0312 911 83 10
·
av.fatiharas@gmail.com
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
DANIŞMANLIK

6183 Tasarrufun İptali Davası

6183 Tasarrufun İptali Davası

6183 Tasarrufun İptali Davası

6183 Sayılı Kanun, vergi alacaklarının tahsilini düzenlerken bazı güvenlik tedbirleri de öngörmüştür. Bu tedbirlerden biri, kamu borçlusunun kamu alacaklarına zarar verebilecek işlemlerinin iptalini sağlamak amacıyla açılabilecek iptal davasıdır. İptal davası, amme borçlusunun kamu alacaklarına zarar vermek amacıyla gerçekleştirdiği ve kanunda belirtilen niteliklere sahip tasarrufların iptalini talep eden bir davadır.

İptal davası, 6183 sayılı Kanun’un 24, 25 ve 26. maddelerinde, hükümsüz sayılan tasarruflar için açılacak davanın türü, yetkili mahkemeler, davanın tarafları ve uygulanacak hükümler düzenlenmiştir. Kanun’un 27, 28, 29 ve 30. maddelerinde ise kamuyu zarara uğratmak amacıyla yapılan ve iptal davasının konusu olabilecek tasarruflar açıklanmıştır. Ayrıca, Kanun’un 31. maddesi, iptal edilen tasarruflardan yararlanan üçüncü kişilerin hak ve yükümlülüklerini düzenlemektedir.

6183 sayılı Kanun’da iptal davaları ile ilgili açık bir hüküm olmamakla birlikte, İcra ve İflas Kanunu’nun tasarrufun iptali ile ilgili 277-284 maddeleri bu davalarda kıyasen uygulanabilir. Yargı kararlarında da bu uygulamaların örneklerine rastlanmaktadır.

6183 Tasarrufun İptali Davasının Amacı 

6183 sayılı Kanun çerçevesinde iptal davasının temel amacı, kamu borçlarını ödeyemeyen ya da ödeyebilecek mal varlığı bulunmayan kişilerin, kamu alacaklarını ödemelerini engelleyen tasarruflarını iptal etmektir. Bu şekilde tasarrufların hükümsüz hale getirilmesi ve kamu alacaklarının tahsil edilmesi sağlanır. İptal davası, dolaylı yoldan borçlu aleyhine cebri icra yolunun yürütülmesini amaçlar.

Yargıtay’a göre, “6183 Sayılı Kanun’un amacı, kamu alacağının tamamının veya bir kısmının tahsil edilmesini engellemek üzere borçlu tarafından yapılan tek taraflı hukuksal işlemlerle, borçlunun amacını bilen ya da bilmesi gereken kişilere yönelik yapılan hukuksal işlemlerin tarihinden bağımsız olarak hükümsüz kılınması ve bu sayede kamu alacağının tahsil edilmesidir.”

Başka bir Yargıtay kararında ise iptal davasının amacı şöyle açıklanmıştır: “Dava, 6183 Sayılı Kanun’un 24 ve sonraki maddelerine dayanılarak açılan bir iptal davasıdır. Bu davanın amacı, davacı hazinenin alacağını sınırlı olarak cebri icra yoluyla tahsilini sağlamaktır.”

Bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere, iptal davası sonucunda idare, dava konusu mal üzerinde cebri icra yoluyla hakkını alabilecektir. Örneğin, dava konusu bir gayrimenkulse, davacı, taşınmazın haczini ve satışını talep edebilir. İptal davası, malın aynına ilişkin değil, kişisel bir davadır. Alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik taşınmaz satışının iptali durumunda ise yalnızca satış sözleşmesinin iptali kararı verilebilir. İptal davası sonucunda tasarrufa konu mal alıcının mülkiyetinde kalmaya devam ederken, davacı bu malı haciz ettirip sattırarak alacağını tahsil edebilir.

İptal Davasının Konusu

İptal davasının konusu, iptali istenen mal veya hakkın üçüncü kişilerin mülkiyetinde olup olmamasına bağlı olarak farklılık gösterir. Eğer iptali talep edilen mal veya hak, lehine tasarruf yapılan üçüncü kişinin elindeyse, dava, bu mal veya hakkın cebri icra yoluyla haczedilip satılmasını ya da iflas halinde iflas masasına dahil edilmesini kapsar. Ancak, mal veya hak, lehine tasarruf yapılan üçüncü kişinin elinden çıkmış ve malı devralan dördüncü kişi iyi niyetli ise, bu durumda dava, üçüncü kişinin malın değerini tazmin etmesini gerektirir. Her iki durumda da dava, yalnızca kamu alacağı ile sınırlı kalır.

