0312 911 83 10
·
av.fatiharas@gmail.com
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
DANIŞMANLIK

Memur Görev Yeri Değişikliği İptal Davası

Memur Görev Yeri Değişikliği İptal Davası

Memur Görev Yeri Değişikliği İptal Davası

Bölüm 1:Disiplin Soruşturması Sonucu Memurun Görev Yeri Değişikliği

1.1. Konunun Tanımı ve Önemi

Kamu hizmetlerinin sürekliliği, düzenliliği ve verimliliği, memurların istikrarlı bir statüde görev yapmalarına bağlıdır. Ancak bu istikrar, zaman zaman idarenin tesis ettiği atama ve yer değiştirme işlemleriyle kesintiye uğrayabilmektedir. Özellikle bir disiplin soruşturmasını takiben gerçekleştirilen görev yeri değişikliği (naklen atama), memurun sadece mesleki kariyerini değil, aynı zamanda aile düzenini, sosyal çevresini ve ekonomik dengesini de derinden etkileyen, telafisi güç sonuçlar doğurma potansiyeli taşıyan en önemli idari işlemlerden biridir. Bu işlemin hukuki niteliğinin doğru tespiti, idarenin yetkilerinin sınırlarının çizilmesi ve memurun haklarının korunması açısından hayati bir öneme sahiptir. Bu rapor, disiplin soruşturması sonrası görev yeri değişikliği işlemini hukuki boyutlarıyla ele alacak, işlemin iptali için izlenmesi gereken yargısal yolları ve stratejileri detaylı bir şekilde analiz edecektir.

1.2. Görev Yeri Değişikliği Bir Disiplin Cezası mıdır?

Bu konudaki en temel ve kritik soru, görev yeri değişikliğinin bir disiplin cezası olup olmadığıdır. Bu sorunun cevabı, idari işlemin hukuki rejimini ve yargısal denetimin çerçevesini belirlemektedir.

Temel Kural ve Hukuki Dayanak

657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (DMK) 125. maddesi, memurlara verilebilecek disiplin cezalarını sınırlı sayıda (numerus clausus) olacak şekilde saymıştır. Bu cezalar şunlardır :

  • Uyarma
  • Kınama
  • Aylıktan Kesme
  • Kademe İlerlemesinin Durdurulması
  • Devlet Memurluğundan Çıkarma

Kanun metni, bu listenin genişletilemeyeceğini kesin bir dille ifade etmektedir. Nitekim ilgili mevzuat ve idari uygulamalara yönelik hazırlanan rehberlerde bu durum, “Bu disiplin cezaları dışında, kanunla düzenlenmedikçe, başkaca disiplin cezası verilemez. Örneğin; idari bir teklif olan memurun yer değiştirmesi, bir disiplin cezası olarak verilemez.” şeklinde açıkça belirtilmiştir.1 Dolayısıyla, görev yeri değişikliği, kanunda tanımlanmış bir disiplin cezası değildir.

“Örtülü Ceza” Kavramı

Görev yeri değişikliğinin yasal bir disiplin cezası olmaması, idarenin bu işlemi bir cezalandırma aracı olarak kullanamayacağı anlamına gelir. Ancak uygulamada idareler, disiplin soruşturması neticesinde disiplin cezası verdikleri veya ceza vermeye gerek görmedikleri bir memuru, “hizmetin gereği” gibi genel bir gerekçenin arkasına sığınarak başka bir göreve veya yere atayabilmektedir. İşte bu noktada “örtülü ceza” ya da “yetki saptırması” kavramı devreye girer. İdarenin atama yetkisini, kanunda öngörülen kamu yararı ve hizmet gerekleri amacından saptırarak memuru cezalandırmak veya kurumdan uzaklaştırmak maksadıyla kullanması, işlemi “amaç” unsuru yönünden hukuka aykırı hale getirir.

