İçerik Başlıkları
- 1 Vergi Planlaması Yöntemleri
- 2 Vergi Usul Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
- 3 Gelir Vergisi Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
- 4 Kurumlar Vergisi Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
- 5 Diğer Kanunlarda Yer Alan Vergi Planlama Yöntemleri
- 6 Uluslararası Vergi Planlaması Yöntemleri
- 7 Sonuç
Vergi Planlaması Yöntemleri
Vergi planlaması, bireylerin veya şirketlerin yasalara uygun şekilde vergi yükümlülüklerini en aza indirmek veya optimize etmek için kullandıkları stratejik bir süreçtir. Bu süreç, vergi mevzuatının karmaşıklığı ve sürekli değişen yapısı nedeniyle önemli bir yer tutar. Vergi planlaması, mali durumu iyileştirmek, yatırım getirisini artırmak ve kaynakları etkin bir şekilde kullanmak isteyen herkes için kritik bir öneme sahiptir.
Vergi planlaması, öncelikle mevcut vergi yasalarını anlama ve yorumlama sürecini içerir. Bu, bir vergi uzmanının veya mali danışmanın tecrübesine ve uzmanlığına dayanır. Vergi mevzuatındaki her bir detayın anlaşılması ve uygulanması gerekliliği, vergi planlaması yöntemlerinin karmaşıklığını artırır. Ancak, doğru stratejilerle vergi ödemelerini minimize etmek veya ertelemek mümkündür.
Vergi Usul Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
Vergi Usul Kanunu’nda vergi planlaması aracı olarak kullanılabilecek yöntemler genellikle değerleme, karşılık ayırma ve amortisman ayırma ile ilgili düzenlemeleri kapsamaktadır.
Alacak ve borç senetlerinin reeskont işlemine tabi tutulması, Vergi Usul Kanunu’nun 281 ve 285. maddelerinde mükelleflere tanınan bir seçenektir. Alacak senetlerine reeskont uygulanması gider, borç senetlerine reeskont uygulanması ise gelir arttırıcı bir işlemdir. Ancak, alacak senetlerine reeskont uygulayan mükelleflerin borç senetlerini de reeskonta tabi tutmaları gerekmektedir. Bu sayede, reeskont faiz gideri, reeskont faiz gelirinden fazla olduğunda alacak ve borç senetlerinin reeskonta tabi tutulması, ilgili mali yılda karın azaltılmasına olanak tanır.
Vergi Usul Kanunu’nun 322 ve 323. maddelerinde düzenlenen değersiz alacakların gider yazılması ve şüpheli alacaklar için karşılık ayrılması gibi uygulamalar da vergi planlaması açısından önemlidir. Bu uygulamaların mali karı daraltacak şekilde kullanılması mümkündür.
Vergi Usul Kanunu’nun 328. maddesinde düzenlenen “yenileme fonu” uygulaması ise satılan demirbaşlardan elde edilen kazançlar için üç yıl vergi erteleme imkanı sağlamaktadır.
Son olarak, Vergi Usul Kanunu’nda yer alan uzlaşma müessesesinin vergi planlama aracı olarak kullanılıp kullanılamayacağı da önemlidir. Kanunun ek 1. maddesine göre, beyanname vermeyen ya da eksik beyan sonucu az vergi ödeyen mükellefler, uzlaşma yoluyla ikmalen, re’sen veya idarece tarh edilen vergilerden ve cezalardan kurtulabilirler. Bu nedenle, uzlaşma müessesesinin vergi planlamasında etkili bir araç olduğu söylenebilir.
Amostisman Uygulamaları Yoluyla Vergi Planlaması
Amortisman uygulaması, işletmelerin vergi yükünü ertelemelerine yardımcı olan bir vergi planlama aracıdır. Amortisman ayrımı ile ilgili düzenlemeler ise Vergi Usul Kanunu’nun 313-321. maddelerinde yer almaktadır. VUK’un mükerrer 320. maddesi, azalan kalanlar yönteminden normal amortisman yöntemine geçişi mümkün kılmaktadır. Amortisman yönteminin değiştirilmesi sonrasında, belirli bir yıldan sonra bu yönteme geçilmesi vergisel avantaj sağlayabilir.