6183 Tasarrufun İptali Davasının Şartları

6183 Sayılı Kanun’un 24. maddesi, amme borçlusunun belirli tasarrufları için iptal davası açılabileceğini belirtmekle birlikte, bu davaların genel hükümlere göre yürütüleceğini ifade etmektedir. Bu madde, iptal davalarının açılmasını öngörür ve belirli koşulların sağlanmasını şart koşar. İptal davası açma yükümlülüğü, alacaklı amme idaresinin takdirine değil, zorunluluğa dayalıdır. Aksi halde, kamu alacaklarının tahsil edilmemesi riski ortaya çıkabilir.

Tasarrufun iptali için gereken koşullar şunlardır:

  1. Amme Alacağının Kesinleşmiş ve Muaccel Olması: İptal davası açabilmek için amme alacağının kesinleşmiş ve muaccel olması gerekir. Amme alacağı, borçluya tebliğ edildikten sonra belirli bir süre içinde ödenmelidir. Bu süre zarfında ödeme yapılmazsa ve yasal işlem başlatılmazsa, alacak kesinleşir ve muaccel hale gelir.
  2. Kesinleşen Amme Alacağı İçin İcra Takibinin Yapılmış ve Kesinleşmiş Olması: İptal davasının açılabilmesi için, borçlu aleyhine icra takibi yapılmış ve bu takibin kesinleşmiş olması gerekir. İcra takibinin yapılması, 6183 Sayılı Kanun’un 55. maddesinde düzenlenmiştir. Takibin kesinleşmesi, itirazın olmaması veya itirazın kaldırılması ile gerçekleşir. İcra takibi olmadan veya kesinleşmeden iptal davası açılamaz.
  3. Haczedilen Malların Borcu Karşılamaması: İcra takibi sonucunda haczedilen malların değeri borcu karşılamıyorsa, iptal davası açılabilir. Ancak, haczedilen malların borcu karşılaması durumunda iptal davası açılmasına gerek yoktur. 6183 Sayılı Kanun kapsamında aciz vesikası düzenlenmiş olma zorunluluğu bulunmamakta olup, bu durum 6183 Sayılı Kanun’un 75. maddesi uyarınca belirlenen koşullarla değerlendirilir.
  4. Dava Süresi İçinde Açılması Gerekliliği: İptal davası, tasarrufun gerçekleştiği tarihten itibaren 5 yıl içinde açılmalıdır. Bu süre, 6183 Sayılı Kanun’un 26. maddesinde belirlenmiştir. Ayrıca, 27, 28 ve 29. maddelerde öngörülen diğer süreler de dikkate alınmalıdır.

Bu koşulların sağlanması durumunda, tasarrufun iptali için dava açılabilir.

İptal Davasında Muhataplar

Tasarrufun iptali davasının davacısı, amme alacaklarının tahsiliyle sorumlu olan amme idaresi veya ilgili tahsil dairesidir. Kanunda doğrudan belirtilmemiş olmasına rağmen, doktrin ve uygulamada genel olarak kabul gören görüş, iptal davasının devlet, il özel idareleri, belediyeler ve çeşitli yasalarda alacak tahsili yetkisi verilen kurum ve kuruluşlar tarafından açılabileceğidir.

İptal davasının davalısı ise, 6183 Sayılı Kanun’un 25. maddesinde tanımlanmıştır. Madde şu şekildedir: “İptal, borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimselerle, bunların mirasçılarına ve suiniyet sahibi diğer üçüncü şahıslara karşı istenir.”

Kötü niyet, her türlü delille ispatlanabilir. Bir diğer önemli husus, borçlu ile 25. maddede belirtilen kişilerin zorunlu dava arkadaşlığına sahip olmalarıdır. Maddede, borçlunun davaya dahil edilip edilmeyeceği belirtilmemiş olsa da, dava sonucunda verilecek hükmün borçlunun haklarını etkilemesi nedeniyle onun da davada yer alması gereklidir. Eğer borçlu ölmüşse, davanın mirasçılara yöneltilmesi gerekir.

6183 Tasarrufun İptali Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme

6183 Sayılı Kanun’un 24. maddesi, iptal davalarının genel mahkemelerde açılacağını belirtmektedir. Genel mahkemeler adli yargı mercilerini ifade etmekte olup, davanın niteliğine göre asliye hukuk mahkemelerinde görülecektir.

