İçerik Başlıkları
GİRİŞ
İnşaat sözleşmesinde yüklenicinin aslî edim yükümlülüğü, inşaatın zamanında ve sözleşmeye uygun olarak tamamlanarak iş sahibine teslimidir.
İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE YÜKLENİCİNİN BORÇLARI
1-YAPIYI MEYDANA GETİRME BORCU:
1.1- ESERİ ŞAHSEN MEYDANA GETİRME veya KENDİ İDARESİ ALTINDA YAPTIRMA BORCU
TBK m. 471 f. 3’e göre, yüklenici, kural olarak, eseri şahsen meydana getirmek ya da kendi yönetimi altında yaptırmak zorundadır. Bu hüküm, yüklenicinin kişisel yeteneklerini göz önünde tutarak sözleşme ilişkisine giren iş sahibi nezdinde, yüklenicinin şahsının, kural olarak, önemsiz olmadığı düşüncesine dayanmaktadır.
Bugün, artık, pratikte, kanunun kural olarak öngördüğü bu hüküm, iş bölümüne dayanan günümüz iş hayatının gerekleri ile örtüşmediği için, istisna halini almıştır. İnşaat sözleşmelerinde işin tamamen bizzat yüklenici tarafından yapılması çoğu halde mümkün değildir. O nedenle, inşaatın yüklenicinin “şahsî denetimi” altında yapılması yeterlidir. Bu durumda, eserin meydana getirilmesi faaliyetini şahsen idare eden yüklenici ile istihdam ettiği şahıslar arasında bir “bağımlılık ilişkisi” bulunması, ayrıca, yüklenicinin bu kişileri seçmede, talimat vermede ve denetlemede özenli davranması gerektiği kabul edilmektedir. Yüklenicinin kendisine “hizmet sözleşmesi” ile bağlı olan mimar, mühendis, usta, kalfa, işçi çalıştırması, onun işi kendi idaresi altında yaptırma yetkisi içindedir. Bu kişiler, inşaattaki faaliyetleri bakımından yüklenicinin TBK m. 116 anlamında ifa yardımcısı, yani yardımcı şahsı konumundadırlar.
Kanun koyucu, TBK m. 471 f. 3 c. 2 hükmüyle, eserin meydana getirilmesinde, “eserin niteliği” gereği yüklenicinin kişisel özelliklerinin önem arz etmediği hallerde, yüklenicinin eseri başkasına da inşa ettirebileceği öngörülerek, yüklenicinin eseri şahsen meydana getirmesi ya da kendi idaresi altında yaptırması kuralına istisna getirmiştir. Bu çerçevede, “eserin niteliği” gereği, yüklenicinin yeteneklerinin bir önemi yoksa yüklenici şahsen ifa ya da eseri kendi idaresi altında yaptırma borcu altında değildir. Alt-yüklenicilere başvurabilir. Alt-yükleniciler ile yüklenici arasında alt-inşaat sözleşmeleri kurulur. Alt-yükleniciler, kural olarak, hizmet sözleşmesi ile yükleniciye bağlı olarak çalışan kimselerden farklı olarak, yükleniciden bağımsız hareket ederler. Yüklenici, alt-yüklenicinin eylemlerinden dolayı, alt-yüklenicinin yardımcı şahıs konumunda olmasından ötürü, iş sahibine karşı, TBK m. 116 uyarınca şahsen sorumludur.
Özellikle, anahtar teslimi söz konusu olan genel (eser) inşaat sözleşmelerinde, yüklenici alt-yüklenicilere başvurabilir. Tüm işleri çeşitli alt-yüklenicilere de yaptırabilir. Ancak, kendisi tamamen devre dışı kalacak şekilde işlerin tümünü, iş sahibinin izni olmaksızın, bir tek alt-yükleniciye devredemez.
Genel (eser) inşaat sözleşmesi söz konusu değilse, karine olarak yüklenicinin işi alt-yüklenicilere devir yetkisi yoktur. İşi kendi denetimi altında yaptırmalıdır.
