İçerik Başlıkları
- 1 Gerekçesiz Görevden Alma İptal Davası: Müdür/Daire Başkanı Atamaları ve Emsal Danıştay Kararları
- 1.1 GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA NEDİR VE İPTAL DAVASI NEDEN GEREKLİDİR?
- 1.2 GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA İPTAL DAVASI: GÜNCEL KAZANILMIŞ MAHKEME KARARI
- 1.3 EMSAL DANIŞTAY KARARLARI: “SOMUT NEDEN” OLMADAN ATAMA OLMAZ
- 1.4 İPTAL DAVALARININ KİLİT NOKTALARI: İDDK KARARLARI VE LİYAKAT ANALİZİ
- 1.5 GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA İPTAL DAVASI NASIL AÇILIR?
- 1.6 SONUÇ: İDARENİN TAKDİR YETKİSİ VE GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA DAVALARI
Gerekçesiz Görevden Alma İptal Davası: Müdür/Daire Başkanı Atamaları ve Emsal Danıştay Kararları
Müdür, daire başkanı veya yöneticiyseniz ve ‘tenzil-i rütbe’ ile karşılaştıysanız, Gerekçesiz Görevden Alma İptal Davası açma hakkınız var. İdarenin takdir yetkisinin sınırsız olmadığını gösteren emsal Danıştay kararları ve tüm hukuki süreci bu makalede bulabilirsiniz.
GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA NEDİR VE İPTAL DAVASI NEDEN GEREKLİDİR?
İdarenin Takdir Yetkisi Sınırsız Değildir
Kamu kurumlarında müdür, daire başkanı veya şef gibi yönetici kadrolarında bulunan devlet memurlarının, hiçbir somut gerekçe gösterilmeden daha alt bir göreve atanması, “tenzil-i rütbe” olarak bilinir. Bu durumla karşılaşan yöneticilerin açtığı “Gerekçesiz Görevden Alma İptal Davası” , idarenin bu eyleminin hukuki denetimini sağlayan en temel haktır.
Uygulamada idareler, bu işlemleri 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun (DMK) 76. maddesindeki “takdir yetkisine” dayandırsa da, bu yetki sınırsız değildir. İdare hukukunun temel ilkelerine ve Anayasa’nın 2. maddesinde tanımlanan “Hukuk Devleti” ilkesine göre, idari işlemlerin “sebep” ve “amaç” unsurları bakımından hukuka uygun olması zorunludur.
Yüksek yargı kararlarının istikrarlı bir şekilde vurguladığı üzere, yöneticilik görevinden alınarak daha alt bir kadroya atanma işleminde, idare bu takdir yetkisini neden kullandığını somut ve nesnel gerekçelerle ortaya koymak zorundadır. Hakkınızda yürütülmüş herhangi bir idari veya adli soruşturma bulunmuyorsa, görevde başarısız olduğunuza veya yetersizliğinize dair somut bir bilgi ya da belge mevcut değilse, “somut bir neden” gösterilmeksizin “salt takdir yetkisine” dayanılarak yapılan bu görevden alma işlemleri hukuka aykırıdır ve iptale tabidir.
GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA İPTAL DAVASI: GÜNCEL KAZANILMIŞ MAHKEME KARARI
22/10/2025 Tarihli Güncel Bir İdare Mahkemesi Kararı
İdarenin takdir yetkisini kullanarak tesis ettiği haksız atama işlemlerinin hukuki denetimden geçemeyeceğine dair en güncel ve somut örneklerden biri, yakın tarihli bir mahkeme kararında net bir şekilde ortaya konulmuştur. Bu davada, idarenin gerekçesiz atama işlemi, somut deliller ve emsal içtihatlar ışığında iptal edilmiştir.
Davanın Konusu ve Tarafların İddiaları
Dava, bir belediye başkanlığı bünyesinde, “İtfaiye Müdürü” kadrosuna asaleten atanmış (daha önce yaklaşık 4,5 yıl bu görevi vekaleten yürütmüş olan) davacının, yakın tarihli bir idari işlemle “Zabıta Komiseri” kadrosuna atanmasına ilişkindir.
Davacı vekili tarafından sunulan dava dilekçesinde, bu işlemin davacının yöneticilik niteliğini kaybetmesine neden olduğu, daha düşük statülü ve alt bir kadroya atanmasının hukuka aykırı olduğu belirtilmiştir. Özellikle, “İtfaiye Müdürlüğü” kadrosunun ek göstergesinin 3600 olduğu, buna karşın atandığı “Zabıta Komiserliği” kadrosunun ek göstergesinin 2800 olduğu, bu durumun davacı açısından ciddi bir maddi hak kaybı da yarattığı vurgulanmıştır.
