüketim vergisi ayrıca gösterilir ve faturaya Özel Tüketim Vergisi Kanununun 8. maddesinin 2. fıkrası hükmüne göre ihraç edilmek üzere teslim edilmiş olup özel tüketim vergisi tahsil edilmemiştir şerhi yazılır. İhraç kaydıyla teslim edilen mal miktarı ve bu miktar üzerinden hesaplanan ancak ihracatçıdan tahsil edilmeyen özel tüketim vergisi tutarı bu döneme ait (I) numaralı özel tüketim vergisi beyannamesinin tecil ve tevkifat bölümünün ihraç kaydıyla satılan mallara ait teciller kısmında beyan edilir, ayrıca özel tüketim vergisi mükellefleri tarafından bu teslimin yapıldığı döneme ilişkin verilen özel tüketim vergisi beyannamesinin ekler bölümünde yer alan ihraç kaydıyla satılan mallara ait teciller eki doldurulur. Vergi daireleri mükellefin bu beyanına göre gerekli tarhiyat işlemini yaptıktan sonra ihraç kaydıyla teslimlere ait özel tüketim vergisi tutarını tecil eder. İhraç kaydıyla teslim edilen malların, ihracatçıya teslim tarihini takip eden ay başından itibaren 3 ay içinde ihracın gerçekleşmesi halinde tecil edilen vergi, malın ihraç edildiğini gösteren gümrük beyannamesinin aslı veya ilgili gümrük idaresi, noter ya da yeminli mali müşavir tarafından onaylanmış örneğinin vergi dairesine verilmesi üzerine terkin edilir. İhracatın yukarıdaki şartlara uygun olarak gerçekleşmemesi halinde ise tecil edilen vergi vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı ile birlikte özel tüketim vergisi mükellefinden tahsil edilir.
Dosyanın incelenmesinden, yağlama ve makina yağları imal eden davacı; 2014 yılında …Dış Ticaret Lojistik Depolama Tekstil Gıda Taşımacılık Ticaret Limited Şirketine ihraç kayıtlı olarak teslim ettiği baz yağlara ilişkin olarak Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tecil terkinden yararlandığı anlaşılmaktadır. Tecil terkin şartlarını ihlal eden herhangi bir husus bulunmadığından özel tüketim vergisi terkin edilmiştir. İhracatçı firma olan … Dış Ticaret Lojistik Depolama Tekstil Gıda Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi hakkında sonradan gümrük müfettişleri tarafından yapılan inceleme sonucu düzenlenen soruşturma raporunda ihraç kaydıyla teslim edilen 3403.91.00.00.00 pozisyonunda yer alan Dokumaya Elverişli Maddelerin İşlenmesine Mahsus Müstahzarın Bulgaristan ve Gürcistan’dan alınan belgelere göre boyalı su ile değiştirilmek suretiyle transit rejime aykırı olarak yurt içinde bırakıldığı ve kayıt dışı olarak satıldığı kanaatine varıldığından ihraç kaydıyla teslim edilen malların ihracatının fiilen gerçekleşmemesi nedeniyle haksız yere iade alınan veya terkin edilen verginin bulunup bulunmadığı hususunda davacının hesap ve işlemlerinin incelenmesi talep edilmiştir.
Bunun üzerine davacı hakkında düzenlenen vergi inceleme raporunda; beyan edilen dönemde tecil edilen ve ihracatın gerçekleşmesi akabinde terkini gerçekleşen ancak, daha sonra alıcı ülke kayıtlarında eşyanın boyalı su olduğu tespit edilen mallara ilişkin verginin, 6183 sayılı Kanun’un 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı ile birlikte tahsili için ödeme emri düzenlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Gümrük idaresince yapılan tespitler üzerine, … Dış Ticaret Lojistik Depolama Tekstil Gıda Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi tarafından ihracatı gerçekleşen eşyanın 3403.91.00.00.00 pozisyonundaki müstahzar olmayıp, boyalı su olduğu dolayısıyla yapılan ihracatın gerçeği yansıtmayan hayali ihracat olduğu saptanmıştır. Daha önce hesaplanan ancak ihracatçıdan tahsil edilmeyen özel tüketim vergisinin davacı tarafından yapılan beyan üzerine tarh ve tecil edildiği açıktır. Her ne kadar vergi terkin edilmişse de, bu işlemin dayanağı ihracatın gerçek olmadığına yönelik tespitler bulunmaktadır. Bununla birlikte, vergiyi doğuran olay ihraç kaydıyla teslim üzerine gerçekleştiğinden yeniden bir tarhiyat yapılmasına gerek bulunmamaktadır. 4760 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca teslim edilmiş olan malların fiili ihracatı gerçekleşmediğinden aynı maddeye istinaden ödeme emri düzenlenerek kamu alacağının takibine başlanmasında yöntem bakımından hukuka aykırılık görülmemekle birlikte vadesi, değinilen Kanun’un 14. maddesi uyarınca (I) sayılı listedeki mallara yönelik olarak vergilendirme dönemini izleyen onuncu gün kabul edilen borca ait ödeme emrine karşı açılan davada ileri sürülen hususların; zamanaşımı da göz önüne alınarak borcum yoktur iddiası kapsamında değerlendirilmesi suretiyle işin esasının incelenmesi icap ettiğinden kararın bozulması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Yedinci Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