6183 Sayılı Kanun’da, iptal davaları için özel bir yetkili mahkeme düzenlemesi bulunmamaktadır. Bu nedenle, yetkili mahkeme ve yetki ile ilgili uyuşmazlıkların çözümünde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun genel yetki kuralları geçerlidir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 9/1. maddesine göre, “Her dava, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça açıldığı tarihte davalının Türk Kanunu Medenisi gereğince ikametgâhı sayılan yer mahkemesinde görülür.” Bu nedenle, iptal davası, davalılardan birinin ikametgâhında açılabilir.

vergi hukuku avukatı

İptal Davasında Geçersiz Sayılabilecek Tasarruflar

İptal davasının hangi tasarruflara karşı açılabileceği 6183 Sayılı Kanun’un 27, 28, 29 ve 30. maddelerinde belirtilmiştir.

 İptal Davasına Konu Olabilecek İvazsız Tasarruflar (6183 Sayılı Kanun, 27. Madde)

6183 Sayılı Kanun’un 26. maddesi, ivazsız tasarrufların hükümsüz sayılacağını belirtmektedir: “Amme alacağını ödememiş borçlulardan, müddetinde veya hapsen tazyikına rağmen mal beyanında bulunmayanlarla, malı bulunmadığını bildiren veyahut beyan ettiği malların borcuna kifayetsizliği anlaşılanların ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yaptıkları bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar hükümsüzdür.”

Bu maddede belirtilen şartlar şunlardır:

  • Ödeme ve Mal Beyanı: Borçlu, ödemeyi süresinde yapmamış, hapsen tazyik edilmesine rağmen mal beyanında bulunmamış, malının bulunmadığını bildirmiş veya beyan ettiği malların borcu karşılamadığını açıklamış olmalıdır.
  • Tasarrufun Zamanı: Hükümsüz sayılacak tasarruflar, amme alacağının ödeme müddetinin başladığı tarihten geriye doğru iki yıl içinde veya ödeme müddetinin başlamasından sonra yapılmış olmalıdır. Ödeme müddetinin başladığı tarih, amme alacağının tabi olduğu özel kanunun hükümlerine göre belirlenir. Özel kanunlarda bu hüküm bulunmayan durumlarda ise, 6183 sayılı Kanun’un 37. maddesine göre tebliğ tarihinden itibaren belirlenir. Yargıtay, amme alacağının dava konusu tasarruftan önce doğmuş olması gerektiğini belirtir.

6183 Sayılı Kanun’un 27. maddesi, ivazsız tasarruflara yönelik iptal davası açılabilmesi için gerekli şartları genel olarak iptal davasının açılması için sayılan şartlara ek olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle, ivazsız tasarruflar, yukarıda belirtilen koşullara uygun olduğunda iptal davasına konu olabilir.

Bağışlama Sayılan Tasarruflar (6183 Sayılı Kanun, 28. Madde)

6183 Sayılı Kanun’un 28. maddesi, hangi tasarrufların bağışlama olarak değerlendirileceğini ve dolayısıyla iptal edilebileceğini belirlemektedir. Bu maddeye göre bağışlama sayılan tasarruflar şunlardır:

  1. Kan Hısımları ve Sıhri Hısımlar Arasındaki Tasarruflar: Üçüncü dereceye kadar (bu derece dahil) kan hısımları, eşler ve ikinci dereceye kadar (bu derece dahil) sıhri hısımlar arasında yapılan ivazlı tasarruflar bağışlama olarak kabul edilir. Bu tür tasarruflar, borçlunun alacaklılardan mal kaçırma amacı taşıyabileceği düşüncesiyle iptal davasına konu olabilir.
  2. Düşük Bedelle Yapılan İvazlı Tasarruflar: Borçlu tarafından kendi malının, akit yapıldığı sıradaki değerine göre çok düşük bir fiyatla satışa sunulduğu durumlar da bağışlama olarak değerlendirilir. Bu durumda, borçlu, malını gerçek değerinin çok altında bir bedelle satmış olabilir, bu da tasarrufun iptali için geçerli bir neden oluşturur.
  3. Kaydı Hayat Şartlı İrat ve İntifa Hakları: Borçlu, kendisine veya üçüncü bir şahsa, kaydı hayat şartıyla irat ve intifa hakkı tesis etmişse, bu tür tasarruflar da bağışlama olarak kabul edilir. Burada, borçlunun, malın gerçek değerinin altında bir yükümlülük altına girmesi söz konusudur.