Davalı Belediye Başkanlığı ise savunmasında, işlemin mevzuata uygun olduğunu, davacının kadro derecesine uygun bir kadroya atandığını ve herhangi bir hak kaybı yaşamadığını öne sürerek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemenin Kilit Tespitleri ve İptal Gerekçeleri
Yerel İdare Mahkemesi, davayı esastan inceleyerek idarenin savunmasını yetersiz bulmuş ve atama işlemini oy birliğiyle iptal etmiştir. Mahkemenin bu karara ulaşırken dayandığı kilit tespitler şunlardır:
- “Somut Neden” Yokluğu: Mahkeme, davalı idarenin “davacının görevinde başarısız olduğunu kanıtlar nitelikte herhangi bir bilgi veya belge sunmadığını” net bir şekilde tespit etmiştir. Bu tespit, işlemin “sebep” unsurunun eksik olduğunu kanıtlamaktadır.
- Soruşturma veya Disiplin Cezasının Bulunmaması: Kararda, davacı hakkında “yürütülen herhangi bir idari veya adli soruşturmanın da bulunmadığı” açıkça anlaşılmıştır. Bu durum, davacının görevini layıkıyla yaptığının ve görevden alınmasını gerektirecek bir kusurunun olmadığının altını çizmektedir.
- İşlemin “Salt Takdir Yetkisine” Dayanması: Mahkeme, davacının görevden alınarak Zabıta Komiseri olarak atanması işleminin, “herhangi bir sebep gösterilmeksizin salt takdir yetkisine dayandırılmak suretiyle” tesis edildiği sonucuna varmıştır.
- Atamanın “Kazanılmış Hak” Teşkil Etmesi: Davacının, mevzuatta aranan şartları (657 Sayılı DMK $68/B$ ve 5393 Sayılı Belediye Kanunu 49. madde) sağlayarak İtfaiye Müdürü kadrosuna atanması karşısında, bu atamanın “kendisi açısından kazanılmış hak teşkil edeceği”ne hükmedilmiştir.
- “Sınavsız Atama” Argümanının Değerlendirilmesi: Mahkeme, davacının İtfaiye Müdürlüğü kadrosuna “sınavsız” olarak atandığını tespit etmiştir. Ancak, ilgili “Belediye İtfaiye Yönetmeliği” hükümlerini inceleyerek, İtfaiye Müdürlüğü görevinin “görevde yükselmeye tabi kadrolar arasında sayılmadığını” ve dolayısıyla bu atama için sınav şartı aranmadığını belirlemiştir. Bu hukuki analiz, davacının atamasının geçerli olduğunu ve bu durumun görevden alınması için bir gerekçe olarak kullanılamayacağını teyit etmiştir
Nihai Karar
Mahkeme, “Hukuk Devleti” ilkesi ve Anayasa’nın 125. maddesi (idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödeme yükümlülüğü) uyarınca, hukuka aykırılığı saptanan dava konusu işlemin iptaline karar vermiştir. Ayrıca, davacının bu işlem nedeniyle yoksun kaldığı “parasal ve özlük hakların” (ek gösterge farkı vb.) yasal faiziyle birlikte davalı idare tarafından davacıya ödenmesine hükmetmiştir.

EMSAL DANIŞTAY KARARLARI: “SOMUT NEDEN” OLMADAN ATAMA OLMAZ
Danıştay ve İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK) İçtihatları Takdir Yetkisini Sınırlandırıyor
Yerel İdare Mahkemesi’nin verdiği bu isabetli karar, münferit veya istisnai bir durum değildir. Bu karar, Türkiye’deki en yüksek idari yargı merciileri olan Danıştay ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun (İDDK) uzun yıllardır istikrar kazanmış içtihatlarının yerel düzeyde bir yansımasıdır.
İdarenin 657 Sayılı DMK’nın 76. maddesi uyarınca sahip olduğu “görev ve unvan eşitliği gözetmeden” naklen atama yapma takdir yetkisi , memurun kariyer ve liyakat ilkeleri , kazanılmış hakları ve idari işlemin “sebep” ile “amaç” unsurları ile kısıtlıdır. Yargı denetiminde idare, bu takdir yetkisini “salt takdirine” dayanarak keyfi bir şekilde değil, “kamu yararı ve hizmet gereklerine” uygun, “somut, nesnel ve hukuken kabul edilebilir” 1 gerekçelerle kullandığını ispatlamakla yükümlÜdür.