TBK m. 471 f. 3 hükmü, düzenleyici bir hükümdür. Taraflar, şahsen ifa kuralını kaldırıp, yükleniciye bağımlı olmayan üçüncü kişilere eserin tamamının ya da bir kısmının yapımının tevdi edilmesini kararlaştırabilir. Alt-yüklenici kullanılmasına izin veren bir anlaşmanın bulunmadığı hallerde, iş sahibinin bu duruma sonradan rıza göstermesi de mümkündür. Taraflar, sözleşme ile yükleniciye kısmen ya da tamamen şahsen ifa ya da işi kendi idaresi altında yaptırma borcu yükleyebilir. Eseri yüklenicinin şahsen meydana getireceği kararlaştırılmışsa, artık eserin aynısını üçüncü bir kişi yapabilecek olsa dahi, yüklenici, eseri şahsen meydan getirme borcu altındadır. Tarafların, yüklenicinin alt-yükleniciye başvurma hakkını sınırlamaları, örneğin, bu başvurunun iş sahibinin de onayına tâbi olacağını veya yüklenicinin belirli alt-yüklenicilere başvurabileceğini kararlaştırmaları da mümkündür.
Yüklenicinin eseri şahsen meydana getirme veya şahsî yönetimi altında meydana getirtme borcunu ihlâl etmesi sözleşmeye aykırılık teşkil eder. Bir zarar meydana gelirse, iş sahibi yalnız TBK m. 116’ya değil, sözleşmenin ihlâli gerekçesiyle TBK m. 112’ye dayanarak da tazminat talebinde bulunabilir.
1.2- ARAÇ VE GEREÇLERİ SAĞLAMA BORCU
Eserin meydana getirilmesinde kullanılacak olan araç gereçleri sağlama borcu, aksine bir teamül veya anlaşma bulunmadıkça, yükleniciye aittir (TBK m. 471 f. 4). Bu araç gereçlerden, eserin sözleşmeye uygun olarak meydana getirilmesi için gerekli tüm vasıtalar anlaşılmalıdır. Çekiç, tornavida, kalıp gibi aletler; grayder, kepçe gibi makineler; elektrik, benzin gibi makinelerin kullanılması için gerekli yakıt, eserin meydana getirilmesi için gerekli araç gereçlere örnek olarak gösterilebilir. Yüklenici bu tür araç gerece sahip değilse, kiralamak, satın almak veya masrafını kendisinin karşıladığı herhangi başka bir surette bunları temin etmekle yükümlüdür.
TBK m. 471 f. 4’te kullanılan “aksine adet veya anlaşma olmadıkça” ifadesinden de anlaşılacağı üzere, bu hüküm düzenleyici bir hükümdür. Taraflar, eserin meydana getirilmesi için gerekli araç gereci kimin sağlayacağı konusunda, bu hükümde öngörülenden başka bir düzenleme üzerinde de anlaşabilir.
1.3- MALZEME SAĞLAMA BORCU
Malzeme kavramından, eserin meydana getirilmesine yarayan ve esere vücut verip onunla birleşip bütünleşen tüm maddeler anlaşılır. Örneğin, bina inşasında, inşaatta kullanılmış olan kum, çakıl, beton, demirler, binanın içindeki bağımsız bölümlerde bulunan pencere, kapı, lavabolar eserde kullanılan malzemelerdir.
Eserin meydana getirilmesi için gerekli araç gereci kimin sağlayacağının açıkça düzenlenmesine karşın, eserin meydana getirilmesinde kullanılacak malzemenin kim tarafından sağlanacağı, eser sözleşmesine ilişkin hükümler tarafından açıkça düzenlenmiş değildir. Ancak, doktrinde, sistemin bütününe bakıldığında, TBK m. 472 f. 1’in mehaz kanundaki karşılığı olan İBK m. 365 f. 1’in Almanca versiyonunda geçen “yüklenici malzemenin teslimini üstlenmiş olmadıkça” ifadesinden de dolaylı olarak anlaşıldığı üzere, malzeme sağlama borcunun, aksi kararlaştırılmadıkça, iş sahibine ait olduğu sonucuna varılması gerektiği savunulmaktadır.
