0312 911 83 10
·
av.fatiharas@gmail.com
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
DANIŞMANLIK

Rüşvet Suçu

Rüşvet Suçu

TCK Madde 252-

(1) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, bir kamu görevlisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kişi, dört yıldan oniki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Görevinin ifasıyla ilgili bir işi yapması veya yapmaması için, doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, kendisine veya göstereceği bir başka kişiye menfaat sağlayan kamu görevlisi de birinci fıkrada belirtilen ceza ile cezalandırılır.

(3) Rüşvet konusunda anlaşmaya varılması halinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur.

(4) Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâllerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir.

(5) Rüşvet teklif veya talebinin karşı tarafa iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvetin temini hususlarında aracılık eden kişi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

(6) Rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılır.

(7) Rüşvet alan veya talebinde bulunan ya da bu konuda anlaşmaya varan kişinin; yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde, verilecek ceza üçte birden yarısına kadar artırılır.

(8) Bu madde hükümleri;

a) Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları,

b) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler,

c) Kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar,

d) Kamu yararına çalışan dernekler,

e) Kooperatifler,

f) Halka açık anonim şirketler,

adına hareket eden kişilere, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması amacıyla doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi; bu kişiler tarafından talep veya kabul edilmesi; bunlara aracılık edilmesi; bu ilişki dolayısıyla bir başkasına menfaat temin edilmesi halinde de uygulanır.

(9) Bu madde hükümleri;

a) Yabancı bir devlette seçilmiş veya atanmış olan kamu görevlilerine,

b) Uluslararası veya uluslarüstü mahkemelerde ya da yabancı devlet mahkemelerinde görev yapan hâkimlere, jüri üyelerine veya diğer görevlilere,

c) Uluslararası veya uluslarüstü parlamento üyelerine,

d) Kamu kurumu ya da kamu işletmeleri de dahil olmak üzere, yabancı bir ülke için kamusal bir faaliyet yürüten kişilere,

e) Bir hukuki uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen vatandaş veya yabancı hakemlere,

f) Uluslararası bir anlaşmaya dayalı olarak kurulan uluslararası veya uluslarüstüörgütlerin görevlilerine veya temsilcilerine,

görevlerinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması ya da uluslararası ticari işlemler nedeniyle bir işin veya haksız bir yararın elde edilmesi yahut muhafazası amacıyla; doğrudan veya aracılar vasıtasıyla, menfaat temin, teklif veya vaat edilmesi ya da bunlar tarafından talep veya kabul edilmesi halinde de uygulanır.

(10) Dokuzuncu fıkra kapsamına giren rüşvet suçunun yurt dışında yabancı tarafından işlenmekle birlikte;

a) Türkiye’nin,

b) Türkiye’deki bir kamu kurumunun,

c) Türk kanunlarına göre kurulmuş bir özel hukuk tüzel kişisinin,

d) Türk vatandaşının,

tarafı olduğu bir uyuşmazlık ya da bu kurum veya kişilerle ilgili bir işlemin yapılması veya yapılmaması için işlenmesi halinde, rüşvet veren, teklif veya vaat eden; rüşvet alan, talep eden, teklif veya vaadini kabul eden; bunlara aracılık eden; rüşvet ilişkisi dolayısıyla kendisine menfaat temin edilen kişiler hakkında, Türkiye’de bulundukları takdirde, resen soruşturma ve kovuşturma yapılır.

ceza hukuku

Rüşvet Suçu Madde Gerekçesi

MADDE 252.–

(5237 SAYILI TÜRK CEZA KANUNU’NUN 252. MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPAN 6352 SAYILI YARGI HİZMETLERİNİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ AMACIYLA BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI VE BASIN YAYIN YOLUYLA İŞLENEN SUÇLARA İLİŞKİN DAVA VE CEZALARIN ERTELENMESİ HAKKINDA KANUN’UN 87. MADDESİNİN GEREKÇESİDİR.)