Aşağıdaki tablo, farklı yönetici unvanlarına sahip memurların (Daire Başkanı, Müdür) haksız yere daha alt kadrolara (Uzman, Mühendis, Memur, Komiser) atanmalarına ilişkin açılan davalarda yüksek yargının verdiği emsal kararların özetini sunmaktadır. Bu kararlar, unvandan bağımsız olarak, “somut neden” olmaksızın yapılan tenzil-i rütbe işlemlerinin hukuka aykırı olduğu ilkesini pekiştirmektedir.
| KARAR (Kaynak Kodu) | UNVAN / ÖNCEKİ GÖREV | ATANDIĞI YENİ GÖREV | YÜKSEK MAHKEMENİN KİLİT TESPİTİ VE KARAR GEREKÇESİ |
| Danıştay İDDK | Destek Hizmetleri Daire Başkanı | Uzman | “Somut bir neden ortaya konulmaksızın salt takdir yetkisi kullanılarak” tesis edilen işlemde hukuka uyarlık yoktur. (İdare Mahkemesi’nin ısrar kararının bozulması.) |
| Danıştay 2. Daire | Fen İşleri Daire Başkanı | Mühendis | Davacının “görevinde başarısız veya yetersiz olduğu yönünde nesnel ve hukuken kabul edilebilir bilgi ve belgenin” dosyada bulunmaması nedeniyle işlem iptal edilmelidir. |
| Danıştay 2. Daire | İtfaiye Daire Başkanı | Uzman | Yaklaşık 13 yıl başarılı görev yapan, “kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak” atanmış davacının, somut tespit olmadan görevden alınması kamu yararına aykırıdır. |
| Danıştay 2. Daire | Zabıta Daire Başkanı | Memur | “Somut bir nedenin ortaya konulmadığı” ve normalde atanabileceği kadronun “çok alt düzeyde bir göreve atanması” nedeniyle işlemde hukuka uyarlık yoktur. (İptal kararının onanması.) |
| Yerel İdare Mah. | İtfaiye Müdürü | Zabıta Komiseri | Davacının başarısız olduğuna dair belge/bilgi veya soruşturma bulunmaması, atamanın “kazanılmış hak” teşkil etmesi nedeniyle işlemin iptali gerekir. |
İPTAL DAVALARININ KİLİT NOKTALARI: İDDK KARARLARI VE LİYAKAT ANALİZİ
İDDK’nın “Somut Neden” Vurgusu
İdari yargıdaki en üst karar mercii olan ve kararları tüm idare mahkemeleri ile Danıştay dairelerini bağlayan İdari Dava Daireleri Kurulu (İDDK), bu konudaki nihai çizgiyi 2019 tarihli bir kararıyla çizmiştir. Bu kararda, Destek Hizmetleri Daire Başkanı olarak görev yapan davacının, “uzman” kadrosuna atanması işlemi incelenmiştir.
İDDK, idarenin “herhangi bir gerekçe ileri sürmediği” ve davacının “görevinde başarısızlığı ya da yetersizliği hususunda somut bir neden de ortaya konulmadığı” tespitini yapmıştır. Bu kararın önemi, bir “ısrar kararının bozulması” olmasından kaynaklanmaktadır. Yani, İlk Derece Mahkemesi idare lehine karar vermiş (davanın reddi), Danıştay 2. Dairesi bu kararı bozmuş (memur lehine), ancak İlk Derece Mahkemesi eski kararında ısrar etmiştir. İDDK, bu ısrarı kırarak nihai noktayı koymuş ve “somut bir neden ortaya konulmaksızın salt takdir yetkisi kullanılarak tesis edilen dava konusu idari işlemde hukuka uyarlık görülmemiştir” 1 diyerek, idarenin takdir yetkisinin keyfiliğe varamayacağını en üst seviyede teyit etmiştir. Bu durum, davası ilk aşamada reddedilse bile, memurun hukuk mücadelesinde haklıysa en sonunda kazanacağını gösteren en güçlü delildir.
Haksız görevden alma davalarındaki en kritik hukuki çatışmalardan biri, yöneticinin o makama “sınavsız” (örneğin 657 DMK 68/B maddesi uyarınca) atanmış olması durumunda yaşanmaktadır. İdareler ve bazı durumlarda Bölge İdare Mahkemeleri (BİM), bu durumu memurun “liyakat sahibi olmadığı” şeklinde yorumlayarak görevden almayı haklı göstermeye çalışmaktadır.
