İçerik Başlıkları
Zimmet Suçu
TCK Madde 247- (1) Görevi nedeniyle zilyedliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının zimmetine geçiren kamu görevlisi, beş yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
(3) Zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi halinde, verilecek ceza yarı oranına kadar indirilebilir.
Madde Gerekçesi
MADDE 247.– Kamu görevlisi, bu görevi dolayısıyla zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu mallar üzerinde ancak görevinin gerektirdiği şekilde tasarrufta bulunabilir. Madde metninde, kamu görevlisinin bu mallar üzerinde görevinin gerekleriyle bağdaşmayan bir surette tasarrufta bulunması, bu malları kendisinin veya başkasının zimmetine geçirmesi suç olarak tanımlanmıştır.
Zimmet suçunun konusu, taşınır veya taşınmaz maldır. Bu malın zilyetliğinin kamu görevlisine devredilmiş olması veya kamu görevlisinin bu mal üzerinde koruma ve gözetim yükümlülüğünün bulunması gerekir. Bu malın mülkiyetinin devlete, herhangi bir kamu kurumuna ya da herhangi bir kişiye ait olması arasında fark bulunmamaktadır.
Zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu malın zimmete geçirilmesi gerekir. Zimmete geçirme, suç konusu mal üzerinde malikmiş gibi tasarrufta bulunmayı ifade eder. Bu tasarruflar, suç konusu şeyin mal edinilmesi, amacı dışında kullanılması, tüketilmesi şeklinde olabileceği gibi, bir başkasına satılması, verilmesi şeklinde de gerçekleşebilir. Zimmete geçirme olgusu, icraî bir davranışla gerçekleşebileceği gibi, ihmalî bir davranışla da gerçekleştirilebilir. Zimmet suçunun oluşabilmesi için, suç konusu malın kamu görevlisinin şahsının veya bir başkasının zimmetine geçirilmiş olması arasında fark bulunmamaktadır.
Zimmet suçunun faili, kamu görevlisidir. Kişinin kamu görevlisi olup olmadığını belirlerken, ifa ettiği görevin niteliği göz önünde bulundurulmak gerekir.
Maddenin ikinci fıkrasında, suçun, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi hâlinde, verilecek cezanın artırılması öngörülmüştür.
Zimmet suçunda, suç konusu mal kamu görevlisinin zilyetliğinde veya koruma ve gözetim sorumluluğunda olduğu için, bunun zimmete geçirilmesi için herhangi bir kişinin aldatılmış olması gerekmez. Burada hile, sadece zimmet olgusunun sonradan anlaşılmasının önüne geçilmek amacıyla gerçekleştirilmektedir. Bu bakımdan, zimmet suçundaki hile, suçun delillerini gizlemeye yönelik bir davranıştır.
Maddenin son fıkrasında, kullanma zimmetine ilişkin hükme yer verilmiştir. Bu hükümde, zimmet suçunun, malın geçici bir süre kullanıldıktan sonra iade edilmek üzere işlenmesi hâlinde, verilecek cezada indirim yapılması öngörülmüştür.
Suç konusu mal üzerinde malikin bulunabileceği tasarruflarla zimmet olgusu ortaya çıktığına göre; kullanmanın malikin bulunabileceği tasarruf niteliğinde olup olmadığına bakmak gerekir. Bu nedenle, her bir kullanmanın, ilgili somut olayın koşulları göz önünde bulundurularak yapılacak bir değerlendirmeyle, zimmeti oluşturup oluşturmadığının belirlenmesi gerekir. Bu bakımdan, kullanmanın salt belli bir süreyle sınırlı olması, zimmetin oluşumuna engel değildir.
765 Sayılı TCK ile Karşılaştırma
Madde metni, 765 sayılı TCK’nın 202. Maddesinde düzenlenen zimmet suçunun, kısmi değişiklik yapılarak ve maddenin bazı fıkraları çıkartılarak düzenlenmiş karşılığıdır. 765 sayılı Kanunun 202. maddesinin 1. fıkrasında zimmete konu olan şeyler para, para yerine geçen evrak veya senet veya diğer mal olarak sayılmış iken yeni madde metninde sadece “mal” ibaresi kullanmıştır
TCK’da herhangi bir isimlendirme yapılmamasına rağmen doktrinde zimmet suçu ikiye ayrılmaktadır; basit zimmet ve nitelikli zimmet. Eğer failin zimmetin açığa çıkmamasına yönelik hileli davranışı varsa zimmet, nitelikli zimmet haline dönüşmektedir.