(TASARININ 68. MADDESİ KANUNUN 87. MADDESİNE KARŞILIK GELMEKTEDİR.)
MADDE 68 – Rüşvet suçu para ve sair menfaatin temin edildiği anda tamamlanmış olur. Ancak, izlenen suç siyaseti gereği, rüşvet konusunda anlaşmaya varılması hâlinde, suç tamamlanmış gibi cezaya hükmolunur. Bu itibarla, kamu görevlisi ile iş sahibi arasında belli bir işin yapılması veya yapılmaması amacına yönelik olarak para veya sair menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi kamu görevlisi ve rüşvet anlaşmasının diğer tarafı olan kişi hakkında rüşvet suçu tamamlanmış gibi cezaya hükmolunması gerekecektir.

Buna karşılık, kamu görevlisinin belli bir işi yapması veya yapmaması için kişiden para ve sair menfaat talebinde bulunmasına rağmen, bu talebin kişi tarafından kabul edilmemesi hâlinde ya da kişinin işinin görülmesi için kamu görevlisine menfaat teklifinde veya vaadinde bulunmasına rağmen, bu teklif veya vaadin kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hâlinde, rüşvet suçu teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 252 nci maddesine ikinci fıkra olarak yeni bir hüküm eklenerek, uygulamada tereddüt oluşturan hususlara açıklık getirilmiştir. Ancak, bu gibi hallerde rüşvet suçuna teşebbüsten dolayı cezaya hükmedilmekle birlikte rüşvet suçuna teşebbüsten dolayı hükmolunacak olan cezaya asgari bir sınır getirilmiştir.

Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda müstakil bir suç olarak “rüşvete aracılık suçu” tanımına yer verilmişti. Pek çok yönden sorunlu olan bu suç tanımına 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun sisteminde yer verilmemiştir. Böyle bir hükme Kanunda yer verilmemesi bir eksiklik olmamakla birlikte, uygulamada rüşvete aracılık edilmesi halinde aracılık eden kişinin ne suretle cezalandırılacağı hususunda tereddüt yaşanmaktadır. Gerçekte haksız menfaatin temin edildiği anda tamamlanan rüşvet suçunun işlenişine bu aşamaya kadar iştirak mümkündür. Bu nedenle, rüşvete aracılık eden kişinin bu suça iştirakten dolayı cezalandırılacağı kuşkusuz ise de, iştirak ve dolayısıyla sorumluluk statüsünün ne olduğu konusunda tereddüt yaşanmaktadır. 252 nci maddeye üçüncü fıkra olarak eklenen yeni hükümle, rüşvete aracılık eden kişinin bu suçun müşterek faili olarak sorumlu tutulması gerektiği hususuna açıklık getirilmiş ve bu suretle uygulamada yaşanan tereddüdün giderilmesi amaçlanmıştır.

252 nci maddeye beşinci fıkra olarak eklenen yeni hükümlerle önce rüşvet kavramı tanımlanmıştır. Buna göre rüşvet, bir kamu görevlisinin, görevinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması için, kişiyle anlaşarak kendisine veya başkasına bir menfaat sağlamasıdır. Yapılan bu değişikliğe göre, rüşvet suçunun oluşabilmesi için sağlanan menfaatin kamu görevlisinin “görevinin gereklerine aykırı” bir işin yapılması amacına özgü olması şartı aranmamaktadır. Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin görevinin ifasıyla ilgili bir işin yapılması veya yapılmaması bağlamında kişiyle anlaşarak bir menfaat temin etmesi gerekmektedir. Ancak, önemle vurgulamak gerekir ki, kişinin haklı bir işinin gereği gibi, hiç veya en azından vaktinde görülmeyeceği endişesiyle, kendisini mecbur hissederek kamu görevlisine veya yönlendireceği kişiye menfaat temin etmiş olması hâlinde, bu kişi bakımından fiil suç oluşturmaz. Çünkü bu durumdaki kişiyi mağdur olarak kabul etmek gerekmektedir. Buna karşılık menfaat sağlanan kamu görevlisini ise, artık rüşvet veya görevi kötüye kullanma suçundan dolayı değil, icbar suretiyle irtikâp suçundan dolayı cezalandırmak gerekmektedir. Bu suretle rüşvet suçu ile icbar suretiyle irtikap suçu arasındaki ayırıma açıklık getirilmiştir.