Bu çatışma ve kodlu Danıştay kararlarında açıkça görülmektedir. Her iki davada da:
- İlk Derece Mahkemesi işlemi iptal etmiştir (Memur lehine).
- Ancak Bölge İdare Mahkemesi (BİM), davacıların “mesleki yarışma sınavı veya kurum içi görevde yükselme sınavında başarılı olmak suretiyle gelmeyen… kariyer ve liyakat ilkelerine uygun bir şekilde… atanmayan” 1 kişiler olduğunu belirterek davanın reddine karar vermiştir (İdare lehine).
- Danıştay 2. Dairesi ise bu BİM kararlarını bozmuştur (Memur lehine).
Danıştay’ın bu bozma kararlarındaki mantığı, “liyakat” kavramına getirdiği geniş yorumdur. BİM, “liyakat = sınav” gibi dar bir yorumu benimserken, Danıştay; “liyakat = kariyer + tecrübe + başarılı hizmet süresi” gibi daha geniş ve hakkaniyetli bir yorumu esas almaktadır. Danıştay, örneğin kararında, davacının itfaiye erliğinden başlayıp mühendis ve sonrasında 13 yıl başarılı Daire Başkanı olarak görev yapmasını kararında ise davacının geçmiş hizmetlerinin göreviyle uyumlu olmasını “kariyer ve liyakat ilkelerine uygunluk” olarak kabul etmiştir.
Bu içtihat, analiz edilen yerel mahkeme davasındaki davacı gibi 657 DMK 68/B uyarınca sınavsız atanan binlerce yönetici için hayati öneme sahiptir. Danıştay’ın görüşü açıktır: Bir memurun başarılı hizmet sicili ve o makamda görev yapmış olması, “nesnel bir başarısızlık” belgesi olmadan idarenin takdir yetkisiyle yok sayılamaz. Analiz edilen İdare Mahkemesi de kararında, atamanın 68/B kapsamında yapıldığını tespit etmesine rağmen, bunu davacı aleyhine bir liyakatsizlik olarak yorumlamamış, aksine atamanın geçerli olduğunu ve “kazanılmış hak” teşkil ettiğini belirterek Danıştay içtihadıyla tam bir uyum göstermiştir.
Cezalandırma Amaçlı Atama: “Çok Alt Düzeyde Bir Göreve Atanma”
İdarenin takdir yetkisini “kamu yararı” amacıyla değil de memuru “cezalandırmak”, “pasifize etmek” veya “istifaya zorlamak” amacıyla kullandığı durumlar da vardır. Bu durum, genellikle atamanın yapıldığı kadronun niteliğinden anlaşılır.
Danıştay 2. Dairesi’nin onadığı kodlu kararda, Zabıta Daire Başkanı olarak görev yapan davacının “memur” olarak atanması işlemi incelenmiştir. İlk Derece Mahkemesi’nin iptal gerekçelerinden biri, “somut neden yokluğu”nun yanı sıra davacının “normal şartlarda atanabileceği kadro derecesinin çok alt düzeyde bir göreve atanması” idi. Danıştay bu kararı onayarak, işlemin “amaç” unsuru yönünden de sakat olduğunu (hukuka aykırı bir amaç taşıdığını) kabul etmiştir.
Bu durum, analiz edilen yerel mahkeme davasıyla da paralellik göstermektedir. Bir “İtfaiye Müdürü” (yöneticilik ve amir statüsü) kadrosundan, daha alt bir kademe olan “Zabıta Komiseri” kadrosuna atama (ek gösterge farkı ile de sabit olduğu üzere) bariz bir statü düşüşüdür. Yargı, bu tür bariz “tenzil-i rütbe” işlemlerini, idarenin takdir yetkisini kötüye kullandığının ve işlemin hukuka aykırılığının ek bir kanıtı olarak değerlendirmektedir.
GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA İPTAL DAVASI NASIL AÇILIR?
Haksız bir görevden alma veya tenzil-i rütbe işlemiyle karşı karşıya kaldığınızda, Anayasal güvence altında olan hak arama hürriyetinizi kullanmanız gerekmektedir. Ancak bu süreç, katı usul kurallarına ve sürelere tabidir.