A) Basit Zimmet Suçu:
Fail, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamak için herhangi bir hileli davranışta bulunmamış ise basit zimmet suçu işlemiş olmaktadır.
i) Korunan Değer:
Korunan yarar kamu idaresinin güvenilirliğidir.
Zimmet suçu, kamu görevlisine duyulan güvenin kötüye kullanılması suretiyle işlenmektedir. Bu nedenle zimmet suçu “güveni kötüye kullanma” suçunun (TCK md. 155) özel şekli olarak kabul edilmektedir. Diğer taraftan, zimmet suçu bir görev suçudur. Kamu görevlisi olan fail, yetkisini kötüye kullanmak suretiyle bu suçu işlemektedir. Bu bakımdan zimmet suçunun “görevi kötüye kullanma” suçunun özel bir biçimi olduğu da söylenmelidir.
ii) Fail:
Fail kamu görevlisidir.
Suça konu malın kamu görevlisine zilyetlik veya koruma ve gözetim nedenleriyle verilmesi işleminin hukuka uygun bulunması gerekir. Bu nedenle kamu görevlisi failin kadro olarak başka bir görevde bulunmasına karşın, suçun işlenmesine vesile olan diğer görev kendisine hukuka uygun verilmiş olursa zimmet suçu da oluşacak, aksi takdirde fiil başka bir suçu oluşturacaktır.
Dolayısıyla bu halde görevlendirmenin yasaya uygun olup olmadığının da araştırılması zorunludur. Hukuka uygun bulunmak ve suç tarihinde var olmak şartıyla görevlendirmenin geçici veya sürekli olmasının bir önemi yoktur.
Yargıtay’ın uygulamasına göre; görevlendirmenin hukuka aykırı bulunması yada failin kamu görevlisi olmaması durumunda, fail kabul edip o görevi yapıyor olsa dahi fiil zimmet suçunu değil güveni kötüye kullanma suçunu oluşturacaktır.
iii) Maddi Unsur:
Suçun maddi unsuru; görev gereği kendisine zilyetliği devredilen veya koruma yada gözetimi altında bulunan malı kendisinin yahut başkasının yararına zilyetliğine geçirilmesidir.
Mal, lügat anlamı olarak; bir kimsenin mülkiyeti altında bulunan taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü olarak tanımlanmaktadır. Hukuki terim olarak mal; mülkiyete konu olabilen bütün maddi eşya ile bir malvarlığına girebilen bütün haklar şeklinde ifade edilmektedir.
Maddede bir sınırlama yapılmadığından menkul veya gayrimenkul olup ekonomik değeri bulunan para veya çek, bono, poliçe, tahvil, hisse senedi vb. başka herhangi bir şey mal olarak kabul edilmelidir. Ekonomik değeri bulunduğu için elektrik enerjisi, doğalgaz, su vb. şeylerin de mal olarak kabulü zorunludur.
Zimmete konu malvarlığının ekonomik bakımdan çok düşük bir değerinin bulunmasının suçun oluşmasını önleyip önlemeyeceği de tartışmalıdır. Örneğin görevinde kullanması için verilmiş olan bir yada birkaç adet kalem, kağıt, zarf, silgi vb. eşya fail tarafından temellük edilmiş olabilir. Doktrinde “müsamaha edilen zimmet” olarak adlandırılan ve genel olarak bu tür olaylarda örf ve adet veya “fiilin toplumsal uygunluğunun bulunmaması” nedenleriyle hukuka aykırılığın oluşmayacağı gerekçeleriyle zimmet suçunun oluşmadığı kabul edilmektedir.
Bu suç bakımından malın çoğu kez kamu idaresinin mülkiyetinde olması söz konusu olur ise de görev gereği zilyetlik yada denetim ve gözetim altında bulunma şartı oluştuğunda diğer kişilere ait malvarlığının da zimmete konu olması mümkündür. Bu nedenle malın idareye veya başka bir kişiye ait olması mümkündür. Önemli olan malın görev gereği kamu görevlisinin zilyetliğine veya koruma yada gözetimine bırakılmış olmasıdır.
Suçun konusunu oluşturan malın zilyetliğinin faile görevinin gereği olarak devredilmesi yada onun koruma yada gözetimine bırakılması gerekir. Mal faile görev gereği tevdi edilmemiş veya koruma yada gözetime bırakılmamış ise bu suç oluşmayacaktır.