Eklenen hükümler karşısında altıncı fıkra olarak teselsül ettirilen dördüncü fıkrada yapılan değişiklikle bu fıkra hükmünün sadece ifade biçimine müdahale edilmiştir. Fıkra kapsamına giren kuruluşlar bünyesinde görev yapan kişiler hakkında, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadıklarına bakılmaksızın, görevleriyle bağlantılı bir işin yapılması veya yapılmaması için, vardıkları anlaşma çerçevesinde menfaat temin etmeleri halinde, rüşvet suçuna ilişkin hükümler uygulanacaktır.

Maddenin, yedinci fıkra olarak teselsül ettirilen beşinci fıkrası değiştirilmiştir. Bu değişiklikle, yabancı kamu görevlilerine görevleriyle bağlantılı bir işin yapılması veya yapılmaması için rüşvet verilmesi halinde, rüşvet veren kişi ile rüşvet alan yabancı kamu görevlisinin de, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun rüşvet suçuna ilişkin hükümlerine göre cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır. Fıkra metninde “yabancı kamu görevlisi”nin yanı sıra ayrıca “uluslararası mahkemelerde görev yapan hâkimler ve diğer kamu görevlileri”, “uluslararası parlamento üyeleri” ve “bir hukukî uyuşmazlığın çözümü amacıyla başvurulan tahkim usulü çerçevesinde görevlendirilen hakemler” de, görevleriyle bağlantılı bir işin yapılması veya yapılmaması için anlaşarak kişilerden rüşvet almaları halinde, rüşvet alan ve veren bakımından 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun rüşvet suçuna ilişkin hükümleri uygulanacaktır.

Maddeye sekizinci fıkra olarak eklenen yeni fıkrada, yabancı kamu görevlilerine rüşvet verilmesi dolayısıyla hangi koşulların gerçekleşmesi halinde bu suçtan dolayı Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma yapılabileceğine açıklık getirilmiştir.


Kamu hizmetlerinin gerek eşitlik gerek liyakatlilik açısından adalet ilkelerine uygun yürütüldüğü, kamu görevlilerinin rüşvet kabul etmez ve “satın alınamaz” oldukları hususunda toplumda hâkim olan güvenin, inancın sarsılmaması gerekir. Rüşvete ilişkin suç tanımı, bu güveni korumayı amaçlamıştır. 

İzlenen suç siyaseti gereğince, bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması amacıyla kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde bir yarar sağlaması, rüşvet olarak tanımlanmıştır. 

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, kamu görevlisinin elde ettiği menfaatin belli bir amaca yönelik olması gerekir. Başka bir ifadeyle, haksız menfaatin, hukukî olmayan bir işin yapılması ya da yapılmaması amacıyla temin edilmiş olması gerekir. Buna karşılık, izlenen suç siyaseti gereğince, haklı bir işin gördürülmesi amacıyla kamu görevlisine menfaat temininin, rüşvet suçunu oluşturmayacağı kabul edilmiştir. Çünkü, bu gibi durumlarda, menfaati temin eden kişi, işinin en azından zamanında yapılmayacağı konusunda bir endişeyle hareket etmektedir. Bu nedenle, haklı bir işin gördürülmesi amacına yönelik olarak menfaat sağlanması hâlinde, icbar suretiyle irtikap suçunu oluştuğunu kabul etmek gerekir. 

Rüşvet suçu, menfaatin kamu görevlisi tarafından temin edildiği anda tamamlanmış olur. Ancak, izlenen suç siyaseti gereği olarak, rüşvet suçunun kamu görevlisi ile iş sahibi arasında belli bir işin yapılması veya yapılmaması amacına yönelik menfaat teminini öngören bir anlaşmanın yapılması durumunda dahi rüşvet suçu tamamlanmış gibi cezaya hükmedilecektir. 