Azalan bakiyeler yöntemini tercih eden işletmeler, dördüncü ve beşinci yıllarda normal amortisman yöntemine geçerek vergi avantajı elde edebilirler. Her iki yöntemde de toplam amortisman tutarları aynı olmasına rağmen, yıllar arasındaki farklılık vergi tasarruflarında farklılık yaratır. Özellikle yeni işletmelerin nakit akışını dengelemek için bu yönteme başvurması yaygındır.
İşletmeler için bir diğer vergi erteleme imkanı ise yenileme fonudur. İktisadi kıymetlerin satışından elde edilen karlar ve amortisman tabi iktisadi kıymetlerin zarar görmesi durumunda işletme, sigorta tazminatlarını üç yıl boyunca yenileme fonunda tutabilir. Bu şekilde, işletmeler vergi ödemelerini üç yıl erteleyebilirler.
Yangın, deprem, sel gibi felaketler sonucunda iktisadi kıymetlerin değer kaybetmesi ve alınan sigorta tazminatlarının kârı oluşturması durumunda, işletmeler vergi ödemelerini üç yıl boyunca erteleyebilirler.
Amortisman uygulaması ve yenileme fonu, vergi erteleme imkanı sunan ancak istisna olmayan vergi planlama araçlarıdır.
Gelir Vergisi Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
Gelir Vergisi Kanunu’nda bulunan vergi planlaması yöntemleri, genellikle indirim ve istisna hükümlerinin akıllıca kullanılmasını içerir.
Örneğin, Gelir Vergisi Kanunu’nun 89. maddesi, Ar-Ge harcamalarının tamamının matrahtan düşürülmesine izin verir. Bu düzenleme, mükelleflerin Ar-Ge faaliyetlerine yaptıkları harcamalardan vergi avantajı elde etmelerini sağlar.
Ayrıca, işverenlerin korumalı işyeri uygulaması kapsamında zihinsel ve ruhsal engelli bireyleri istihdam etmeleri durumunda, ödenen ücretlerin belirli bir yüzdesi korumalı işyeri indiriminden faydalanmalarını sağlar.
Gelir Vergisi mükellefleri, belirli kişisel sigorta primlerini ve hayat sigortası primlerinin bir kısmını matrahtan düşürebilirler. Bu uygulama, doğrudan elde edilen geliri artırmaz ancak dışsal faydaların daha az vergi ödeyerek finanse edilmesine olanak tanır.
Bireysel katılım yatırımcısı indirimi, genç girişimci istinası, sosyal medya kazanç istisnaları ve yurtdışı hizmet gelirleri kazanç istisnaları da vergi planlaması yöntemleri kapsamında önemli bir yer tutar.
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda Yer Alan Vergi Planlaması Yöntemleri
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan vergi planlaması yöntemleri genellikle teşvik belgelerine dayalı indirimlerle ilgilidir. Örneğin, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 32/A maddesi, Ekonomi Bakanlığı tarafından verilen teşvik belgesine bağlı yatırımlardan elde edilen kazançların, yatırımın kısmen veya tamamen işletilmesine başlandığı hesap döneminden itibaren yatırıma yapılan katkı tutarına ulaşılana kadar indirimli oranlar üzerinden kurumlar vergisine tabi tutulacağını belirtir. Bu teşvik sistemi, kurumlar vergisi mükelleflerinin vergi yükünü azaltmak için kullanabilecekleri bir yöntemdir.Özetlemek gerekirse, Kurumlar Vergisi Kanunu’nda yer alan vergi planlaması yöntemleri genellikle teşvik belgelerine bağlı olarak indirimli vergi uygulamalarını içerir ve bu yöntemlerden yararlanarak kurumlar vergisi mükellefleri vergi yüklerini azaltabilirler.
