VUK Madde 369 Yanılma ve Görüş Değişikliği
Yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması halinde vergi cezası kesilmez ve gecikme faizi hesaplanmaz.
Bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin genel tebliğ veya sirküler yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olup, geriye dönük olarak uygulanamaz. Şu kadar ki, bu hüküm yargı mercileri tarafından iptal edilen genel tebliğ ve sirküler hakkında uygulanmaz.
VUK Madde 369 Yanılma ve Görüş Değişikliği Kanun Gerekçesi
(213 SAYILI VERGİ USUL KANUNU ‘NUN 369. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPAN 6009 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNU İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN’UN 14. MADDESİNİN GEREKÇESİDİR.)
(TASARININ 17. MADDESİ KANUNUN YASALAŞAN METNİNİN 14. MADDESİNE KARŞILIK GELMEKTEDİR.)
MADDE 17 – Madde ile; yanılma halini düzenleyen 369 uncu maddede mükelleflerin izahat talebinde bulunmalarına ilişkin 413 üncü maddeye paralel değişiklik yapılmaktadır. Esas itibarıyla maddede yapılması öngörülen değişiklik, bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların genel tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi halinde, oluşan yeni görüş ve kanaate ilişkin genel tebliğ veya sirkülerin, yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olmasına ilişkin olup, yetkili makamların mükellefin kendisine yazı ile yanlış izahat vermiş olmaları veya bir hükmün uygulanma tarzına ilişkin bir içtihadın değişmiş olması hallerinde vergi cezası kesilmemesi kuralı aynen devam edecektir. Yapılması öngörülen düzenlemenin amaçlarından birisi de idarede istikrar ve vergide öngörülebilirlik ilkelerine uygun bir şekilde, mükelleflerin yetkili makamların genel tebliğ veya sirküler vasıtasıyla oluşturdukları görüş ve kanaatlerini değiştirmiş olmaları nedeniyle geriye dönük olarak öngöremeyecekleri bir tarhiyat yükümlülüğü ile karşı karşıya kalmamalarım sağlamaktır. Anayasa Mahkemesi kararlarında da vurgulandığı üzere, hukuk güvenliği ilkesi, hukuk normlarının öngörülebilir olmasını, bireylerin tüm eylem ve işlemlerinde devlete güven duyabilmesini, devletin de hukuk normlarında bu güven duygusunu zedeleyici yöntemlerden kaçınmasını gerekli kılar. Hukuk devletinin hukuk güvenliği ilkesi vergilendirmede belirliliği gerektirir. Belirlilik ilkesi, yükümlülüğün hem kişiler hem de idare yönünden belli ve kesin olmasını, hukuk normlarının, ilgili kişilerin mevcut şartlar altında belirli bir işlemin ne tür sonuçlar doğurabileceğini makul bir düzeyde öngörmelerini mümkün kılacak bir şekilde düzenlenmesini ve uygulanmasını gerektirir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere bir kanun hükmünde değişiklik yapılmadığı sürece idarece, belirli bir dönemde oluşturulmuş bir görüş ve kanaatin sonradan değişmesi, mükellefler bakımından öngörülebilmesi mümkün olamayacağından, salt görüş ve kanaat değişikliğine bağlı olarak geriye dönük vergi tarh edilmesi de doğru olmayacaktır. Diğer taraftan, bir hükmün uygulanma tarzı hususunda yetkili makamların tebliğ veya sirkülerde değişiklik yapmak suretiyle görüş ve kanaatini değiştirmesi, buna ilişkin genel tebliğ veya sirkülerin yayımlandığı tarihten itibaren geçerli olacak ve geriye dönük olarak işletilemeyeceklerdir. Ancak, söz konusu genel tebliğ veya sirkülerin iptal davasına konu edilerek iptallerine karar verilmesi durumunda, iptal kararının işlemin tesis edildiği tarihe kadar geriye yürütülmesi zorunlu olduğundan, maddeyle getirilen yeni kural bu durumlar için uygulanmayacaktır.
VUK Madde 369 Yanılma ve Görüş Değişikliği ile İlgili Danıştay Kararları
T.C. Danıştay 4.DAİRE Esas:2013-5516 Karar:2017-864 Karar Tarihi:01.02.2017
ÖZET: Devre tatil satış sözleşmelerine ilişkin faturaların yedi günlük süreden sonra düzenlendiğinden bahisle kesilen özel usulsüzlük cezası için davacının kendisi hakkında düzenlenmiş özelgede; inşa edilmekte olan devre tatile konu edilecek binaların inşasının bittiği tarihe kadar alınan satış bedellerinin avans olarak değerlendirileceği, devre tatil satışlarında vergiyi doğuran olayın devre tatil hakkının kullanıcıya tahsisinin yapıldığı dönem itibariyle gerçekleşeceği belirtilmiş olup, davacı tarafından devre tatil satış hakkı sözleşmesinin yapıldığı tarih değil, inşası biten devre mülklerin alıcıya teslim edileceği tarih esas alınarak fatura düzenlenmesinde; her ne kadar dava konusu özel usulsüzlük cezası 2008 yılına ilişkin olsa da, 2011 yılında davacı şirket hakkında özelge düzenlendikten sonra, 2012 yılında yapılan inceleme sonucu kesilen özel usulsüzlük cezasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır. Bu nedenle, temyiz isteminin reddine Ankara 2. Vergi Mahkemesinin kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle onanmasına karar verilmiştir.
T.C. Danıştay 3.DAİRE Esas:2013-1584 Karar:2014-4726 Karar Tarihi:27.10.2014
ÖZET: Davacı adına ilgili dönemler için yapılan cezalı tarhiyatların; Bakanlar Kurulu Kararı ile 87.03 G.T.İ.P. numaralı ve silindir hacmi 1600 cm3’ü geçen motorlu taşıtların vergi oranlarını belirleyen hükümlerin uygulanmasına ilişkin içtihat değişikliği nedeniyle yanılma hükümleri kapsamında olduğu ve uzlaşılan vergi asılları üzerinden hesaplanıp ödenen gecikme faizi tahakkuklarının terkini ile ödenen tutarın davacıya iade edilmesinin hukuka uygun düşeceği gerekçesiyle, gecikme faizi tahakkukunun kaldırılarak iadesine karar verilmiş olması isabetlidir.