İş Kazası Tazminatı
İş kazası meydana geldiğinde, cezai ve hukuki sonuçlar ortaya çıkar. Cezai sonuçlar genellikle kasıt veya taksirle ilgili olup, kasti bir hareket sonucu iş kazasına sebep olan kişilere ve taksirle ölüm veya yaralanma meydana getiren kişilere ceza kanunu uyarınca cezalandırılabilirler. Hukuki sonuçlar ise, iş kazası sonucu zarar gören işçiye belirli şartlarda Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geçici iş göremezlik ödeneği veya sürekli iş göremezlik geliri bağlanması, iş kazasında hayatını kaybeden kişinin hak sahiplerine belirli şartlarda gelir sağlanması, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun iş kazası sonucu yaptığı ödemeleri mevzuata aykırı olan işverenden talep etmesi, iş kazası tazminat hesaplama davaları olarak ortaya çıkar.
Bu yazıda, iş kazasının tanımı yapıldıktan sonra iş kazası sonucu açılan iş kazası tazminat hesaplama, maddi tazminat davaları ve iş gücü kaybı tazminatı açıklanmaya çalışılacaktır.
İş Kazası Nedir?
İş kazası iş yerinde meydana gelen ve işçiyi bedensel veya ruhsal yönden etkileyen olay olarak tanımlanmıştır.
5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesine göre “iş kazası”;
“a) Sigortalının işyerinde bulunduğu sırada,
b) İşveren tarafından yürütülmekte olan iş nedeniyle sigortalı kendi adına ve hesabına bağımsız çalışıyorsa yürüttüğü iş nedeniyle,
c) Bir işverene bağlı olarak çalışan sigortalının, görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi nedeniyle asıl işini yapmaksızın geçen zamanlarda,
d) Bu Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki emziren kadın sigortalının, iş mevzuatı gereğince çocuğuna süt vermek için ayrılan zamanlarda,
e) Sigortalıların, işverence sağlanan bir taşıtla işin yapıldığı yere gidiş gelişi sırasında, meydana gelen ve sigortalıyı hemen veya sonradan bedenen ya da ruhen özre uğratan olaydır”
şeklinde tanımlanmıştır.
İş Kazası Tazminat Hesaplama
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre: “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” hükümleri öngörülmüştür. Dolayısıyla iş kazası geçiren işçi, ruhen veya bedenen zarara uğramışsa, bu zararın giderilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil dolayısıyla ilgili kişilere Türk Borçlar Kanunu uyarınca iş kazası tazminat davası açabilir.
Meydana gelen iş kazası dolayısıyla tam kusurlu olmaması gerekmektedir. İşçinin tam kusurlu olduğu durumlarda iş kazası tazminat hesaplama işleminin bir anlamı yoktur. Türk Borçlar Kanunu’nun 51 ve devamındaki tazminat maddelerine göre iş kazası geçiren işçi ölüm veya bedensel bir zarara uğraması halinde şu giderlerin karşılanması talep edilebilecektir.
Ölüm Halinde:
- Cenaze giderleri.
- Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan zararlar
- Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları zararlar
Bedensel Zarar Halinde:
- Tedavi giderleri.
- Kazanç kaybı.
- Çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar.
- Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar.
İş kazası sonucu ölüm halinde hukuken destekten yoksun kalma tazminatı açılırken, bedensel zarar durumunda iş gücü kaybı tazminatı açılır.
İş Gücü Kaybı Tazminatı
İş kazası sonucunda meslekte kazanma gücü kaybı oranı % 10 ve üzerinde olduğunda, Sosyal Güvenlik Kurumu sigortalıya sürekli iş göremezlik geliri bağlamaktadır. Ancak bu gelir, sigortalının gerçek zararını tam anlamıyla karşılamamaktadır. Bunun yanı sıra, iş göremezlik derecesi % 10’un altında olan durumlarda, işçinin iş gücü kaybı olmasına rağmen Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından sürekli iş göremezlik geliri bağlanmamakta; bunun yerine geçici iş göremezlik ödeneği ödenmektedir. Ayrıca, Sosyal Güvenlik Kurumu’nun bağladığı gelir, gerçek zararı tazmin etme niteliğinden ziyade sosyal güvenlik geliri olarak nitelendirilmektedir.
