0312 911 83 10
·
av.fatiharas@gmail.com
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
DANIŞMANLIK

Danıştay Kararı: Uzlaşma Başvuru Süresinin Hesabında Mücbir Sebep Dikkate Alınabilir Mi?

T.C.

D A N I Ş T A Y

Üçüncü Daire

Esas No:  2014/4788

Karar No:  2015/510 

İstemin Özeti: Davacı adına, takdir komisyonu kararı uyarınca 2006 yılının Şubat, Nisan, Mayıs ve Eylül dönemleri için re’sen salınan vergi ziyaı cezalı gelir (stopaj) vergileriyle ilgili olarak 25.12.2011 tarihinde yapılan tarhiyat sonrası uzlaşma başvurusunu süresinde yapılmadığı neden gösterilerek reddeden … Vergi Dairesi Başkanlığı Mükellef Hizmetleri Usul Grup Müdürlüğünün 15.1.2013 gün ve 2013/07(203) sayılı işleminin iptali istemiyle dava açılmıştır. … 1. Vergi Mahkemesi 12.12.2013 gün ve E: 2013/690, K: 2013/2232 sayılı kararıyla; uzlaşma başvurusunun seçimlik bir hak olduğu, bu yol seçildiği takdirde ihbarnamelerin tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük süre içerisinde kullanılması gerektiği, davacı tarafından adına re’sen salınan cezalı vergilere karşı otuz günlük dava açma süresi içerisinde dava açılmadığı, uzlaşma başvurusunun da bu süre geçirildikten sonra 25.12.2012 tarihinde yapıldığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13’üncü maddesinde, vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır hastalık halinin mücbir sebepler arasında sayıldığı, başvuru süresinin kaçırılmasına, davacının kanuni temsilcilerinden olan yönetim kurulu başkanının hastalığı neden gösterilerek buna ilişkin sağlık raporu ibraz edilmiş ise de seçimlik bir hak olan uzlaşma müessesesine başvuru süresinin hesabında mücbir sebebin dikkate alınmasının hukuken mümkün bulunmadığı, kaldı ki uzlaşma hakkında mücbir sebebin uygulama alanı bulabileceği düşünülse dahi, dosya içerisinde bulunan ve davacının biri yönetim kurulu başkanı veya başkan yardımcısı olmak üzere yönetim kurulundan iki kişinin imzası ile temsil edileceği yolundaki yönetim kurulu kararı dikkate alındığında, yönetim kurulu başkanı imzası bulunmadan da uzlaşma başvurusunda bulunulabileceğinden, somut olayda hastalığın tek başına mücbir sebep olarak kabul edilemeyeceği gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Davacı tarafından; tarhiyatın hukuka aykırı olduğu, vergi hatası içerdiği, mücbir sebep hali dikkate alınmadan verilen kararda hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti:  Savunma verilmemiştir.

Tetkik Hakimi…’nın Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar Vergi Mahkemesi kararının bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince işin gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ: Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Vergi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Dairemizce de uygun görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddialar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına, davacıdan 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı (3) sayılı Tarife uyarınca 57.60 TL maktu harç alınmasına, 05.02.2015 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

K A R Ş I O Y

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13’üncü maddesinin 1’inci fıkrasında vergi ödevlerinden her hangi birinin yerine getirilmesine engel olacak derecede ağır kaza, ağır hastalık ve tutukluluk halinin mücbir sebep hali olduğu, 15’inci maddesinde ise, 13’üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde, bu sebep ortadan kalkıncaya karar sürelerin işlemeyeceği, tarh zamanaşımının işlemiyen süreler kadar uzayacağı, bu hükmün uygulanması için mücbir sebebin malum olması veya ilgililer tarafından ispat veya tevsik edilmesi gerektiği kurala bağlanmıştır.