Rüşvet suçu, bir karşılaşma suçudur; bu nedenle, çok failli bir suçtur. Bir tarafta, rüşvet veren; diğer tarafta ise rüşvet alan kamu görevlisi yer almaktadır. Rüşvet veren ve alan, aynı amacın gerçekleşmesini hedeflemektedirler. Bu itibarla, veren ve alan açısından rüşvet suçu tek bir suçtur. Söz konusu suç, menfaatin temin edildiği anda tamamlanmış bulunmaktadır. Menfaat temin edilinceye kadar suça iştirak mümkündür. Bu nedenle, söz konusu suç tanımı kapsamında “rüşvete aracılık eden” kavramına yer verilmemiştir. 

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için amaçlanan şeyin yapılmasına veya yapılmamasına gerek yoktur.

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, amaçlanan şeyin kamu görevlisinin görevine giren bir iş olması gerekir. Kamu görevlisinin görevine girmeyen bir işin yapılması amacıyla menfaat temini hâlinde, rüşvet suçu oluşmaz. 

Rüşvet alan kişinin kamu görevlisi olması gerekir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu kişinin yargı görevi yapan, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması hâlinde, cezanın artırılması öngörülmüştür. 

Maddenin dördüncü fıkrasında rüşvet suçunun uygulama alanı, sadece kamu görevlisine rüşvet verilmesiyle sınırlı tutulmayıp, genişletilmiştir. Buna göre, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamu kurum veya kuruluşlarının ya da kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştirakiyle kurulmuş şirketler, bunların bünyesinde faaliyet icra eden vakıflar, kamu yararına çalışan dernekler, kooperatifler ya da halka açık anonim şirketlerle hukukî ilişki tesisinde veya tesis edilmiş hukukî ilişkinin devamı sürecinde, bu tüzel kişiler adına hareket eden kişilere görevinin gereklerine aykırı olarak yarar sağlanması hâlinde de rüşvet suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Fıkra metninde sayılan tüzel kişiler adına hareket eden kişilere, görevlerinin gereklerine aykırı olarak sağlanan yararlar da, rüşvet olarak nitelendirilmiştir. 

Maddenin beşinci fıkrası, 17 Aralık 1997 tarihinde, Türkiye’nin de aralarında bulunduğu otuz ülke tarafından Paris’te imzalanmış ve Ekonomik İşbirliği ve Gelişme Teşkilâtı (OECD) üyesi 10 ülkenin onay belgelerini tevdi etmeleri ile 15 Şubat 1999 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan “Uluslararası Ticarî İşlemlerde Yabancı Kamu Görevlilerine Verilen Rüşvetin Önlenmesi Sözleşmesi” hükümlerinin uygulanmasına imkan tanınmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1.2.2000 tarih ve 4518 sayılı Kanunla söz konusu Sözleşmenin onaylanmasını ülkemiz açısından uygun bulmuştur. Bakanlar Kurulu’nun 9.3.2000 tarih ve 2000/385 sayılı Kararı ile Sözleşme onaylanmıştır. 

Beşinci fıkra hükmüyle, rüşvet suçuna yeni bir içerik kazandırılarak, “yabancı kamu görevlisi”ne rüşvet verilmesi ceza yaptırımı altına alınmaya çalışılmıştır. Burada söz konusu olan “yabancı kamu görevlileri”nin “yabancı bir ülkede seçilmiş veya atanmış olan, yasama veya idarî veya adlî bir görevi yürüten kamu kurum veya kuruluşlarının memur veya görevlileri” olması gerekir. Keza, “yabancı bir … ülkede uluslararası nitelikte görevleri yerine getirenler” de “yabancı kamu görevlisi” addedilmişlerdir. 

Bu kişilere “uluslararası ticari işlemler nedeniyle, bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir menfaatin elde edilmesi veya muhafazası amacıyla” maddî bir menfaat temin edilmiş ve hatta bu yönde vaadde bulunulmuş olması da, rüşvet olarak nitelendirilmiştir. 