Kamu görevlisinin zilyedi olmadığı veya koruma ve gözetimi altında bulunmayan eşyayı sahte belgelerle temellük etmesi fiili de zimmet suçunu oluşturmamaktadır. Yargıtay bir kararında, belediye burs mutemedi olan sanığın burs bordrolarına sahte isimler ekleyerek belediye bütçesinden aldığı paraları mülk edinmesi fiilinin sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını oluşturabileceğini belirtmiştir. Çünkü haksız elde edilen paralar failin zilyetliğinde veya koruma ve gözetiminde değildir.
“Bir daire mutemedinin zimmet suçunun oluşması için paraların kendisine görevinin normal fonksiyonu gereği yasal şekilde ve gerçek belgelere dayanarak verilmesi gerekir. Gerçek olmayan biçime dönüşmüş belgelere dayanarak yapılan ödemeler sonucu yasal olmayan biçimde tevdi edilen paralar için memurun koruma gibi bir sorumluluğundan da söz edilemeyeceğine göre yasal olmayan şekilde ödeme yapılmasına olanak sağlayan, sanık tarafından meydana getirilen tüm belgelerin elde edilip dosyaya konarak incelenmesi; aldatma yeteneğinin varlığı halinde eylemin sahtecilik ve bu belgelerle para alınmasının dolandırıcılı suçlarını; aldatma yeteneği bulunmaması halinde eylemlerinin aldatma yeteneği bulunmaması halinde eylemlerinin görevi kötüye kullanma ve dolandırıcılık niteliğinde olup olmadığının tartışılması gerekirken noksan soruşturma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 17/05/2004, 2004/4095)
5018 sayılı Kanun ile harcama yetkilisi, gerçekleştirme görevlisi, muhasebe yetkilisi ve muhasebe yetkilisi mutemedi kadroları ihdas edilmiştir. Harcama yetkilisi, bütçeyle ödenek tahsis edilen her bir harcama biriminin en üst yöneticisidir; gerçekleştirme görevlileri, harcama talimatı üzerine; işin yaptırılması, mal veya hizmetin alınması, teslim almaya ilişkin işlemlerin yapılması, belgelendirilmesi ve ödeme için gerekli belgelerin hazırlanması görevlerini yürütürler; muhasebe yetkilisi, muhasebe hizmetlerinin yapılmasından ve muhasebe kayıtlarının usulüne uygun, saydam ve erişilebilir şekilde tutulmasından sorumludur; muhasebe yetkilisi adına ve hesabına para ve parayla ifade edilebilen değerleri geçici olarak almaya, vermeye ve göndermeye yetkili olanlar muhasebe yetkilisi mutemedidir. Zimmet suçu bakımından bu kişilerin tamamı, sorumlu oldukları para ve diğer eşyalar üzerinde koruma ve gözetimle yükümlüdürler ve dolayısıyla bu suçu işleyebilirler.
Mal üzerinde malik gibi tasarrufta bulunulması zimmete geçirme anlamına gelmektedir. Malik gibi tasarruf etme; kendisi veya başkasının mülkiyetine geçirme, satma, kullanma, harcama veya tüketme biçiminde gerçekleşebilir.
Zimmete geçirmeyi sağlayan davranışın ihmal veya icrai nitelikte olmasının önemi yoktur.
Kamu görevlisinin görevi gereği kendisinin kullanımına bırakılmış eşya veya parayı kötü yönetim, takdir hatası gibi nedenlerle gereğinden fazla harcaması durumunda zimmet suçu oluşmayacaktır.
Malın tahsis amacı dışında başka bir kamu hizmeti dışında kullanılması durumunda zimmet suçu işlenmiş sayılmaz, bu halde ancak görevi kötüye kullanma suçu oluşabilir.
Suçun maddi unsurunu zimmete geçirme fiili oluşturduğundan, failin malı zimmete geçirmeyip bozması, imha etmesi gibi hallerde zimmet suçu oluşmaz.
iv) Manevi unsur:
Suç ancak kasten işlenebilir. Fail, gerçekleştirdiği icrai veya ihmali davranışı sonucunda kendisine görevi gereği verilen veya korunması yada gözetimi altına bırakılan bir malı; kendisi veya başkası yararına zimmete geçirdiği bilinç ve iradesi ile hareket etmiş olmalıdır.
B) Hileyle İşlenen (Nitelikli) Zimmet Suçu:
Suçun zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlenmesi halinde ilk fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında arttırılır.