Öyleyse, bu görüş çerçevesinde, yüklenici, ancak, taraflar malzemenin sağlanması borcunun yükleniciye ait olacağını, açıkça veya zımnen karalaştırmışlarsa, eserde kullanacağı malzemeyi kendisi sağlamak zorundadır. Ancak, inşaat sözleşmeleri pratiğinde bu kuralın tersinin geçerli olduğu, malzemeyi sağlama borcunun çoğunlukla yükleniciye ait olduğu da belirtilmelidir
1.3.1- Malzemenin İş Sahibi Tarafından Sağlandığı Durumlar
İş sahibinin eserin meydana getirilmesinde kullanılacak malzemeyi sağlama borcu altında olduğu durumlarda, iş sahibi, malzemeyi, doğrudan yükleniciye verebileceği gibi, malzemeyi, satın aldığı veya imâl ettirdiği üçüncü kişi aracılığıyla da yükleniciye sağlayabilir. Malzemenin, iş sahibi tarafından sağlandığı durumlarda, eserin tesliminden önce telef olması halinde, malzemeye ilişkin riske, yani sağladığı malzemenin telef olmasına, iş sahibi katlanır (TBK m. 483 f. 2). Ayrıca, iş sahibi, malzemenin, eserde neden olduğu ayıptan veya esere verdiği zarardan dolayı da yükleniciyi sorumlu tutamaz (TBK m. 476).
TBK m. 472 f. 2 ve f. 3 ile eser sözleşmesinde, malzemenin iş sahibince sağlandığı durumlarda, yükleniciye, iki yan borç yüklenmiştir: Öncelikle, TBK m. 472 f. 2’ye göre, yüklenici, iş sahibi tarafından sağlanan malzemeyi “gereken özeni göstererek kullanmakla ve bundan dolayı hesap ve artanı geri vermekle yükümlüdür.” Kanun koyucu, bu hükümle, yükleniciyi, iş sahibince sağlanan malzemeyi iş sahibinin menfaatlerine uygun kullanmakla sorumlu tutmuştur.
Öte yandan, TBK m. 472 f. 3 ile de “Eser meydana getirilirken, işsahibinin sağladığı malzemenin veya eserin yapılması için gösterdiği yerin ayıplı olduğu anlaşılır veya eserin gereği gibi ya da zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek başka bir durum ortaya çıkarsa, yüklenici bu durumu hemen işsahibine bildirmek zorundadır; bildirmezse bundan doğacak sonuçlardan sorumlu olur.”düzenlemesi getirilmiştir. Bu hükümden anlaşıldığı üzere, her ne kadar, sağladığı malzemeden, kural olarak, iş sahibi sorumlu olsa da, yüklenici malzeme veya arsadaki ayıbı iş sahibine ihbar etmezse, meydana getireceği eserdeki ayıptan da ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca sorumlu olur. Yüklenici tarafından iş sahibine ihbarı gereken, teslimin gecikmesine neden olabilecek durumlara örnek olarak, yüklenicinin iş yerinde grev meydana gelmesi, iş sahibinin üçüncü kişi vasıtasıyla malzemeyi sağladığı durumlarda bu sağlayıcının malzemeyi yükleniciye teslim etmede gecikmesi gösterilebilir.
1.3.2- Malzemenin Yüklenici Tarafından Sağlandığı Durumlar
Eserde kullanılacak olan malzemenin yüklenici tarafından sağlandığı eser sözleşmeleri, “eser teslimi sözleşmesi” olarak adlandırılmaktadır. İşte bu tür eser sözleşmelerinde, TBK m. 472 f. 1’e göre, yüklenici, “bu malzemenin ayıplı olması yüzünden işsahibine karşı, satıcı gibi sorumludur.” Öyleyse, yüklenici malzemeyi “iyi kalitede” seçmek zorundadır. Ancak malzemenin ne zaman iyi kalitede kabul edileceğinin ölçütü nasıl belirlenir? Bu konuda tarafların anlaşmalarında belirlediği bir standart olup olmadığına bakılmalı, varsa bu standarda uygunluk aranmalıdır. Böyle bir anlaşma bunmuyorsa, aranacak kalite düzeyi iyiniyet kurallarına uygun olarak iş sahibinin bekleyebileceği seviye olmalıdır. Çoğunlukla bu durumda malzemenin en azından “orta kalite”de olması aranır.