Davacı adına, 2014 yılının Ocak ve Şubat aylarında tecil edilip, ihracatların yapılması üzerine terkin edilen özel tüketim vergisinin, ihracatın gerçek olmadığından bahisle tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
4760 sayılı Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nun 8. maddesinin 2. fıkrasında, ihraç edilmek şartıyla ihracatçılara teslim edilen mallara ait özel tüketim vergisinin mükelleflerce ihracatçılardan tahsil edilmemesi şartıyla, bu mükelleflerin talebi üzerine vergi dairesince tarh ve tahakkuk ettirilerek tecil olunacağı söz konusu malların ihracatçıya teslim tarihini takip eden aybaşından itibaren üç ay içinde ihraç edilmesi halinde tecil edilen vergi terkin olunacağı, ihracatın yukarıdaki şartlara uygun olarak gerçekleştirilmemesi halinde, tecil olunan verginin vade tarihinden itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı ile birlikte tahsil olunacağı, ancak ihraç edilmek şartıyla teslim edilen malların 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nda belirtilen mücbir sebepler nedeniyle ihraç edilememesi halinde, tecil edilen verginin, tecil edildiği tarihten itibaren 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 48. maddesine göre ilgili dönemler için geçerli tecil faizi ile birlikte tahsil edileceği kurala bağlanmıştır.
213 Sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 1. maddesinde, bu kanun hükümlerinn ikinci maddede yazılı olanlar dışında, genel bütçeye giren vergi, resim ve harçlar ile il özel idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim ve harçlar hakkında uygulanacağı; 20. maddesinde; vergi tarhının, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden bir muamele olduğu, 21 ve 22. maddelerinde; verginin tahsili için önce tarh, tahakkuk ve tebliğ edilmesi gerektiği, tahakkuk fişi esası başlığını taşıyan 25. maddesinin 1. fıkrasında ise, vergi kanunlarına göre beyan üzerinden alınan vergilerin tahakkuk fişi ile tarh ve tahakkuk ettirileceği, 2. fıkrasında da bu esasa göre vergi dairesince beyannamenin alınması üzerine bir tahakkuk fişinin tanzim olunacağı ve bunun bir nüshasının mükellefe veyahut beyannameyi mükellef namına vergi dairesine tevdi edene verileceği, bu suretle verginin tahakkuk etmiş olacağı, tahakkuk fişinin mükellefe verilen nüshasının aynı zamanda beyannamenin makbuzu yerine geçeceği, Kanun’un 34. maddesinde; ikmalen ve re’sen tarh edilen vergilerin ”ihbarname” ile ilgililere tebliğ olunacağı hüküm altına alınmış olup, takip eden 35. maddesinde de; ihbarnamede yer alması zorunlu hususların; sıra numarası, tanzim tarihi, verginin nev’i, mükellefin adı soyadı,(tüzel kişilerde ünvanı), mükellefin açık adresi, vergilendirme dönemi, verginin matrahı, verginin hesabı, verginin miktarı, kısa ve açık bir ifade ile ikmalen veya re’sen vergi tarhını icabettiren sebepler, vergi mahkemesinde dava açma süresi ve vergi mahkemesinde dava açma şekli olarak belirlenmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Olayda, … Dış Ticaret Lojistik Depolama Tekstil Gıda Taşımacılık Ticaret Limited Şirketi hakkında düzenlenen soruşturma raporunda, ihracat işlemlerine konu mallara ilişkin varış ülkesi gümrüklü sahada yapılan araştırma ve tespitte davacı tarafından, …Dış Ticaret Lojistik Depolama Tekstil Gıda Taşımacılık Ticaret Limited Şirketine ihraç kayıtlı teslim edilen mallar ile yurt dışına çıkan yani ihracatı gerçekleşen malların farklı olduğu, alıcı ülke kayıtlarında eşyanın boyalı su olarak tespit edildiği anlaşılmaktadır. Söz konusu tespite istinaden malların beyan edilen dönemde tecil edilen ve ihracatın gerçekleşmesi akabinde terkini gerçekleşen 2014 yılının Ocak ve Şubat aylarının (I.) dönemine ait özel tüketim vergisinin tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrini iptal eden mahkeme kararına yönelik istinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz edilmiştir.