Fiilin nitelikli zimmet olduğunun kabul edilebilmesi için, failin hileli davranışlarının, suçun basit bir incelemeyle ortaya çıkarılamaz nitelikte ve boyutta olması zorunludur. Aksi halde eylemin basit zimmet olarak kabul edilmesi gerekir. Başka bir anlatımla, failin hileli davranışta bulunduğunun ve dolayısıyla eyleminin nitelikli olduğunun kabul edilebilmesi için, zimmet ilk bakışta ve kolayca anlaşılır olmamalıdır.
Yargıtay da bu konudaki bir kararında nitelikli zimmet öğesinin teşekkülü bakımından hileli davranışın basit bir denetim ve araştırmayla açığa çıkarılamayacak boyutta olması gerektiğini kabul etmiştir.
“Zimmetin ortaya çıkmaması için gerçekleştirilen hileli davranışın olağan ve basit bir denetim, araştırma ve karşılaştırmayla ilk bakışta kolayca ve kesin bir biçimde anlaşılabilecek nitelikte olduğu, nitekim eylemin ilgililerce derhal fark edilerek dava konusu yapılmasına nazaran sanığın eyleminin basit zimmet niteliğinde bulunduğu gözetilmeyerek yazılı şekilde nitelikli zimmet suçundan hüküm kurulması, kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi 09/10/2007, 10097/7478)
C) Kullanma Zimmeti:
Kullanma zimmetinde de suçun oluşabilmesi için kullanma suretiyle elde edilen yararın fail veya başkası adına sağlanmış olması gerekir.
Kullanma zimmeti suçu; bir süre kullandığı malı hakkında soruşturma yapmadan iade etmek suretiyle veya kullanma maksadıyla bulundurduğu malın soruşturma yada şikayet nedeniyle iade etmesi durumunda ortaya çıkmaktadır.
Özellikle failin iade etmeden önce soruşturmanın başladığı olaylarda failin hal ve hareketlerinden ve olayın özelliğinden yola çıkılarak kastının temellik mü yoksa kullanım mı olduğunun belirlenmesi gereklidir.
Kullanma zimmeti suçunda, suçu oluşturan mal kullanılan şeyin veya paranın kendisi değil, bundan elde edilen yararın ekonomi değeridir.
Kullanma zimmetinin de basit veya nitelikli olarak işlenebileceği kabul edilmelidir. Bu durumda kullanma zimmetinin niteliği de ayrıca araştırılmalıdır.
D) Suçu Etkileyen Nedenler:
1) Etkin Pişmanlık:
Madde 248- (1) Soruşturma başlamadan önce, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
(2) Kovuşturma başlamadan önce, gönüllü olarak, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi halinde, verilecek cezanın yarısı indirilir. Etkin pişmanlığın hükümden önce gerçekleşmesi halinde, verilecek cezanın üçte biri indirilir.
Madde Gerekçesi
MADDE 248.– Maddede zimmet suçunda etkin pişmanlık hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Zimmet suçunda etkin pişmanlık hâli, sadece cezada indirim yapılmasını gerektiren neden olarak kabul edilmiştir. Ancak, cezada yapılacak olan indirim oranları, etkin pişmanlığın gösterildiği zamana göre belirlenmiştir.
Maddenin birinci fıkrasına göre, zimmet suçundan dolayı soruşturmaya başlanmadan önce, durumu soruşturmaya yetkili makamlara haber vererek, zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi hâlinde, verilecek cezanın üçte ikisi indirilir.
Etkin pişmanlığın soruşturma başlatıldıktan sonra ve fakat henüz kamu davası açılmadan önce gösterilmesi de mümkündür. Bu durumda, zimmetine geçirdiği malı aynen iade eden veya uğranılan zararı tamamen tazmin eden kişiye verilecek cezanın yarısı indirilir. Ancak, bunun için, aynen iade veya tazminin gönüllü olması gerekir. Etkin pişmanlığın ilk hükmün verilmesinden önce gerçekleşmesi hâlinde ise, verilecek cezanın üçte biri indirilmesi gerekmektedir.
Etkin pişmanlın anlamı; işlenilen suçtan dolayı pişmanlık duyup zimmete geçirilen malın aynen iade edilmesi veya zararın tazmin edilerek giderilmesinin sağlanmasıdır.
Malın aynen iadesinin fiilen getirilip teslim edilmesi şeklinde veya bulunduğu yeri söylemek yada göstermek suretiyle de gerçekleşmesi mümkündür.