Bu durum, hukukun temel ilkelerinden biri olan kanuna karşı hile (fraus legis) teşkil eder. İdare, kanunen veremeyeceği bir cezayı, yasal bir yetki olan “atama” kılıfı altında uygulamaktadır. Bu noktada yargısal denetimin rolü, işlemin görünürdeki gerekçesinin ardında yatan gerçek niyeti, yani cezalandırma kastının olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Bir iptal davasında başarının anahtarı, idarenin “hizmet gereği” iddiasını çürüterek, işlemin altında yatan “örtülü ceza” niyetini somut delillerle ispatlamaktan geçmektedir. Danıştay’ın yerleşik içtihatları, bu tür cezalandırma amacı güden işlemlerin iptal edilmesi gerektiği yönündedir.

Bölüm 2: İdarenin Takdir Yetkisi, Sınırları ve Yargısal Denetimi

2.1. Takdir Yetkisinin Hukuki Niteliği

İdareye, 657 sayılı DMK’nın 76. maddesi gibi hükümlerle, kamu personelinin görev yerini değiştirme konusunda bir takdir yetkisi tanınmıştır. Takdir yetkisi, idareye belirli bir konuda karar alırken hareket serbestisi tanıyan bir yetkidir. Ancak bu serbesti, idarenin keyfi ve sınırsız bir şekilde hareket edebileceği anlamına gelmez. İdarenin her türlü eylem ve işlemi gibi takdir yetkisine dayalı işlemleri de hukukun genel ilkeleriyle ve kanunun çizdiği sınırlarla bağlıdır ve yargı denetimine tabidir.

2.2. Takdir Yetkisini Sınırlayan Temel İlkeler: Kamu Yararı ve Hizmet Gerekleri

İdarenin takdir yetkisini kullanırken uymak zorunda olduğu iki temel ve vazgeçilmez ilke “kamu yararı” ve “hizmet gerekleri”dir. İdare, tesis ettiği her atama işleminin kamu hizmetinin daha iyi, daha verimli ve daha düzenli yürümesini sağlama amacına yönelik olduğunu somut gerekçelerle ortaya koymak zorundadır. Bu ilkeler, soyut ve içeriği idare tarafından keyfi olarak doldurulabilecek kavramlar değildir. Yargısal denetimde mahkemeler, idarenin ileri sürdüğü “kamu yararı” ve “hizmet gereği” iddialarının gerçeği yansıtıp yansıtmadığını, işlemin gerçekten hizmetin işleyişine olumlu bir katkı sunup sunmadığını denetler.

Bu denetimin en somut örneklerinden biri, Danıştay 2. Dairesi’nin 2009/3951 E., 2012/6310 K. sayılı kararında görülmektedir. Anılan kararda Danıştay, disiplin soruşturması geçiren bir memurun görev yerinin değiştirilmesi işleminde, soruşturmaya konu fiillerin niteliği ve ağırlığı ile tesis edilen atama işlemi arasında bir bağ olup olmadığını incelemiştir. Mahkeme, memurun eylemlerinin, daha dezavantajlı bir yere atanmasını gerektirecek ölçüde ağır olmadığı sonucuna vararak, işlemin “kamu yararı ve hizmet gerekleri” ilkesine aykırı olduğuna ve iptal edilmesi gerektiğine hükmetmiştir.

2.3. Takdir Yetkisinin Kötüye Kullanılması ve Sonuçları

Takdir yetkisinin kanunun öngördüğü amaçlar dışında kullanılması, hukuki ve cezai sonuçlar doğurur.

İdari Sonuç: İdarenin takdir yetkisini kamu yararı ve hizmet gerekleri dışında, memuru cezalandırmak, yıldırmak, kişisel husumet gibi nedenlerle kullanması, idari işlemi “amaç” (maksat) unsuru yönünden sakatlar. Amaç unsuru, idari işlemin beş temel unsurundan (yetki, şekil, sebep, konu, amaç) biridir ve bu unsurun hukuka aykırı olması, işlemin iptali için yeterli bir sebeptir.