Yüklenici, ayrıca, malzemeyi kendisinin sağladığı durumlarda, eserin tesliminden önce kazaen telef olması halinde de, TBK m. 483 f. 1 gereği, eserle birlikte malzemenin de telef olmasına katlanır.
1.4- ÖZEN VE SADAKAT BORCU
TBK m. 471 f. 1’e göre “Yüklenici, üstlendiği edimleri işsahibinin haklı menfaatlerini gözeterek, sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır.”Kanun, eser sözleşmesinde, yükleniciye, genel bir özen borcu yüklemiştir. Yüklenici, örneğin, eserin meydan getirilmesi ve tesliminde, iş sahibinin vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar verebilecek her tür davranış veya ihmalden kaçınmalıdır.
TBK m. 471 f. 2’ye göre “Yüklenicinin özen borcundan doğan sorumluluğunun belirlenmesinde, benzer alandaki işleri üstlenen basiretli bir yüklenicinin göstermesi gereken meslekî ve teknik kurallara uygun davranışı esas alınır.” Yükleniciden beklenecek özenin derecesi, her somut olayın özelliklerine göre değişir. Ancak, genel olarak, yüklenicinin, aynı şartlar altında böyle bir eseri meydana getirmeyi kabul eden dikkatli bir yükleniciden iş hayatında geçerli anlayışa göre beklenebilecek özeni göstermesi gerekir. Yükleniciden beklenecek özen tespit edilirken, yüklenicinin sözleşmenin kurulduğu anda geçerli olan teknik ve sanat kurallarına uygun hareket edip etmediği incelenmelidir. Yüklenicinin tacir olması durumunda, ondan “basiretli bir tacir” gibi davranmış olması, tecrübeli ve işinin uzmanı bir yüklenicinin göstereceği özeni göstermiş olması beklenir.
Ayrıca, yüklenicinin, iş sahibine karşı, sadakat borcu bulunmaktadır (TBK m. 473 f. 1). Bu itibarla, yüklenici, iş sahibinin meşru menfaatlerini korumalıdır. Örneğin, yüklenici, sadakat borcu gereği, eserin meydana getirilmesi sırasında iş sahibi tarafından kendisine aktarılan imalât veya iş sırlarını saklamalıdır.
Kanun, bazı durumlarda, yüklenicinin genel özen ve sadakat borcunu, özel olarak düzenleyerek somutlaştırmıştır. Örneğin, yüklenicinin, kendisine verilen malzemeyi özenle kullanmak (TBK m. 472 f. 2), iş sahibini sağladığı malzeme veya arazinin ayıbından haberdar etmek ve eserin gereği gibi veya zamanında meydana getirilmesini tehlikeye düşürecek her durumu iş sahibine bildirmek (TBK m. 472 f. 3) zorunda olması bu cümledendir.
1.5- İŞE ZAMANINDA BAŞLAMA VE DEVAM ETME BORCU
TBK m. 473 f. 1’e göre, “Yüklenicinin işe zamanında başlamaması veya sözleşme hükümlerine aykırı olarak işi geciktirmesi ya da iş sahibine yüklenemeyecek bir sebeple ortaya çıkan gecikme yüzünden bütün tahminlere göre yüklenicinin işi kararlaştırılan zamanda bitiremeyeceği açıkça anlaşılırsa, iş sahibi teslim için belirlenen günü beklemek zorunda olmaksızın sözleşmeden dönebilir.” Bu hüküm, dolaylı olarak, yüklenicinin eser sözleşmesindeki borcunun tamamlanmış eseri teslim etmekten ibaret olmadığını, onun ayrıca eserin meydana getirilmesini de borçlandığını göstermektedir.
Yüklenici, işe başlaması için eser sözleşmesi ile belirlenen zamanda veya işe başlama zamanı belirlenmemişse, en geç kararlaştırılan teslim vadesinde eserin teslimine izin veren son günde, işe başlamalıdır. Taraflar, ne işe başlama zamanını ne de teslim vadesini kararlaştırmışsa, işin niteliği farklı bir sonuca ulaşmayı gerektirmedikçe, yüklenici, işe, sözleşmenin kurulmasından sonra “derhal” başlamalıdır (TBK m. 90). İşe başlama borcu muaccel hale gelen yüklenici, bu andan itibaren iş görme edimini kesintisiz ve mümkün olduğu ölçüde düzenli bir tempoda devam ettirmelidir.