Gelir Vergisi Kanunu’nda yer alan Ar-Ge indirimi ve korumalı işyeri indirimi gibi uygulamaların yanı sıra, kurumlar vergisi mükellefleri de benzer şekilde vergi avantajlarından yararlanabilirler. Örneğin, kurumlar vergisi mükellefleri şirketlerin yeniden yapılanmalarından faydalanabilirler. Bu yeniden yapılanmalar, Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili maddeleri ile Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17-20. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Yeniden yapılanma süreçlerinde vergi avantajı sağlayan çeşitli uygulamalar bulunmaktadır. Bu uygulamalar arasında vergi ertelemesi, devralınan kurumun zararlarının mahsubu, birleşme, devir, bölünme, fesih ve tasfiye giderlerinin indirimi, amortisman indirimi ve emisyon primi istisnası gibi unsurlar yer alır. Bu şekilde, kurumlar vergisi mükellefleri de vergisel açıdan avantajlı durumlar yaratan ve vergi planlaması için kullanılabilecek çeşitli uygulamalardan yararlanarak vergi yüklerini azaltabilirler.
Diğer Kanunlarda Yer Alan Vergi Planlama Yöntemleri
Ülkemizde yürürlükte olan çeşitli teşvik kanunları, özellikle Teknoloji Geliştirme Bölgeleri Kanunu, Serbest Bölgeler Kanunu, Organize Sanayi Bölgeleri Kanunu ve Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun gibi mevzuatlar, mükelleflere geniş kapsamlı vergisel avantajlar sunmaktadır. Bu teşvikler, Gelir Vergisi, Kurumlar Vergisi, Katma Değer Vergisi, Damga Vergisi gibi birçok vergi türünde indirimler, istisnalar veya muafiyetler şeklinde ortaya çıkmaktadır.
Girişimcilerin bu teşvik mevzuatı kapsamında yatırımlarını belirli bölgelerde veya belirli faaliyet kollarında gerçekleştirmeleri durumunda, vergisel avantajlardan yararlanarak ödeyecekleri vergi miktarını azaltmaları mümkündür. Örneğin, Teknoloji Geliştirme Bölgeleri’nde faaliyet gösteren bir işletme, Ar-Ge harcamaları üzerinden Gelir Vergisi veya Kurumlar Vergisi indirimlerinden faydalanabilir. Benzer şekilde, Serbest Bölgelerde faaliyet gösteren bir işletme, ithalat ve ihracatta Katma Değer Vergisi muafiyetlerinden yararlanabilir.
Bu nedenle, mevcut teşvik mevzuatından faydalanarak yatırım yapmak, vergi planlaması yöntemleri açısından önemli bir strateji olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yöntem, girişimcilerin vergi yükünü azaltarak işletme maliyetlerini düşürmelerine ve rekabet güçlerini artırmalarına olanak tanır.
Uluslararası Vergi Planlaması Yöntemleri
Kar maksimizasyonu hedefleyen firmalar, vergi maliyetlerini minimize etmek için çaba sarfederler. Uluslararası düzeyde, bu amaç genellikle yüksek vergi oranlarının olduğu ülkelerden düşük vergi oranlarının olduğu ülkelere karı aktarmak ya da yüksek vergi oranlarının olduğu ülkede değil, düşük vergi oranlarının olduğu bir ülkede kar elde etmek şeklinde uygulanır. Bu amaçla kullanılan uluslararası yöntemler aşağıda ana hatlarıyla ele alınmıştır. Ancak, bu yöntemler genellikle bir arada kullanılır ve tek başlarına değil, birbirleriyle ilişkilendirilerek uygulanırlar. Bazı vergi planlama araçlarının kullanımının engellemesi için Türk Vergi mevzuatında yasal düzenlemeler olduğunu belirtmek isteriz.