Yukarıda belirtilen kanun hükümlerinin birlikte değerlendirilmesinden, özel tüketim vergisinin şekle ve esasa ilişkin hükümleri yönünden de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na tabi olduğu, bu çerçevede, 213 sayılı Kanun’un 34. ve 35. maddelerine istinaden re’sen tarhiyat yapılarak ihbarname ile istenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Olayda, beyan edilen 2013 yılının Temmuz (1.) dönemine ait özel tüketim vergisinin tecil edildiği ve ihracatın gerçekleşmesi akabinde verginin terkin edildiği saptanmıştır. Dolayısıyla ortada terkin edilen bir verginin bulunduğu açıktır.
Her ne kadar davalı idarece, verginin tahakkuk fişi düzenlenmek suretiyle vadesinin de belirlendiği ve 4760 sayılı Kanun’un 8. maddesinin 2. fıkrası uyarınca tahsili gerektiği ileri sürülmüşse de; tahakkuk eden bir verginin, ödenmesi gerekli safhaya gelmiş bir vergi olacağı ve daha önceki bir safha olan tarhiyat aşamasından sonraki bir aşamayı ifade edeceği, tahakkuk işleminin gereklerinin gözetilmemesi halinde de doğrudan ödeme emri düzenlenmesine yasal zemin oluşturacağı izahtan varestedir. Bununla birlikte tahakkuk fişi ve ihbarnamenin farklı hukuki sonuç doğuracağı ve her ikisinin yargılamasında hukuki değerlendirmenin farklı olarak yapılacağı da tabiidir.
Buna göre vergi hukukunun temel kavramları olan tarh, tahakkuk, tebliğ ve tahsilat kavramları gözetilerek terkin edildiği anlaşılan vergi için öncelikle davalı idarece yukarıda alıntısı yapılan amir hükümler esas alınmak suretiyle davacı adına ihbarname esasına dayalı olarak özel tüketim vergisi tarhiyatı yapılıp, usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi, tarh işlemine ilişkin olarak davacı şirkete dava açma hakkı verilmesi ve bu şekilde tarh, tahakkuk ve tebliğ aşamalarının tamamlanması gerekirken doğrudan ödeme emri ile takibinde hukuka uygunluk bulunmadığından tesis edilen işlemin iptali yolundaki temyize konu kararda sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU: Açıklanan nedenlerle;
1…. Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına yönelik TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİNE,
- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliği ve bir örneğinin de Bölge İdare Mahkemesine gönderilmesini teminen dosyanın ilk derece Mahkemesine gönderilmesine, 03.02.2022 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi. (¤¤)
Karar 2:
DANIŞTAY
- Daire
Esas Yıl/No: 2010/5052
Karar Yıl/No: 2012/3411
Karar tarihi: 06.11.2012
TARHİYATA KARŞI AÇILAN DAVA – İNCELEME RAPORUNUN DAVA KONUSU EDİLDİĞİ – DAVA KONUSU EDİLEN KISMIN TEK BAŞINA KESİN VE YÜRÜTÜLMESİ GEREKİR NİTELİKTE BİR İŞLEM MAHİYETİNDE OLMADIĞI – DAVANIN İNCELENMEKSİZİN REDDİNİN İSABETLİ OLUŞU
ÖZET: Davada, davacı tarafından, hakkında yapılmış bir tarh ve tahakkuk işleminin dava konusu edilmeyerek bu işlemlere hazırlayıcı mahiyette olan ve ortaklık kazancı ile katma değer vergisi matrahlarının takdir komisyonu tarafından re’sen takdir edilmesini öngören inceleme raporu dava konusu edildiğinden dava konusu edilen kısmının tek başına kesin ve yürütülmesi gerekir nitelikte bir işlem mahiyetinde olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddi isabetlidir.