Amme Borçlusunun Hükümsüz Sayılan Diğer Tasarrufları (6183 Sayılı Kanun, 29. Madde)

6183 Sayılı Kanun’un 29. maddesi, amme borçlusunun hükümsüz sayılan diğer tasarruflarını belirler. Bu maddede belirtilen tasarruflar şunlardır:

  1. Teminat Gösterme Taahhüdü Dışındaki Rehinler: Borçlu, mevcut bir borcu temin için teminat göstermeyi taahhüt etmişse bu durum hariç, yapılan rehinler hükümsüz sayılır. Yani borçlunun, önceden taahhüt ettiği teminatlar dışında kalan rehinler geçersizdir.
  2. Para veya Mütat Ödeme Vasıtaları Dışındaki Ödemeler: Borçlu, para veya olağan ödeme araçları dışında bir yöntemle ödeme yapmışsa, bu ödemeler hükümsüz sayılır. Örneğin, borçlu, borcunu para yerine bir gayrimenkul ile ödemişse, bu tür bir ödeme geçersiz kabul edilir. Para veya mütat ödeme vasıtaları dışındaki ödemelerin geçerliliği, ödemenin şekline ve yerel uygulamalara göre değerlendirilir.
  3. Vadesi Gelmemiş Borçlar İçin Yapılan Ödemeler: Vadesi gelmemiş bir borç için yapılan ödemeler de hükümsüz sayılır. Borçlu, ödenmemiş bir borcun vadesi gelmeden ödeme yaptıysa, bu ödeme geçersizdir.

Özetle, 6183 Sayılı Kanun’un 29. maddesi, borçlunun ödeme güçlüğü içindeyken alacaklıları arasında ayrım yaparak yaptığı tasarrufları hedef almaktadır. Bu tasarruflar, borçlunun bazı alacaklıları kayırarak diğerlerine karşı haksız bir avantaj sağlaması durumunda hükümsüz sayılabilir. Bu bağlamda, ödeme ve mal beyanı ile ilgili koşulların yanı sıra, tasarrufun yapıldığı zaman ve ödeme türü de önem arz etmektedir.

Amme Alacağının Tahsiline İmkan Bırakmamak Maksadıyla Yapılan Tasarruflar (6183 Sayılı Kanun, 30. Madde)

6183 Sayılı Kanun’un 30. maddesi, amme alacağının tahsilini engellemek amacıyla yapılan tasarrufları düzenler. Madde şu şekilde ifade edilmiştir:

“Kanunun Borçlunun malı bulunmadığı veya borca yetmediği takdirde amme alacağının bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak maksadıyla borçlu tarafından yapılan bir taraflı muamelelerle borçlunun maksadını bilen veya bilmesi lazım gelen kimselerle yapılan bütün muameleler tarihleri ne olursa olsun hükümsüzdür.”

Bu düzenleme, 27., 28. ve 29. maddelerde belirtilen tasarruflardan farklı bir niteliğe sahiptir ve genel bir hüküm olarak kabul edilir. Dolayısıyla, 27-29. maddelerin kapsamına girmeyen durumlarda 30. madde uygulanır. 30. madde, borçlunun amme alacağının tahsilini engellemek amacıyla yaptığı tasarrufların hükümsüz sayılmasını sağlar.

Tasarrufların Hükümsüz Sayılması İçin Gereken Koşullar

  1. Malın Yetersizliği ve Borçlunun İddiası: Tasarrufun hükümsüz sayılabilmesi için, öncelikle borçlunun malının bulunmaması veya mevcut malının borcunu karşılamayacak derecede yetersiz olması gerekir. Bu durumda, amme idaresi, borçlunun alacakları tahsil edebilmesi için tüm imkanlarını kullanmış olmalı ancak yeterli sonuç alamamış olmalıdır.
  2. Tahsilatın Engellenmesi Amacı: Tasarrufun amme borçlusunun amme alacağının tamamını veya bir kısmını tahsil etmeyi engelleme amacıyla yapılmış olması gerekir. Bu, borçlunun tasarrufun amacını belirleyen subjektif bir koşuldur. Borçlunun iç niyeti her zaman açıkça tespit edilemeyebilir, bu nedenle amme borçlusunun tasarrufunun kamu alacağını tahsil edememeyi amaçladığı karine olarak kabul edilir. Örneğin, borçlu, ekonomik durumu kötü olduğu halde bir yakınına yardım yapmışsa, bu tasarruf bu kapsama girer.
  3. Üçüncü Kişinin Bilgisi: İki taraflı muamelelerde, tasarrufu yapan borçlunun amacını bilen veya bilebilecek durumda olan üçüncü kişilerle yapılan işlemler de hükümsüz sayılır. Bu, üçüncü kişinin borçlunun kamuyu zarara uğratma amacını bilip bilmediğine veya bilebilecek durumda olup olmadığına bağlıdır. Bilginin varlığı, tanık beyanları veya ikrarla ispatlanabilir; bilebilecek durumda olduğunun ispatı ise somut olayın özelliklerine göre değerlendirilir. Örneğin, emsal değerinin çok üzerinde bir gayrimenkulün çok düşük bir fiyata satılması, üçüncü kişinin kötü niyetli olduğuna dair bir gösterge olabilir.