Yeniden Yapılandırma (Reorganization/Contract Manufacturing)
Şirketlerin üretim maliyetlerinin nispeten düşük olduğu ülkelerde üretim tesislerini kurması, son yıllarda giderek yaygınlaşan bir uygulamadır. Ancak, bu ülkelerdeki düşük maliyetlerin yanı sıra yüksek vergi oranları, şirketlerin vergi maliyetlerini minimize etmelerini zorlaştırabilir. Bu durumda, şirketler, yüksek vergi oranlarının uygulandığı ülkedeki bir şirketle anlaşarak, maliyet artı tipik bir kar marjını içeren bir sözleşme imzalayabilir ve ürünlerin satışını vergi oranlarının daha düşük olduğu bir ülkeden gerçekleştirerek, grup şirketin ödeyeceği toplam vergi miktarını azaltabilirler.
Anlaşma Alışverişi (Treaty Shopping)
Uluslararası vergi terminolojisinde “anlaşma alışverişi” olarak adlandırılan ve ikili vergi anlaşmalarının vergi planlamasında kullanılması, vergi anlaşmasına taraf olmayan bir üçüncü ülke vatandaşı veya şirketin, anlaşma ülkelerinden birinde “aktarma” olarak bilinen bir şirket kurarak, bu aracılık yoluyla vergi avantajı elde etmesidir. Bu durumda, şirket veya birey, söz konusu anlaşmanın hükümlerinden yararlanmak için aracı bir şirket kurar ve bu yolla vergi avantajı elde eder.
Küreselleşme ve vergisel rekabetin artmasıyla birlikte uluslararası vergi planlaması yöntemlerine olan ilgi son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Şirketlerin izlediği uluslararası vergi planlaması yöntemleri, ülkelerin vergi tabanlarının daralmasına ve vergi gelirlerinin azalmasına yol açmıştır. Uluslararası düzeyde, uluslararası kuruluşlar özellikle OECD’nin çalışmaları öne çıkmaktadır. OECD çalışmaları kronolojik olarak incelendiğinde, ilk olarak vergiden kaçınmanın bir sorun olarak belirlendiği, bunun ardından temel sorunun vergi cennetleri ve benzeri bölgelerden kaynaklandığının tespit edildiği görülmektedir. Gerçekten de, uluslararası vergi planlaması yöntemlerinin büyük bir kısmı vergi cennetlerine dayanmaktadır. OECD ise bu sorunu çözmek amacıyla etkin bilgi değişimini ve şeffaflığı sağlamaya odaklanmıştır. OECD BEPS eylem planlarıyla birlikte, anlaşma alışverişi yönteminin bir vergi planlaması aracı olarak kullanımına sınırlama getirilmesi için çalışmalar yapılmaktadır.
Vergi Cennetleri (Tax Havens), Kıyı Bankacılığı (Off-Shore)
Vergi cennetleri genel olarak, gelir unsurlarının tamamının veya bir kısmının hiç vergilendirilmediği veya düşük oranda vergilendirildiği ve belirli bir düzeyde gizlilik kuralının uygulandığı ülkeler olarak tanımlanır.
Offshore (kıyı bankacılığı), genel olarak ülke dışından sağlanan mevduatların veya fonların yine ülke dışında kullanılması amacıyla kurulan ve ülkede bankacılık sektörü için düzenlenmiş her türlü mevzuatın kapsamı dışında kalan bir bankacılık türüdür.
Yapay Ortaklar veya Şirketler
Mükellefler, vergisel avantajlardan yararlanmak için gerçekte faaliyet göstermeyen şirketler kurabilirler. Bu şirketler, bazen vergi indirimleri veya istisnaları sağlayan bölgelerde kurularak, bazen de vergi cennetleri gibi alanlarda kurularak gelir aktarımı yaparak vergiden kaçınma fırsatı sunarlar.
Sonuç
Sonuç olarak, vergi planlaması finansal yönetimde önemli bir role sahiptir çünkü vergi yükünü azaltarak ve vergi uyumluluğunu sağlayarak tasarruf sağlar. Doğru vergi planlaması yöntemleri kullanılarak, bireyler ve işletmeler vergi mükelleflerinin elde ettikleri geliri koruyabilir ve finansal hedeflerine daha etkili bir şekilde ulaşabilirler. Ancak, vergi planlaması yaparken dikkatli olunmalı ve uzman danışmanlık alınmalıdır.