Zararın tazmini; malın aynen mevcut olmaması dolayısıyla suç tarihindeki ekonomik değerin para veya başka bir şey ile karşılanmasıdır. Tazmin için suç tarihindeki değer esas alındığı gibi faiz ödemesi gerekmemektedir (Yargıtay Ceza Genel Kurulu Kararı).
Zimmete geçirilen mal dövizse suç tarihindeki TL karşılığı (T.C. Merkez Bankası döviz satış kuru) esas alınır.
Kullanma zimmetinde iade ye konu olacak şey sadece kullanılan malın kendisi değil, malın kullanılmasından elde edilen nema ile birlikte oluşan toplam değerdir. Nema hesabında Yargıtay, T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı reeskont oranını esas almaktadır.
i) Etkin Pişmanlığın Zamanı:
a) Soruşturma Başlamadan Önce İade ve Tazmin: Etkin pişmanlık ile tazmin veya iadenin soruşturma başlamadan önce yapılması durumunda 248/1’e göre verilecek cezanın 2/3’ü indirilir. Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 2’nci maddesine göre soruşturma evresi, yetkili mercilerin suç şüphesini öğrenmesinden itibaren başlamaktadır. Soruşturma başlamadan önceki evre, suçun işlenmesi ile kolluğun veya Cumhuriyet Savcısınca suç şüphesinin öğrenilmesi arasındaki süreyi ifade etmektedir.
b) Kovuşturma Başlamadan Önce İade ve Tazmin: Kovuşturma, iddianamenin kabulü anında başlamaktadır. Bu nedenle, iddianamenin kabulünden önce etkin pişmanlık gösteren kişi 2. fıkradaki indirimden yararlanabilir. Bu halde verilecek cezanın yarısı indirilmektedir.
c) Hükümden Önce İade ve Tazmin: İddianamenin kabulünden sonra fakat hüküm verilmeden önce pişmanlıkta bulunulması durumunda 2. fıkranın son cümlesinden yararlanılabilmektedir. Hükümden önce etkin pişmanlık duyularak iade ve tazminde bulunulursa cezanın 1/3’ü indirilir.
2)Daha Az Cezayı Gerektiren Hal (Malın Değerinin Azlığı):
Madde 249- (1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.
Madde Gerekçesi
MADDE 249.– Suç konusu malın değerinin az olması durumunda da zimmet suçu oluşur. Ancak, bu durumlarda zimmet suçundan dolayı verilecek cezada belli bir oranda indirim öngörülmüştür. Söz konusu madde metninde bu indirimin oranı belirlenmiştir.
Zimmete geçirilen malın değerinin çok az olması durumunda, bu tasarruf, hoşgörüyle karşılanabilir. Suç konusu malın değerinin çok düşük olmasına rağmen, bunun zimmete geçirilmesi bir haksızlık oluşturmakla beraber, fiilin ifade ettiği haksızlık muhtevası cezaya layık, cezayı gerektirici boyutta olmayabilir. Kullanma zimmeti de bazı durumlarda, gerek süre gerek biçim bakımından hoşgörüyle karşılanabilir.
Malın değeri, suçun işlendiği tarih itibariyle belirlenmelidir. Malın değerine idarenin uğradığı zarar veya faiz gibi şeyler ilave edilmez.
Sonuç
Zimmet suçu, kamu görevlisinin görevi nedeniyle kendisine devredilen veya gözetimi altında bulunan malı, kendi veya başkasının zimmetine geçirmesi olarak tanımlanmaktadır. Bu suç, görevi kötüye kullanma kapsamında değerlendirilir ve kamu güvenilirliğini ihlal eder. Suçun maddi unsuru, malın zimmete geçirilmesidir ve bu, mal üzerinde malik gibi tasarrufta bulunmayı içerir. Zimmet suçu, hileli davranışlarla işlendiğinde nitelikli zimmet olarak kabul edilir ve cezada artış öngörülür. Ancak, kullanma zimmeti durumunda, malın kullanılmasıyla elde edilen yararın iade edilmemesi veya zararın tazmin edilmemesi halinde suç işlenmiş olur. Etkin pişmanlık durumunda ise cezada indirim söz konusudur. Ayrıca, suçun konusunu oluşturan malın değerinin az olması durumunda da cezada indirim yapılır. Bu düzenlemelerle zimmet suçuyla ilgili adaletin sağlanması ve cezalandırmanın adaleti temin etmesi amaçlanır.