2- ESERİ TESLİM BORCU
Teslim, yüklenicinin, eseri tamamlamış olarak ve sözleşmeyi ifa etmek niyeti ile iş sahibine vermesidir.
Kural olarak, teslimden söz edebilmek için, eserin bütününün iş sahibine verilmesi gerekir. İş sahibi, aksine anlaşma bulunmadıkça, eserin yalnızca bir kısmını kabul etmek zorunda değildir (TBK m. 84).
Eserin teslimi için, yüklenicinin eserin meydana getirilmesine yönelik iş görme faaliyetlerinin tümünü yerine getirmiş, diğer bir ifadeyle eseri tamamlamış olması gerekir. Eserin tamamlanmış olarak teslimi kural olmakla birlikte, istisnaen tamamlanmamış bir eserin teslimi de gündeme gelebilir. Örneğin, iş sahibi, tamamlanmamış eseri kabul edeceğini yükleniciye beyan ederse, tamamlanmamış bir eser de teslim edilebilir.
Teslimin gerçekleşmesi bakımından eserin ayıplı olup olmamasının bir önemi yoktur. TBK m. 474 f. 1 hükmüne göre, ayıplar, kural olarak eserin tesliminden sonra tespit edileceğinden, ayıp teslime engel olmayıp, iş sahibi, ayıplı da olsa eseri kabul etmek zorundadır. Ancak bu kural mutlak değildir. Eser hiçbir şekilde kararlaştırılanla örtüşmüyorsa veya kullanılamayacağı açıkça belli olacak derecede ayıplı ise, iş sahibinden eseri kabul etmesi beklenemez.
Eserin teslimi eser üzerindeki fiilî hâkimiyetin iş sahibine geçirilmesine dayanır. Taşınmaz eserler bakımından teslim, eserin, iş sahibine ait arsada mı yoksa yükleniciye ait arsada mı meydana getirildiğine göre bir ayırım yapılarak incelenmelidir:
2.1- İş Sahibine Ait Arsa Üzerinde Meydana Getirilen Eserlerin Teslimi
Taşınmaz eserlerde teslim, eserin iş sahibine ait arsada meydana getirildiği durumlarda, yüklenicinin iş sahibine “tamamlama bildirimi”nde bulunması yoluyla gerçekleşir. Bu bildirimle kastedilen yüklenicinin iş sahibine eseri tamamladığını açıkça veya örtülü olarak iletmesidir. Yüklenicinin eseri tamamladığını açıkça bildirdiği hallerde bu bildirim yazılı olabileceği gibi sözlü de olabilir. Yüklenicinin taşınmaz eseri tamamladıktan sonra arsadan çekilerek onu iş sahibinin kullanımına bırakması örtülü bir tamamlama bildirimi olarak kabul edilmektedir.
Alt-yüklenicilik sözleşmelerinin de akdedildiği eser sözleşmelerinde, her bir alt-yüklenici de alt-yüklenicilik sözleşmesindeki kendi iş sahibine tamamlama bildiriminde bulunmalıdır.
Teslim, iş sahibinin, yüklenicinin tamamlama bildirimi üzerine, eseri tamamlanmış saydığı veya dürüstlük kuralı çerçevesinde tamamlanmış sayması gerektiği anda gerçekleşmiş olur. Ancak, kuşkusuz, iş sahibi, yükleniciye isnad edilebilen sebeplerden ötürü tamamlanmış esere hiçbir şekilde girme imkânına sahip değilse, fiilen üzerinde hâkimiyet kuramadığı bu eserin kendisine teslim edilmiş olduğundan söz edilemez. Örneğin, bir villa inşasını konu alan eser sözleşmesinde villayı tamamlayan yüklenici, villanın anahtarını iş sahibine vermedikçe tamamlama bildiriminde bulunmuş olsa dahi teslim henüz gerçekleşmemiştir.