213 sayılı Kanunun Ek 1’inci maddesinde, mükellef tarafından, ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerle bunlara ilişkin vergi ziyaı cezalarının (344 üncü maddenin üçüncü fıkrası uyarınca vergi ziyaı cezası kesilen tarhiyata ilişkin vergi ve ceza hariç) tahakkuk edecek miktarları konusunda, vergi ziyaına sebebiyet verilmesinin kanun hükümlerine yeterince nüfuz edememekten ya da 369’uncu maddede yazılı yanılmadan kaynaklandığının veya bu Kanunun 116, 117 ve 118’inci maddelerinde yazılı vergi hataları ile bunun dışında her türlü maddi hata bulunduğunun veya yargı kararları ile idarenin ihtilaf konusu olayda görüş farklılığının olduğunun ileri sürülmesi durumunda, idarenin bu bölümde yer alan hükümler çerçevesinde mükellefler ile uzlaşabileceği, uzlaşma talebinin vergi ihbarnamesinin tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yapılabileceği, uzlaşmanın vaki olmaması veya temin edilememesi halinde yeniden uzlaşma talebinde bulunulamayacağı, uzlaşmanın vaki olmadığına dair tutanağa idarenin nihai teklifinin yazılacağı, mükellefin dava açma süresinin sonuna kadar teklif edilen vergi ve cezayı kabul ettiğini yazılı olarak bildirdiği takdirde uzlaşmanın sağlanmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Uyuşmazlık konusu olayda, davacı adına düzenlenen vergi/ceza ihbarnamelerinin müdür yardımcısı …’ya 19.11.2012 tarihinde tebliğ edildiği, 25.12.2012 tarihinde 60739 sayıyla davalı idarenin kayıtlarına giren dilekçe ile adlarına salınan cezalı vergilere ilişkin uzlaşma talebinde bulundukları ve “kronik venöz yetmezlik” teşhisi ile 18.12.2012 – 21.12.2012 tarihleri arasında istirahatli olduğuna dair iş göremezlik raporu bulunan ve Organize Sanayi Bölgesini temsile yetkili olan yönetim kurulu başkanı …’nın ağır hastalığından dolayı vergi ödevlerini yerine getirecek durumda bulunmadığından, 213 sayılı Kanunun 13 ve 15›inci maddeleri uyarınca uzlaşma taleplerinin dikkate alınmasını istedikleri anlaşılmıştır.

Vergi Mahkemesi kararında uzlaşmanın bir vergi ödevi olmadığı, mükelleflere tanınan bir seçimlik hak olduğu ve bu hakkın dava açma süresi olan otuz gün içinde kullanılması gerektiği, 213 sayılı Kanunun 13’üncü maddesinde sayılan, vergi ödevlerinden herhangi birinin yerine getirilmesine engel olabilecek derecede ağır hastalık haline ilişkin mücbir sebep halinin mükellefiyetlerle ilgili ödevlerin yerine getirilmesine ilişkin olması nedeniyle, uzlaşmaya başvuru süresinin hesaplanmasında dikkate alınmasının hukuken mümkün olmadığı belirtilmiştir.

Mükelleflerin adlarına yapılan tarhiyata karşı dava açmadan önce, vergi idaresi ile tahakkuk edecek vergi ve ceza hususunda anlaşmak için başvurabilecekleri idari bir çözüm yolu olan uzlaşma müessesesinin temel amaçlarından biri, Kanunun gerekçesinde de belirtildiği üzere kamu alacağının bir an önce Hazineye intikalinin sağlamasıdır.

Öte yandan, mükelleflerin vergilendirme sürecine ve vergi ödevlerine ilişkin düzenlemelerin amacı, mükelleflerin gerçek gelirlerinin tespiti, kontrolü, tahakkuku ve nihai olarak da tahsilini sağlamaktır. Bu bağlamda uzlaşma, mükelleflerin nihai ödevlerinden olan vergiyi ödeme ödevinin devamı niteliğinde olup, aynı zamanda mükellefler bakımından da bir haktır.

Bu nedenle mücbir sebep hali olan ve vergi ödevinin yerine getirilmesini engelleyecek derecede ağır hastalık halinin uzlaşmaya başvuru süresinin hesabında dikkate alınması gerekmektedir.

Diğer taraftan, Vergi Mahkemesi kararında, biri yönetim kurulu başkanı veya başkan yardımcısı olmak üzere yönetim kurulundan iki kişinin imzası ile temsil edileceği yolundaki yönetim kurulu kararı dikkate alındığında, yönetim kurulu başkanı imzası bulunmadan da uzlaşma başvurusunda bulunulabileceği ifade edilmiş ise de, dosyada bulunan 28.12.2011 tarih ve 26 sayılı Yönetim Kurulu Kararında, kamu kurum ve kuruluşlarıyla yapılacak yazışmalarda ve anlaşmalarda yönetim kurulu başkanı …’nın mutlak imzasının aranmasına karar verildiği görüldüğünden, Vergi Mahkemesi kararın bu gerekçesinde de yasal isabet bulunmamaktadır.

Ancak, dosyada bulunan tebliğ alındısı, uzlaşmaya başvuru dilekçesi ve iş göremezlik raporu birlikte incelendiğinde, mücbir sebep hali dikkate alındığında uzlaşmaya başvuru süresinin son günü olan 24.12.2012 tarihinden sonra 25.12.2012 tarihinde uzlaşmaya başvurulduğu anlaşılmış olup, Mahkeme kararının bu gerekçeyle reddi gerektiği görüşüyle karara karşıyım.

fatih aras

Diğer Makaleler

Call Now Button