Özetle, 30. maddede belirtilen tasarruflar için herhangi bir zaman sınırlaması bulunmamaktadır. Yani, bu tasarruflar tarihleri ne olursa olsun hükümsüz sayılır. Ancak, amme borcu doğmadan önce yapılan tasarrufların iptali mümkün değildir.

İptal Davasında Zamanaşımı ve Sonuçları

6183 Sayılı Kanun’un 26. maddesi, tasarrufların iptali için zamanaşımı süresini düzenlemektedir:

“27, 28, 29 ve 30. maddelerde sözü geçen tasarrufların vukuu tarihinden beş yıl geçtikten sonra mezkür maddelere istinaden dava açılamaz.”

Bu düzenlemeye göre, 27., 28., 29. ve 30. maddelerde belirtilen tasarrufların iptali için, tasarrufun yapıldığı tarihten itibaren beş yıl içinde dava açılması gerekmektedir. Bu süre geçtikten sonra, tasarrufların iptali talep edilemez.

Dikkat Edilmesi Gereken Noktalar:

  • Zamanaşımı Süresi: 5 yıllık süre, tasarrufun vuku bulduğu tarihten itibaren işlemeye başlar. Tasarrufun vukuu tarihinden itibaren 5 yıl geçmesi durumunda iptal davası açılamaz.
  • Ödeme Süresi ve Zamanaşımı: 6183 Sayılı Kanun’un 27, 28, ve 29. maddelerine göre, amme alacağının ödeme süresinin başlangıcından 2 yıl önceye kadar gerçekleşen tasarruflar iptal edilebilir. Ödeme süresinin başlamasından sonra yapılan tasarruflar için yine 5 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir.
  • 30. Madde Kapsamındaki Tasarruflar: Bu tasarruflar da 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Ancak, henüz amme borcu doğmamışken yapılan tasarrufların iptali mümkün değildir.

6183 Sayılı Kanun’un gerekçesi, alacaklı idarenin tasarrufun iptali davası açabilmesi için borçlunun amme alacağının doğduğu tarihten önce ya da sonra gerçekleştirdiği tasarrufların geçersiz sayılması gerektiğini belirtmektedir.

İptal Davasının Sonuçları

İptal davası kabul edildiğinde, yani tasarruflar mahkeme tarafından iptal edildiğinde, 6183 Sayılı Kanun’un 31. maddesindeki aşağıdaki düzenlemeler devreye girmektedir:

“27, 28, 29 ve 30. maddelerde sözü geçen tasarruf ve muamelelerden faydalananlar elde ettiklerini, elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedelini vermeye bu Kanun hükümleri dairesinde mecburdurlar. Bunlar karşılık olarak verdikleri şeyden dolayı alacaklı amme idaresinden bir talepte bulunamazlar.”

Sonuçlar Şu Şekildedir:

  • Üçüncü Kişilerin Yükümlülüğü: İptal kararı verildiğinde, tasarruflardan faydalanan üçüncü kişiler elde ettiklerini veya bunları elden çıkarmışlarsa takdir edilecek bedeli amme idaresine vermek zorundadır. Ancak, karşılık olarak verdikleri şeyin bedeli için amme idaresinden herhangi bir talepte bulunamazlar.
  • Malın Rayiç Değeri: Üçüncü kişi, dava konusu malı elden çıkarmışsa, malın rayiç değeri hacze yetkili memur tarafından veya itiraz halinde vergi mahkemesi tarafından belirlenir.
  • Davalı Borçluya Etkisi: İptal kararının borçluya olan etkileri, İcra ve İflas Kanunu’ndaki tasarrufun iptali davalarıyla kıyaslanarak belirlenir. 6183 Sayılı Kanun’a dayanan iptal davalarında, İcra ve İflas Kanunu’nun 283. maddesi kıyasen uygulanabilir.

Sonuç

Sonuç olarak, 6183 Sayılı Kanun çerçevesinde tasarrufların iptali, kanunda belirtilen süreler ve şartlara uygun olarak yapılır. Amme borcunun doğumundan önce yapılan tasarruflar da, zamanaşımı süresi içinde iptal davasına konu olabilir. Davanın Kanun’da gösterilen muhataplara zamanaşımı süresi içinde açılması önemli olup, aksi durumda davanın reddi gerekebilir.

fatih aras

Diğer Makaleler

Call Now Button