Bu anlamda rüşvetten söz edebilmek için, “yabancı kamu görevlisi”ne “uluslararası ticari işlemler nedeniyle” maddî menfaat temin veya vaadinde bulunulmalıdır. Keza, “yabancı kamu görevlisi”ne “bir işin yapılması veya yapılmaması veya haksız bir menfaatin elde edilmesi veya muhafazası amacıyla” maddî bir menfaat temin edilmiş ve hatta bu yönde vaadde bulunulmuş olması hâlinde de rüşvet söz konusu olacaktır. 

765 Sayılı TCK ile Karşılaştırma

Madde metni, 765 sayılı TCK’nın rüşvet suçu altına düzenlenen 211, 212, 213 ve 214. maddelerinin birleştirilmiş şeklidir.

i) Suçun Hukuki Konusu:

Suçla korunmak istenen hukuki menfaat, kamu idaresine olan gücenin korunmasıdır. Maddenin 4. fıkrasında bazı kuruluşların toplumdaki güvenilirliği ve işleyiş düzeni korunmaktadır. 5. fıkrada ise uluslar arası ticari işlemlerin uluslararası piyasa kuralları çerçevesinde yürütülmesinin sağlanması korunan yarar olarak karşımıza çıkmaktadır.

ii) Fail:

Rüşvet suçu çok failli suçlardandır. Rüşvet alan da rüşvet veren de suçun faili durumundadır.

a) Rüşvet Alma Suçunda Fail:

  1. fıkra bakımından fail kamu görevlisidir. 4. fıkra bakımından fıkrada sayılan kurum ve kuruluşlar adına hareket eden kimseler kamu görevlisi olmasalar da rüşvet alma suçunun faili olabilirler. 4. fıkrada sayılan tüzel kişiler:

Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları; bunlar Anayasa’nın 135. maddesi uyarınca kurulan meslek kuruluşlarıdır. Örneğin Türkiye Barolar Birliği, Türkiye Noterler Birliği, Ticaret ve Sanayi Odaları bu tür kuruluşlardır.

–  Kamu kurum ve kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının iştiraki ile kurulmuş şirketler; Örneğin belediyelerce kurulan şirketler bu kapsamdadır.

Kamu kurumu veya kuruluşları yada kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ile bunların iştiraki ile kurulmuş şirketler bünyesinde faaliyet gösteren vakıflar; Örneğin Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı, Polis Teşkilatı Güçlendirme Vakfı

Kamu yararına çalışan dernekler; Bakanlar Kurulunca kamu yararına dernek sıfatı verilen derneklerdir Örneğin Türk Hava Kurumu, Türkiye Kızılay Derneği

Kooperatifler

Halka açık anonim şirketler; Sermaye Piyasası Kanunu’na göre hisse senetleri halka arzedilmiş olan veya halka arzedilmiş sayılan anonim ortaklıklar halka açık anonim ortaklıklardır.

5. fıkra açısından ise fail herkes olabilir

b) Rüşvet Verme Suçunda Fail:

Rüşvet verme suçunda fail herkes olabilir.

 iii) Mağdur:

Rüşvet suçu, kamu idaresinin güvenilirliğine ve işleyişine ilişkin olarak toplumda var olan inancı ihlal ettiğinden toplumdaki tüm bireyler suçun dolaylı mağdurudur.

iv) Rüşvetin Tanımı:

Kanunda rüşvet; bir kamu görevlisinin, görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması için kişiyle vardığı anlaşma çerçevesinde yarar sağlaması olarak tanımlanmıştır. 252/5’inci maddede sayılan hallerde yabancı kurum veya kuruluşlarda çalışan kişilere haksız yarar sağlanması da rüşvet suçu olarak kabul edilmiştir. 