Bu sebeple, iş kazası sonucunda iş görme yeteneği azalan veya tamamen iş göremez hale gelen işçi, iş gücü kaybı tazminatı davası açarak, aslında Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından karşılanmayan zararını işverenden talep edebilir. Güç kaybı tazminatı konusunda, Yargıtay’ın pek çok kararında benimsediği üzere, uygulamada iki yönlü bir değerlendirme söz konusudur. Birincisi, beden gücü kaybı yaşayan kişinin, kazancında bir azalma olmasa dahi, yaşıtlarına göre daha fazla çaba harcayarak aynı geliri elde etmesi gerektiği düşünülerek “güç kaybı tazminatı” talep etme hakkına sahiptir. Bu konudaki kararlar artık yerleşmiş durumdadır.
İkincisi, hangi yaşta olursa olsun beden gücü kaybına uğrayan kişilerin, işleri ve gelirleri olmasa bile, günlük yaşamlarını sürdürürken yaşadıkları sakatlık nedeniyle zorlanacakları düşünülerek mutlaka bir iş kazası tazminat hesaplaması yapılması gerektiği yönündedir. Bu konuda en eski kararlar, kendi ev işlerini yapan ev kadınları hakkındadır ve “haksız eylem sonucu sakat kalan kadın, ev işlerini yaparken yaşadığı sakatlık nedeniyle asgari ücretler üzerinden iş göremezlik tazminatı hesaplanmalıdır” denilmiş; dahası ev işlerinin “yaşam boyu” süreceği varsayılarak, ev kadınının yaşam süresinin sonuna kadar iş kazası tazminat hesaplanması öngörülmüştür.
İş gücü kaybı tazminatı miktarının hesaplanması için ilk olarak kaza tarihi, işçinin yaşı, kaza tarihindeki yaşına göre PMF Yaşam Tablosundan belirlenen bakiye ömrü, aktif çalışma dönemi, pasif çalışma dönemi, kusur oranları, iş göremezlik derecesi, oranlarının tespit edilmesi gerekmektedir. Hesaplama yapılırken kazazedenin kaza tarihindeki ücreti, aynı tarihte yürürlükte bulunan asgari ücrete oranlanarak bulunan oranın dönem asgari ücrete oranlanması ile bulunan ücretler üzerinden yapılmaktadır.
Söz konusu hesaplama üç dönemde gerçekleştirilir. İlk olarak kaza tarihinden karar tarihine (bilirkişinin rapor tarihine) kadar olan dönem için kazazedenin belirlenen net ücreti üzerinden net kazançlar işlemiş olması nedeniyle iskontolama ve artırma yapılmadan bilinen dönemdeki zarar hesaplanmaktadır. İkinci olarak işçinin aktif dönemde yani emekli olacağı varsayılan 60 yaşına kadar olan bilinmeyen dönemdeki zarardır. Bu dönem zararı, belirlenen katsayı ile çarpılan dönem asgari ücreti üzerinden ve 1/Kn formülü ile ve %10 iskontoya tabi tutulması sonucunda her yıl ayrı ayrı iskontolu olarak hesaplanır. Son olarak ise 60 yaşından sonraki pasif dönemdir. Bu dönem, kazazedenin emekli olacağı varsayılan 60 yaşından hesaplanan bakiye ömrüne kadar olan zarardır. Bu dönem zararı ise yürürlükteki net asgari ücretin %10 artırılıp %10 iskontoya tabi tutulması sonucuyla hesaplanır.
Ayrıca kazazedenin belgelenmiş tedavi, bakım ve rehabilitasyon giderleri de bakiye ömrü için ayrıca hesaplanır. Tüm bu işlemlerden sonra, dönem zararları toplamı maluliyet oranı çarpıldıktan sonra müterafik kusur indirimi yapılarak gerçek zarar tespit edilir.
Sonuç
İş kazası meydana geldikten sonra cezai ve hukuki sonuçlar doğar. İş kazası geçiren işçi, ruhen veya bedenen zarara uğradığında, bu zararın giderilmesi için kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil nedeniyle, iş kazası tazminat hesaplama işlemi yapılabilir ve ilgili kişilere özellikle işverenlere tazminat davası açabilir. İş kazası sonucu ölüm halinde hukuken destekten yoksun kalma tazminatı davası açılırken, bedensel zarar durumunda iş gücü kaybı tazminatı davası açılmaktadır.