Cezai Sonuç: Takdir yetkisinin kötüye kullanılması, yalnızca idari bir hukuka aykırılık olmakla kalmaz, aynı zamanda 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun (TCK) 257. maddesinde düzenlenen “Görevi Kötüye Kullanma” suçunu da oluşturabilir. TCK Madde 257, “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi” için hapis cezası öngörmektedir. Hukuka aykırı bir atama işlemiyle memurun aile düzeninin bozulması, maddi ve manevi zarara uğraması, TCK 257 kapsamında “kişilerin mağduriyeti” olarak değerlendirilebilir. Bu durum, hukuka aykırı atama emrini veren amirin, sadece bir idari hata yapmakla kalmayıp potansiyel olarak bir suç işlediği anlamına gelir. Bu kesişim, konuyu basit bir idari uyuşmazlık olmaktan çıkarır ve memurun hukuki mücadelesinde elini güçlendiren, konunun ciddiyetini ortaya koyan kritik bir boyut ekler.

Bölüm 3: Görev Yeri Değişikliği İşleminin İptal Nedenleri

Disiplin soruşturması sonucu tesis edilen bir görev yeri değişikliği işleminin iptali istemiyle açılacak bir davada, aşağıda belirtilen hukuki gerekçeler ileri sürülebilir:

3.1. İşlemin Cezalandırma Amacı Taşıması (Örtülü Ceza)

Bu, en temel ve en güçlü iptal nedenidir. İdarenin asıl niyetinin hizmetin gereğini yerine getirmek değil, memuru cezalandırmak olduğunun ispatlanması, işlemi doğrudan hukuka aykırı kılar. Mahkemenin de vurguladığı gibi, “disiplin cezası gerektiren her eylem, görev yeri değişikliği gerektirmez”. Bu amacın ispatı için şu karineler kullanılabilir:

  • Disiplin soruşturmasının sonuçlanması ile atama işleminin tesis edilmesi arasındaki zamanlamanın çok yakın olması.
  • Yeni görev yerinin, memurun mevcut pozisyonuna göre kariyer, statü veya sosyal imkanlar açısından açıkça daha dezavantajlı olması.
  • İdarenin, atamanın “hizmet gereği” olduğuna dair somut, objektif ve ikna edici bir gerekçe sunamaması.

3.2. Kamu Yararı ve Hizmet Gerekleri İlkesine Aykırılık

İdare, atama işleminin kamu hizmetini nasıl daha etkin ve verimli hale getireceğini somut verilerle ortaya koymalıdır. Örneğin, memurun uzmanlığının yeni görev yerinde neden daha çok gerekli olduğu, eski görev yerinde kalmasının hizmeti somut olarak nasıl aksattığı veya aksatacağı belgelerle açıklanmalıdır. Danıştay 2. Dairesi’nin E.2009/3951, K.2012/6310 sayılı kararında olduğu gibi, mahkeme, iddia edilen fiillerin ağırlığı ile yapılan atamanın orantılı olup olmadığını ve işlemin gerçekten bir hizmet gerekliliğinden kaynaklanıp kaynaklanmadığını denetlemelidir.

3.3. Ölçülülük İlkesinin İhlali

Anayasal bir ilke olan ölçülülük, idari işlemle ulaşılmak istenen amaç ile kullanılan araç arasında makul bir denge olmasını gerektirir. Memurun işlediği iddia edilen fiilin ağırlığı ile uygulanan görev yeri değişikliği tedbiri arasında adil bir oran bulunmalıdır. Örneğin, 657 sayılı Kanun’a göre sadece “Uyarma” cezası gerektiren bir fiil nedeniyle memurun aile düzenini ve sosyal hayatını altüst edecek şekilde başka bir şehre atanması, açıkça ölçülülük ilkesinin ihlalidir ve bu durum tek başına bir iptal nedenidir.

3.4. Dayanak Disiplin Soruşturmasındaki Usul Hataları

Hukukta “zehirli ağacın meyvesi de zehirlidir” ilkesi geçerlidir. Eğer görev yeri değişikliği işlemi, hukuka aykırı usullerle yürütülmüş bir disiplin soruşturmasına dayanıyorsa, bu durum atama işlemini de temelinden sakatlar. Sıkça rastlanan usul hataları şunlardır:

  • Savunma Hakkının Kısıtlanması: Anayasal bir güvence olan savunma hakkının usulüne uygun kullandırılmaması (örneğin, telefonla yapılan bir çağrının savunma istemi olarak kabul edilmesi) işlemi hukuka aykırı kılar.
  • Tarafsızlık İlkesinin İhlali: Soruşturmayı yürüten veya disiplin cezasını veren amirin, soruşturmaya konu olayın tarafı olması, tarafsızlık ilkesine aykırıdır ve soruşturmayı geçersiz kılar.
  • Soruşturma Kapsamının Aşılması: Ek bir soruşturma onayı alınmadan, ilk onayın kapsamı dışındaki fiillerin soruşturmaya dahil edilmesi hukuka aykırıdır.
  • Hukuka Aykırı Delil Kullanımı: Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir kanun hükmüne dayanılarak elde edilen kişisel veriler gibi hukuka aykırı delillerin soruşturmada kullanılması, soruşturmayı ve buna dayalı işlemleri sakatlar.

3.5. Memurun Kişisel, Ailevi ve Sağlık Durumunun Göz Ardı Edilmesi

İdare, atama yetkisini kullanırken Anayasa ile güvence altına alınan aile birliğinin korunması ilkesini dikkate almakla yükümlüdür. Ayrıca, memurun kendisinin veya bakmakla yükümlü olduğu aile bireylerinin (eş, çocuk, anne, baba) sağlık durumunu kanıtlayan geçerli sağlık raporlarının da gözetilmesi zorunludur. Örneğin, hakkında “Komando olamaz” raporu bulunan bir personelin komando birliğine atanması açıkça hukuka aykırıdır ve iptal sebebidir. Eş durumu, çocukların eğitim durumu gibi faktörlerin somut bir kamu yararı gerekçesi olmaksızın keyfi olarak göz ardı edilmesi de atama işlemini hukuka aykırı hale getirir.

idare hukuku

Bölüm 4: Atama İşleminin İptali İçin Dava Süreci

Hukuka aykırı bir atama işlemiyle karşı karşıya kalan memurun, haklarını korumak için izlemesi gereken adımlar ve bilmesi gereken kritik bilgiler aşağıda sunulmuştur.

4.1. Dava Açma Süresi: 60 Günlük Hak Düşürücü Süre

En kritik nokta dava açma süresidir. Atama işleminin memura usulüne uygun olarak tebliğ edildiği tarihi izleyen günden itibaren 60 gün içinde iptal davasının açılması zorunludur. Bu süre hak düşürücü niteliktedir; yani sürenin kaçırılması durumunda dava açma hakkı ortadan kalkar.

4.2. Görevli ve Yetkili Mahkeme

  • Görevli Mahkeme: Bu tür davalarda görevli mahkeme İdare Mahkemeleridir.
  • Yetkili Mahkeme: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) uyarınca yetkili mahkeme, kural olarak memurun atamadan önce son görev yaptığı yerdeki İdare Mahkemesidir.

4.3. Yürütmenin Durdurulması (YD) Talebi: Davanın En Kritik Hamlesi

Yürütmenin durdurulması, dava sonuçlanana kadar atama işleminin uygulanmasının geçici olarak durdurulmasını sağlayan bir tedbirdir. Bu talep, memurun taşınma, aile düzeninin bozulması, çocukların okul değişikliği gibi telafisi imkansız zararlara uğramasını engellemek için hayati öneme sahiptir. YD kararı verilebilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir :

  1. İdari İşlemin Açıkça Hukuka Aykırı Olması: Dava dilekçesinde, Bölüm 3’te açıklanan iptal nedenlerinden bir veya birkaçının varlığı somut delillerle ortaya konulmalıdır.
  2. Telafisi Güç veya İmkânsız Zararların Doğacak Olması: Atama kararının uygulanması halinde ortaya çıkacak olan maddi ve manevi zararlar (örneğin, taşınma masrafları, eşin işini kaybetme riski, çocukların eğitim hayatındaki aksamalar, manevi çöküntü vb.) detaylı bir şekilde açıklanmalıdır.

YD talebi, dava dilekçesiyle birlikte istenir. Mahkeme, genellikle davalı idarenin ilk savunmasını aldıktan sonra, ortalama 1-3 ay içinde bu talep hakkında bir karar verir. Mahkemenin YD kararı vermesi halinde, idare bu kararı en geç 30 gün içinde uygulamakla yükümlüdür.