Rüşvet suçuna konu teşkil eden iş, kanun veya mevzuat uyarınca yada genel ifadeyle görev gereğince yapılması veya yapılmaması gereken bir iştir; meşru olmayan, hukuka aykırı bir iştir. Nitekim madde gerekçesinde haklı işin yapılması için çıkar elde edilmesinin rüşveti değil irtikap veya görevi kötüye kullanma suçunu oluşturacağı belirtilmektedir.

v) Suç Konusu İşin Görev Kapsamında Olması:

Kamu görevlisinin görevine girmeyen bir işle ilgili menfaat sağlaması durumunda rüşvet suçu oluşmayacaktır. Rüşvet suçunun teşekkülü için, yapılması veya yapılamaması gereken işin failin görevi içerisinde olması gerekir. İşin tüm aşamalarıyla failin görevi içerisinde olması şart değildir. Bir üst makamın denetim ve onayına tabi olması da sonuca etkili değildir. Bu nedenle, asıl kurucu imza üst makam tarafından atılıyor olsa da, fail memur tarafından hazırlık işlemleri yapılan bir işlemde yada bir kurul üyesinin lehe oy kullanmasının sağlanması gibi bir olayda rüşvet suçuna konu olabilecektir.

Yargıtay da suç konusu işlemin sanığın görevine girip girmediğinin araştırılmadan hüküm verilen durumlarda bozma kararı vermektedir. 

“Vergi dairesinde şef olan sanığın, suça konu mükellefe ait defter ve belgelerle ilgili işlemleri yapma yetkisinin bulunup bulunmadığı yeterince araştırılmadan TCK’nın 212. maddesi (rüşvet) ile kurulan hüküm kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 10/05/2000, 995/2055)

yargıtay

vi) Rüşvet Anlaşması:

Rüşvet anlaşması, iş sahibi ile kamu görevlisi arasında, görevlinin yapmayı veya yapmamayı vaat ettiği davranış karşılığında bir menfaat sağlaması konusunda yapılan anlaşmadır. Rüşvet anlaşması suçun varlığı için zorunlu unsurdur.

Anlaşma ile sonuçlanması koşuluyla, suçun oluşumu bakımından ilk teklifin kimden geldiğinin önemi yoktur. Ancak kamu görevlisinin yaptığı teklifin iş sahibince kabul edilmemesi durumunda eylem teşebbüs aşamasında kalmaktadır. Rüşvet anlaşmasının varlığından söz edebilmek için tarafların serbest iradelerini ürünü de olması gereklidir. Tarafların rızası cebir, tehdit, hile ve baskı vasıtasıyla elde edilmiş veya hataya düşürülmüş ise rüşvet anlaşması gerçekleşmiş sayılmaz. 

Rüşvet anlaşmasında belirli bir işin yapılması veya yapılmaması üzerine anlaşma sağlanmış olmalıdır. İşin ne veya neyle ilgili olduğu belirli değil iken genel olarak fikir birliğine varılması ile rüşvet anlaşması kurulmuş olmayacaktır.

Diğer yandan kamu görevlisinin belli bir işin görülmesi maksadıyla rüşvet anlaşması yaptığı belirlenememekte fakat göreve aykırı olarak başkasından yarar sağladığı anlaşılmakta ise rüşvet değil görevi kötüye kullanma suçunun işlendiği kabul edilmelidir.

Rüşvet suçunun oluşabilmesi için, anlaşmanın işin yapılmasından önce veya en geç yapılması anında olması gerekir. İşin yapılmasından önce anlaşma yapılmadığı halde, işten sonra kamu görevlisince talep edilerek elde edilen menfaat rüşvet suçunu değil, koşulları varsa irtikap veya görevi kötüye kullanma suçunu oluşturabilecektir.

Rüşvet anlaşmasının varlığı için belirli bir şekil şartı (yazılı olma gibi) yoktur. Tarafların fikir birliğine varmaları anında anlaşma yapılmıştır.