(2577 S. K. m. 14, 15) (213 S. K. m. 20, 22, 134)
İstemin Özeti: Davacılar tarafından, davalı idarece tanzim edilmiş olan 23.11.2009 tarih ve VDENR-2009-1182/41 sayılı inceleme raporunun 2.5 bölümünde yer alan kısımlarının iptali istemiyle dava açılmıştır. Vergi Mahkemesinin kararıyla; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 14/3-d maddesinde; davaya konu işlemin idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı yönünden inceleneceği hükmüne yer verildikten sonra aynı Kanunun 15/1-b maddesinde de; davaya konu edilen işlemin kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olmaması halinde davanın reddine karar verileceğinin hükme bağlandığı, diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 20. maddesinde; verginin tarhı, vergi alacağının kanunlarında gösterilen matrah ve nispetler üzerinden vergi dairesi tarafından hesaplanarak bu alacağı miktar itibariyle tespit eden idari muamele olduğu, 22. maddesinde; verginin tahakkuku, tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesi olduğu belirtilmekte olup, aynı Kanunun 134. maddesinde ise; vergi incelemesinden maksat, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak tespit etmek ve sağlamak olduğu hükmüne yer verildiği, yukarıdaki yasal düzenlemelerden, vergi incelemesinin yapılacak vergi tahakkukuna hazırlayıcı mahiyette bir ön işlem olduğunun anlaşıldığı, bakılan davada, davacı tarafından, hakkında yapılmış bir tarh ve tahakkuk işleminin dava konusu edilmeyerek bu işlemlere hazırlayıcı mahiyette olan ve ortaklık kazancı ile katma değer vergisi matrahlarının takdir komisyonu tarafından re’sen takdir edilmesini öngören inceleme raporu dava konusu edildiğinden dava konusu edilen kısmının tek başına kesin ve yürütülmesi gerekir nitelikte bir işlem mahiyetinde olmadığı gerekçesiyle davayı incelenmeksizin reddetmiştir.
Davacılar tarafından gerek şahsi gerekse adi ortaklık olarak menfaatlerinin muhtel olduğu, zamanaşımı iddiaları ve 5811 sayılı Varlık Barışı Kanunu hükümlerinden yararlandırılmadıklarından bahisle varlık barışı talebinin kabulüne karar verilmesi istemlerinin kararda karşılanmadığı, dava konusu edilen inceleme raporu ile zamanaşımı süresinin durdurulmasının amaçlandığı ve sonrasında takdir komisyonu kararına dayalı olarak yapılan tarhiyata karşı açılan davanın derdest olması nedeniyle bağlantı kararı verilmesi gerektiği ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dosyanın incelenmesinden, davalı idarece tanzim edilmiş olan 23.11.2009 tarih ve VDENR-2009-1182/41 sayılı inceleme raporunun 2.5 bölümünde yer alan kısımlarının iptali istemiyle davacı adi ortaklığı oluşturan kişilerce imzalanmış olan dilekçe ile açılan davanın vergi inceleme raporunun dava konusu edilen kısmının tek başına kesin ve yürütülmesi gerekir nitelikte bir işlem mahiyetinde olmadığı gerekçesiyle davanın incelenmeksizin reddine ilişkin olarak verilmiş olan kararın yine davacı adi ortaklığı oluşturan kişilerce temyiz edildiği anlaşılmıştır.
2577 sayılı Kanunda, tarafların sübjektif ehliyetleri (menfaat ilişkileri) konusunda düzenleme öngörülmüş; objektif ehliyetleri konusunda ise, 31. maddesinin 1. fıkrasında, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun ilgili düzenlemelerine göndermede bulunmakla yetinilmiştir. Adı geçen Kanunun yerine yayımlanan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde ise; medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olduğu, 51. maddesinde de dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği açıklanmıştır.
Görüldüğü üzere, yargı yerlerinde dava ikame edilebilmesinin ilk koşulu, ikame edenin, medeni haklara sahip olması, ikinci koşulu da bu hakları kullanma ehliyetinin bulunmasıdır.
Türk Medeni Kanununda; gerçek kişilerde, hak ehliyetinin (kişiliğin), çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu; tüzel kişilerde ise, ilgili özel hükümler uyarınca tüzel kişiliğin kazanıldığı anda başlayacağı düzenlenmiş olup; bunun dışında, tüzel kişiliğin kazanıldığı ve hak ehliyetinin doğduğu başka bir durum mevcut değildir. Aynı şekilde, vergi kanunları karşısında mükellef sayılmak da, Medeni Kanunda, kişilik kazanılmasına olanak tanıyan bir durum olarak öngörülmemiştir.
6098 sayılı Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde yer alan düzenlemelere göre tüzel kişiliği bulunmayan adi ortaklığın, medeni haklara sahip olma ve bu hakları kullanma ehliyeti olmadığından, yargı mercilerinde temyiz dahil yargılamanın hiçbir aşamasında taraf olmasına olanak yoktur. Görülen davada dava dilekçesinin (EG) ve ortakları: a) (EG) b) (RM) olarak düzenlendiği ve her ikisi tarafından imzalanmış olmasına karşın Mahkemece kararın davacı (EG) ve ortakları şeklinde verildiği görülmektedir. Aynı şekilde temyiz isteminde bulunan davacılar tarafından temyiz dilekçesinin yukarıda aktarılan şekilde düzenlenmiş olmasına karşılık kararda taraf bilgilerinin yazılması nedeniyle temyiz isteminin incelenmeksizin reddi gerektiği oyuyla karara katılmıyorum. (¤¤)