4.4. Dava Sürecinin Aşamaları

Dava süreci genel olarak şu aşamalardan oluşur: Dava dilekçesinin mahkemeye sunulması ve harçların yatırılması, dilekçenin davalı idareye tebliği, idarenin savunma dilekçesini sunması (genellikle 30 gün içinde), davacının cevaba cevap dilekçesini sunması, davalının ikinci savunma dilekçesini sunması. Bu dilekçeler teatisi tamamlandıktan sonra dosya tekemmül eder ve mahkeme dosyayı karara bağlar. Bu süreç ortalama 7-8 ay sürebilmektedir.

4.5. Deliller ve Duruşma

İdari yargıda kural olarak yazılı yargılama usulü esastır ve tanık dinlenmez. Bu nedenle, davacının tüm iddialarını yazılı belgelerle ispatlaması kritik öneme sahiptir. Atama emri, disiplin soruşturması dosyası, sağlık raporları, emsal mahkeme kararları, masraflara ilişkin belgeler gibi tüm deliller dava dilekçesi ekinde sunulmalıdır. Taraflar, dilekçelerinde duruşma talep edebilirler. Talep olması halinde mahkeme duruşma yapmak zorundadır, ancak bunun için ek duruşma harcının yatırılması gereki

Bölüm 6: Emsal Danıştay Kararları ve Analizleri

6.1. Köşe Taşı Karar: Danıştay 2. Dairesi, E.2009/3951, K.2012/6310

Bu karar, disiplin soruşturması sonrası yapılan görev yeri değişikliği davalarında bir köşe taşı niteliğindedir ve idarenin takdir yetkisinin sınırlarını net bir şekilde çizmektedir.

  • Karar Künyesi: Danıştay 2. Dairesi, Esas No: 2009/3951, Karar No: 2012/6310.
  • Olayın Özeti: Hakkında soruşturma yürütülen bir öğretmenin, soruşturma sonucunda “hizmetin gereği” olarak daha vasıfsız ve şehir merkezine uzak bir okula naklen atanması işlemine karşı açılan iptal davasıdır.
  • Mahkemenin Gerekçesi: Danıştay, idarenin takdir yetkisinin “kamu yararı ve hizmet gerekleri” ile sınırlı olduğunu hatırlatmıştır. Kararın en can alıcı noktası, mahkemenin bu soyut ilkeleri somut olaya uygulayış biçimidir. Danıştay, “memurların atanmasında aranan kamu yararı ve hizmet gerekleri kıstasının sebebi olarak gösterilen eylemlerin ve bu eylemlerin karşılığı olarak verilen cezaların ağırlık ve niteliğinin göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi” gerektiğini belirtmiştir. Bu değerlendirme sonucunda, soruşturmaya konu fiillerin, davacının “A tipi bir okuldan şehir merkezine uzak mesafedeki C tipi bir okula naklen atanmasını gerektirecek nitelik ve ağırlıkta olmaması” nedeniyle işlemde hukuka uyarlık bulunmadığına karar vermiştir.
  • Analiz ve Önemi: Bu karar, idarenin “hizmet gereği” iddiasının mahkemeler tarafından şekli bir denetime değil, maddi bir denetime tabi tutulduğunu göstermektedir. Mahkeme, idarenin yerine geçerek bir takdirde bulunmamakta, ancak idarenin takdirini kullanırken objektif ve makul davranıp davranmadığını, özellikle ölçülülük ilkesine uyup uymadığını denetlemektedir. Bu karar, her disiplin fiilinin otomatik olarak bir görev yeri değişikliği sebebi olamayacağını ve idarenin bu yöndeki bir işlemi somut ve kabul edilebilir gerekçelere dayandırmak zorunda olduğunu ortaya koyan emsal bir içtihattır.

6.2. İlgili Danıştay Kararları Özet Tablosu

Aşağıdaki tablo, görev yeri değişikliği davalarında sıklıkla atıf yapılan temel hukuki ilkeleri ve ilgili Danıştay kararlarının özünü sunmaktadır.