60 Günlük Dava Açma Süresi
Haksız atama işleminin size yazılı olarak tebliğ edildiği (imza karşılığı aldığınız) tarihten itibaren, 60 gün içinde yetkili İdare Mahkemesi’nde “iptal davası” açmanız gerekmektedir. Bu süre “hak düşürücü” niteliktedir. Yani, 60 günlük süreyi kaçırmanız halinde, işlemin hukuka aykırılığı ne kadar açık olursa olsun, dava açma hakkınızı kalıcı olarak kaybedersiniz.
Telafisi Güç Zararlar İçin “Yürütmenin Durdurulması” Talebi
İdari davalar, yargı sisteminin yoğunluğu nedeniyle uzun sürebilmektedir. Dava sonuçlanana kadar mağduriyetinizin devam etmemesi için, dava dilekçesinde mutlaka “Yürütmenin Durdurulması” (YD) talep edilmelidir.
Yürütmenin durdurulması, davanın esası hakkında karar verilinceye kadar, hukuka aykırı işlemin uygulanmasını durduran bir “acil müdahale” kararıdır. Mahkemenin YD kararı verebilmesi için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekir:
- İdari işlemin uygulanması halinde “telafisi güç veya imkansız zararların” doğması (Maddi kayıp, ek gösterge düşüşü, statü kaybı, yöneticilik vasfının yitirilmesi, manevi çöküntü vb.).
- İdari işlemin “açıkça hukuka aykırı” olması.
Yukarıda analiz edilen emsal kararlar, “somut neden” olmaksızın yapılan tenzil-i rütbe işlemlerinin “açıkça hukuka aykırı” olduğunu kanıtlayan en güçlü delillerdir. Bu emsal kararların dava dilekçesinde etkili bir şekilde sunulması, mahkemenin YD kararı vermesi ve davanın sonucunu beklemeden memurun eski görevine veya en azından mali haklarına kavuşması için kritik öneme sahiptir.
Davanın Kazanılması Halinde Elde Edilecek Haklar
İptal davasının lehinize sonuçlanması ve kararın kesinleşmesi durumunda, idare bu kararı 30 gün içinde uygulamak zorundadır. Mahkeme, analiz edilen yerel mahkeme davasında olduğu gibi, işlemin iptaline karar verdiğinde elde edilecek haklar şunlardır:
- Göreve iade: Hukuka aykırı atama işlemi ve tüm sonuçları ortadan kalkar. Memur, eski görevine veya kazanılmış haklarına eşdeğer bir yönetici kadrosuna iade edilir.
- Maddi Hakların Tazmini: Memurun haksız işlem nedeniyle “yoksun kaldığı parasal ve özlük hakların” (maaş farkları, ek gösterge kayıpları, tazminatlar vb.) dava tarihinden (veya işlem tarihinden) itibaren işleyecek “yasal faiziyle” birlikte idare tarafından ödenmesine karar verilir.
- Masrafların İadesi: Davayı kazanan taraf olarak, yapmış olduğunuz tüm yargılama giderleri ve avukatlık vekalet ücreti, davalı idareye yükletilir.
SONUÇ: İDARENİN TAKDİR YETKİSİ VE GEREKÇESİZ GÖREVDEN ALMA DAVALARI
657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 76. maddesi, idareye memurlarını “cezalandırma”, “sürgün etme” veya “keyfi” olarak görevden alma yetkisi tanıyan bir “boş çek” değildir. Bu yetkinin sınırları, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan “Hukuk Devleti” ilkesi ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun “somut neden” içtihadı ile net bir şekilde çizilmiştir.
Analiz edilen İdare Mahkemesi ve Danıştay’ın istikrarlı kararları, kariyer ve liyakatle elde edilmiş yöneticilik unvanlarının, “salt takdir yetkisine” dayanılarak ve hiçbir başarısızlık, yetersizlik veya soruşturma olmaksızın geri alınmasını hukuka aykırı bulmaktadır.
Bu tür bir tenzil-i rütbe işlemiyle karşı karşıya kalmanız halinde, 60 günlük yasal süreyi kaçırmadan ve mutlaka “yürütmenin durdurulması” talepli olarak bir “Gerekçesiz Görevden Alma İptal Davası” açmak, Anayasal bir haktır. Gerekçesiz görevden alma ve tenzil-i rütbe işlemlerine karşı hukuki sürecin yürütülmesi, emsal kararlara ve güncel içtihatlara hakimiyet gerektiren teknik bir alandır. Bu alanda kazanılmış emsal davalara sahip uzman bir hukuk ekibinden destek almanız, hak kayıplarınızı önlemek ve Anayasal güvence altındaki “kazanılmış haklarınızı” korumak için atacağınız en önemli adımdır.