Keza, yüklenici, iş sahibinin yapı üzerinde fiili hâkimiyetini engelleyen durumları ortadan kaldırmadıkça, tamamlama bildiriminde bulunmuş olsa da, eseri teslim borcunu ifa etmiş sayılmaz. Örneğin, yüklenici inşaatı tamamladığı halde, inşaat için kurduğu iskeleyi, iş sahibinin arsasına yığdığı kum ve çakılı, getirdiği araç gereci toplamadığı sürece, iş sahibi, yapı üzerinde fiilî hâkimiyeti ancak sınırlı şekilde kullanabileceğinden, eseri teslim borcu ifa edilmiş olmaz.
Yüklenici henüz tamamlama bildiriminde bulunmadan, iş sahibi, tamamlanmış olan taşınmaz eser üzerinde zilyetliği elde ederse, örneğin, inşa edilen yeni eve yerleşir veya bu evi kiraya verirse teslim gerçekleşmiş sayılır mı? İş sahibinin zilyetliği elde ettiği bu tür durumlarda da, kural olarak, teslimin gerçekleşmiş olduğunun kabul edilmesi gerekir. Bunun sonucu olarak da iş sahibi daha sonra teslimin hukukî sonuçlarından kurtulmak için teslimin gerçekleşmediğini ileri süremez.
2.2- Yükleniciye Ait Arsa Üzerinde Meydana Getirilen Eserlerin Teslimi
Eser yükleniciye ait arsa üzerinde meydana getirilmişse, teslim, tamamlanmış eserin üzerinde bulunduğu arsanın veya esere isabet eden arsa payının mülkiyetinin tapuda tescil yoluyla iş sahibine nakledilmesi ile gerçekleşir. Burada, eserin teslim edildiğinin kabulü için hem eserin tamamlanmış olması hem de ilgili arsa veya arsa payının mülkiyetinin iş sahibine geçirilmiş olması gerekir. Bu iki unsurdan biri eksikse, yüklenici aslî edimini kısmen dahi ifa etmiş olmaz.
3. ESERİ AYIPSIZ OLARAK TESLİM ETME BORCU
Eser sözleşmesinin nihaî amacı, eserin tamamlanmış ve ayıpsız olarak iş sahibine teslim edilmesidir. Bu itibarla, yüklenicinin aslî borcu olan eser meydana getirme borcunun (TBK m. 470) kapsamına, eserin ayıpsız olması da dâhildir.
Yüklenici, eseri ayıpsız teslim etme borcu altındadır. Ancak, bu durum, iş sahibine, kural olarak, tamamlanmış eseri yalnızca ayıplı olduğu için kabulden kaçınma hakkı vermez. Zira, yüklenicinin eserin ayıpsız olmasını sağlama borcunu ihlâl etmesinden, diğer bir deyişle ayıplı ifada bulunmasından ötürü sorumluluğu, TBK m. 474 vd. hükümlerince özel olarak düzenlenmiştir.
Ayıplı ifa ile eksik ifanın da birbirinden ayırt edilmesi gerekir. Eserin ayıplı olması, onun sözleşmede taahhüt edilen veya dürüstlük kuralı gereği iş sahibinin bekleyebileceği niteliklere sahip olmamasıdır. Burada eserden amacına uygun olarak yararlanmak mümkün olmakla birlikte, bu yararlanmanın kalitesini düşüren unsurlar mevcuttur. Örneğin, inşatta kararlaştırılana nazaran daha kötü bir malzeme kullanılmışsa, ayıplı bir eser söz konusudur. Bu durumda, ayıba karşı tekeffül hükümleri uygulanır. Buna karşılık, eserin eksik (tamamlanmamış) olması, somut eser sözleşmesi gereğince borçlanılan çalışmaların tümünün henüz gerçekleştirilmemiş olması halinde söz konusudur. Örneğin, kalorifer tesisatı döşenmemiş veya dış sıvası yapılmamış bir bina varsa, eksik (tamamlanmamış) bir eser söz konusudur. Bu son durumda, ayıba karşı tekeffül hükümleri değil, ancak, ifanın eksik olmasından ötürü borçlu temerrüdü hükümlerinin uygulanması söz konusu olur.