  1. fıkrada suçun maddi unsurunun oluşması için yapılacak işin haksız olması gerektiği öngörülmüş, haklı işin yapılmasının rüşvet suçunun konusu olmadığı dolaylı biçimde düzenlenmiştir. Halbuki 4. fıkra kapsamındaki failin üstlendiği işle ilgili olarak 3. fıkradaki gibi “görevinin gereklerine aykırı olarak bir işi yapması veya yapmaması” tarzında bir suç unsuruna yer verilmemiştir. 4. fıkrada yapılacak işin vasfı belirtilmemiş sadece “görevinin gereklerine aykırı olarak yarar sağlanması” koşulu öngörülmüştür. Bu bakımdan 4. fıkradaki rüşvet suçun varlığı için gereken koşul, sağlanan yararın failin görevi gereği kabul etmemesi gereken bir yarar olmasıdır. Dolayısıyla bu fıkradaki suçun, haksız bir işlemin görülmesi yanında haklı bir işin görülmesi için de işlenebileceği anlaşılmaktadır.
  2. fıkrada sayılan kişilere rüşvet verilmesinin teklif edilmesi dahi rüşvet verme suçunun oluşmasını, tamamlanmasını sağlamaktadır. Bu halde, rüşvet teklifi karşı tarafça kabul edilmese dahi suç tamamlanmıştır.

vii) Manevi Unsur:

Rüşvet suçu ancak kasten işlenebilir, taksirle işlenmesi olanaksızdır. Rüşvet verme ve alma suçunun belirli bir işin göreve aykırı olarak yapılması yada yapılmaması maksadıyla yarar sağlaması bilinç ve iradesiyle işlenmesi gereklidir.

viii) Suçu Etkileyen Nedenler:

1) 252/7. Fıkradaki Kişiler:

Failin yargı görevi yapan kişi, hakem, bilirkişi, noter veya yeminli mali müşavir olması halinde ceza 1/3’ten 1/2’ye kadar arttırılmaktadır. Bu ceza artırımı sadece rüşvet alan fail için değil rüşvet veren fail için de geçerlidir.

2) Etkin Pişmanlık:

TCK Madde 254-

Rüşvet alan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, rüşvet konusu şeyi soruşturmaya yetkili makamlara aynen teslim etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz. Rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce durumu yetkili makamlara haber vermesi halinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(2) Rüşvet veren veya bu konuda kamu görevlisiyle anlaşmaya varan kişinin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında rüşvet suçundan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(3)  Rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, durum resmi makamlarca öğrenilmeden önce, pişmanlık duyarak durumdan yetkili makamları haberdar etmesi halinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmaz.

(4)  Bu madde hükümleri, yabancı kamu görevlilerine rüşvet veren kişilere uygulanmaz.

Madde Gerekçesi

MADDE 254.– Maddede rüşvet suçunda etkin pişmanlık hâline ilişkin hükme yer verilmiştir. Cezayı ortadan kaldıran bir şahsî sebep hâlini düzenleyen bu hükümden yararlanabilmesi için; kamu görevlisinin, rüşvet suçundan dolayı hakkında soruşturmaya başlanmadan önce, durumu soruşturmaya yetkili makamlara haber vererek, rüşvet konusu şeyi aynen teslim etmesi gerekir. Keza, rüşvet alma konusunda başkasıyla anlaşan kamu görevlisinin soruşturma başlamadan önce durumu yetkili makamlara haber vermesi hâlinde de hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmolunmayacaktır.

Etkin pişmanlıktan yararlanılabilmesi için kamu görevlisi hakkında, idarî de olsa, herhangi bir soruşturmaya girişilmemiş bulunulması gerekir. 

Etkin pişmanlık, bu suç açısından cezayı ortadan kaldıran şahsî sebeptir. Yani, şartları gerçekleşmişse, sadece cezaya hükmedilmez. Ancak, işlenmiş olan suç, işlenmemiş duruma irca edilemeyeceği için, rüşvet konusu şeyin müsadere edilmesi gerekir. 

Rüşvet anlaşmasının yapılmış olmasına rağmen, kamu görevlisi, anlaşmayla kabul edilen rüşvet konusu menfaati temin etmeden önce de etkin pişmanlık gösterebilir. Bu durumda, rüşvet konusu menfaat kamu görevlisi tarafından henüz temin edilmediği için, artık teslimden ve müsadereden söz edilemez. 