Karar Künyesi (veya İlke)Kararın KonusuVurgulanan Hukuki İlkeSonuç
Danıştay 2. D., E.2009/3951, K.2012/6310Disiplin soruşturması sonrası öğretmenin naklen atanmasıKamu Yararı, Hizmet Gerekleri, ÖlçülülükAtama işleminin iptali
Danıştay İDDK (Genel İlke)İdarenin takdir yetkisinin genel denetimiTakdir yetkisi mutlak ve sınırsız değildir, yargı denetimine tabidir. Amaç dışı kullanılamaz.Amaç dışı kullanılan yetkiye dayalı işlemin iptali
Danıştay 5. D. (Emsal İlke)Savunma hakkı kısıtlanarak verilen disiplin cezasıSavunma Hakkı (Anayasal Güvence). Usulüne uygun savunma alınmadan ceza verilemez.Disiplin cezasının ve buna dayalı işlemlerin iptali
Danıştay 2. D. (Emsal İlke)Eş ve sağlık durumu mazereti dikkate alınmadan yapılan atamaAile Birliğinin Korunması (Anayasal İlke). İdarenin bu mazeretleri keyfi olarak göz ardı edemeyeceği.Atama işleminin iptali

Bölüm 7: Sonuç ve Stratejik Tavsiyeler

Özet

Bu raporun ortaya koyduğu temel bulgular şunlardır:

  1. Görev yeri değişikliği, 657 sayılı Kanun’da sayılan bir disiplin cezası değildir.
  2. Ancak idarenin atama yetkisini “örtülü ceza” olarak kullanması, işlemi “amaç” unsuru yönünden hukuka aykırı hale getirir ve iptal sebebidir.
  3. İdarenin atama konusundaki takdir yetkisi sınırsız olmayıp, “kamu yararı”, “hizmet gerekleri” ve “ölçülülük” gibi temel hukuk ilkeleriyle bağlıdır ve yargı denetimine tabidir.
  4. Hukuka aykırı bir atama işlemine karşı, işlemin tebliğinden itibaren 60 gün içinde İdare Mahkemesi’nde iptal davası açılmalıdır.
  5. Dava sürecinde, telafisi imkansız zararları önlemek için “yürütmenin durdurulması” talebinde bulunmak kritik öneme sahiptir.

Stratejik Tavsiyeler

Hukuka aykırı bir görev yeri değişikliği ile karşı karşıya kalan bir memurun izlemesi gereken stratejik adımlar şunlardır:

  1. Hızlı Hareket Edin: İşlemin size tebliğ edildiği andan itibaren 60 günlük hak düşürücü süreyi asla kaçırmayın. Sürenin son gününü beklemeden hukuki süreci başlatın.
  2. Tüm Belgeleri Toplayın: Dava dilekçenizi destekleyecek her türlü belgeyi (atama emri, disiplin soruşturmasıyla ilgili tebligatlar, sağlık raporları, eş çalışma belgesi, çocukların öğrenci belgeleri vb.) eksiksiz bir şekilde hazırlayın.
  3. Yürütmenin Durdurulması Talebine Odaklanın: Dava dilekçenizin en önemli ve en ikna edici olması gereken kısmı, yürütmenin durdurulması talebinizin gerekçeleridir. İşlemin uygulanması halinde uğrayacağınız telafisi güç zararları somut örneklerle ve belgelerle detaylandırın.
  4. Çok Yönlü Argüman Geliştirin: Davanızı sadece atamanın haksızlığı üzerine kurmayın. Eğer varsa, atamaya dayanak teşkil eden disiplin soruşturmasındaki usulsüzlükleri (savunma hakkının kısıtlanması, tarafsızlık vb.) de mutlaka ileri sürün. Bu, davanızın temelini güçlendirir.
  5. Profesyonel Destek Alın: İdare hukuku ve memur davaları karmaşık ve teknik süreçlerdir. Bu alanda uzman bir avukattan hukuki destek almak, sürenin ve usul kurallarının doğru yönetilmesi, haklılığınızın mahkeme önünde etkili bir şekilde savunulması ve davanın lehinize sonuçlanma ihtimalinin artırılması için elzemdir.

fatih aras

Diğer Makaleler

Call Now Button