Rüşvet veren kişinin de, bu nedenle henüz soruşturma başlatılmadan önce etkin pişmanlık duyarak durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmesi hâlinde, hakkında bu suçtan dolayı cezaya hükmedilmez. Rüşvet olaylarının açıklığa kavuşturulabilmesini temin için, bu durumda, kamu görevlisine rüşvet olarak verdiği şey alınarak kendisine iade edilir. Yani, bu durumda, rüşvet suçu tamamlanmış olmasına rağmen, rüşvet konusu menfaatin müsaderesine hükmedilmeyecektir. 

Maddenin üçüncü fıkrasında, rüşvet suçuna iştirak eden diğer kişilerin, bu nedenle soruşturma başlamadan önce, durumdan soruşturma makamlarını haberdar etmeleri hâlinde, cezalandırılmayacakları hususu hüküm altına alınmıştır. 

Kanun’un 254. Maddesinde faillere ilişkin etkin pişmanlık olanağı tanınmıştır. Bu neden suçu değil cezayı kaldıran şahsi sebep olarak düzenlenmiştir.

a) Rüşvet Alan Açısından:

Kanunun 254/1. maddesine göre; rüşvet alan veya bu konuda anlaşan kişi, soruşturmadan önce rüşvet konusu şeyi yetkililere aynen teslim eder veya henüz almamışsa durumu yetkililere haber verirse ceza verilmez.

Etkin pişmanlık nedeniyle ceza verilmemesi, suçun işlenmediği anlamına gelmediğinden, rüşvete konu olup faile verilen şeyin müsaderesini önlemez. Fakat rüşvet anlaşması yapıldığı halde henüz bir para veya mal teslim edilmemiş ise müsadere kararı verilmez.

b) Rüşvet Veren Açısından:

Rüşvet veren kişi, rüşvet anlaşması sonucunda kamu görevlisine bir yarar sağlamış veya bu yolda anlaşmış ise, soruşturma başlamadan önce pişmanlık duyarak durumu soruşturma makamlarına bildirirse 254/2. maddeden yararlanacaktır. Failin teslim ettiği mal ise kendisine iade edilecektir.

c) İştirak Edenler Açısından:

Maddenin 3. fıkrasına göre soruşturma başlamada önce durumu soruşturma makamlarına haber veren suç ortağı da cezalandırılmaz.

ix) Teşebbüs:

Rüşvet suçunda teşebbüs mümkündür. Bir tarafın rüşvet teklifi diğerince kabul edilmezse teklif eden bakımından rüşvete teşebbüs suçu işlenmiş olur. Yargıtay uygulaması da bu yöndedir;

“Çevre sağlık teknisyeni olan sanıkların irade birliği içerisinde ruhsatsız işyerinin açık tutulması karşılığında katılandan 2 milyar TL rüşvet istedikleri, talep edilen parayı esasen vermek niyetinde olmayan katılanın durumu Cumhuriyet Savcılığına bildirdiği, seri numaraları alınan paraların sanığa verilmesini müteakip yapılan operasyonla sanığın üzerinde yakalandığı, 5237 sayılı TCK’nın 252/1. maddesine göre, rüşvet suçunun tamamlanması için iki tarafın rüşvet konusunda anlaşmaya varması gerektiği, olayımızda ise rüşvet verme düşüncesinde olmayan katılanın suçun tespiti ve sanıkların yakalanmasını temin amacıyla talebi kabul etmiş gibi gözüküp para verdiği, bu durumdan iki tarafın serbest iradesine dayanan rüşvet anlaşmasının varlığından söz edilemeyeceği ve bu nedenle sanıkların eyleminin rüşvet almaya teşebbüs niteliğinde olduğu gözetilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması kanuna aykırıdır.” (Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 28/06/2007, 1544/5419)   

fatih aras

Önceki GönderiSonraki Gönderi

Diğer Makaleler

Call Now Button