İçerik Başlıkları
Vergi Borçlarında Taşkın Haciz
Vergi ve SGK borçlarında, amme alacağına yetecek kadar malvarlığına haciz konulabilir. Bu sınırı aşarak borçlunun tüm malvarlığına haciz konulması “taşkın haciz” veya “aşkın haciz” olarak nitelendirilmektedir. Vergi borçlarında taşkın haciz uygulaması hukuka aykırıdır. Bu gibi durumlarda idari yargıda dava açılarak fazladan uygulanan haciz işlemleri iptal edilebilir. Konuyla ilgili Danıştay 9. Dairesinin yakın tarihli bir kararı aşağıdadır:
Vergi Borçlarında Taşkın Haciz Danıştay Kararı
D A N I Ş T A Y
DOKUZUNCU DAİRE
Esas No : 2023/1764
Karar No : 2023/2117
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı-…
(…Vergi Dairesi Müdürlüğü)
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : …
İSTEMİN KONUSU : …Bölge İdare Mahkemesi …Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:…sayılı kararının, temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ:
Dava konusu istem: …Hidrolik Vinç Makine İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacının muhtelif taşınır ve taşınmaz malları ile banka hesaplarına uygulanan haciz işlemlerinin iptali istemine ilişkindir
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:
…Vergi Mahkemesinin …tarih ve E:…, K:…sayılı kararıyla; olayda, dava konusu haciz işlemlerinin dayanağı 2016/Haziran-Aralık dönemlerine ilişkin amme alacaklarının re’sen tarh sebebinin asıl borçlu şirkete ait 2016 yılına ilişkin defter ve belgelerin 2020 yılında incelemeye ibraz edilmemesi olduğu, davacının asıl amme borçlusu şirketi temsil yetkisinin 07/06/2016 tarihinde başlamış olup 18/10/2017 tarihi itibariyle sona erdiği, şirkete ait defter ve belgelerin istenmesine dair yazının ise 20/10/2020 tarihinde şirkete elektronik olarak tebliğ edildiğinin görüldüğü, bu durumda, asıl borçlu şirkete ait defter ve belgelerin istenildiği 2020 yılında şirketin kanuni temsilcisi olmayan davacının, amme alacaklarının re’sen takdir nedeni olan defter ve belge ibraz edilmemesi fiilini işlemek suretiyle kanuni ödevini yerine getirmeyerek kusurlu davrandığından söz edilemeyeceğinden, işbu amme alacaklarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla sorumlu olduğu şirket borçları nedeniyle davacı nezdinde uygulanan dava konusu haciz işlemlerinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu haciz işlemlerinin iptaline karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:
Davacının şirket borçlarından sorumlu olmadığına yönelik iddiası, davacıya usule uygun şekilde tebliğ edildiği anlaşılan ödeme emrine karşı açılan davada ileri sürülmesi halinde incelenebileceği, ödeme emrinin tebliğinden sonra haciz aşamasında bu iddianın incelenmesine hukuken olanak bulunmadığı ancak, davacının haczedilen malvarlığının niteliği, hisse oranları ve diğer bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, davacının haczedilen malvarlığı ile hacizlere konu borç tutarının orantılı olup olmadığının tespiti amacıyla Dairelerinin 15/02/2023 tarihli ara kararı ile davalı idareden, davacının haczedilen gayrimenkullerinin ve taşıtının değer tespitlerinin ve haczedilen malvarlığının alacak miktarından fazla olup olmadığı hususlarında araştırma ve değerlendirme yapılıp yapılmadığı hususlarının sorulduğu, davalı idare tarafından verilen cevaptan, haczedilen taşınmaz ve taşıt için herhangi bir değer tespitinin yapılmadığı ve haczedilen malvarlığının borcun üzerinde olup olmadığı hususunda da bir değerlendirme yapılmadığının anlaşıldığı, bu durumda, 6183 sayılı Kanun’un yukarıda yer verilen hükmü uyarınca tahsil dairelerince amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilmesi gerektiğinden, davalı idarece haczedilen davacıya ait malvarlığının, amme alacağına yetecek miktarı tespit edilerek buna isabet eden değer kadar davacının malvarlığına haciz uygulanması gerekirken 656.492,74-TL. tutarındaki borç için davacının tespit edilen tüm malvarlığına mülkiyet hakkından yararlanmasını engelleyecek şekilde uygulanan dava konusu haciz işlemlerinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle istinaf başvurusunun belirtilen gerekçeyle reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI: Kamu alacağının tarhına ilişkin olabilecek hukuka aykırılıkların haciz işlemine karşı açılan davada değerlendirilemeyeceği, hacizden önce kıymet takdirinin mümkün olmadığı, mal varlığı üzerinde diğer takyidatların olup olmadığı hususunun önceden bilinmesinin mümkün olmadığından ödenmeyen kamu alacağının tahsilini güvence altına almak amacıyla davacı hakkında yapılan haciz işlemlerinin hukuka uygun olduğu iddialarıyla kararın bozulması istenilmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI: Yasal dayanaktan yoksun olan temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’ÜN DÜŞÜNCESİ: Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE:
MADDİ OLAY:
…Hidrolik Vinç Makine İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’ne ait vergi borçlarının tahsili amacıyla kanuni temsilci sıfatıyla davacının muhtelif taşınır ve taşınmaz malları ile banka hesaplarına uygulanan haciz işlemlerinin iptali istemiyle dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları hâlinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği; yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hüküm altına alınmıştır.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un Kanundaki terimler başlıklı 3. maddesinde; Amme borçlusu veya borçlu terimi; amme alacağını ödemek mecburiyetinde olan hakiki ve hükmi şahısları ve bunların kanuni temsilci veya mirasçılarını ve vergi mükelleflerini, vergi sorumlusunu, kefili ve yabancı şahıs ve kurumlar temsilcilerini, aynı Kanunun Haciz başlıklı 62. maddesinin birinci fıkrasında; Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunacağı, son fıkrasında ise; tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğu kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME
Yukarıda yer alan düzenlemelerden, tüzel kişilerin usulüne uygun olarak kesinleşen ve şirketten tahsil edilemeyen vergi borçlarının, vergisel ödevleri yerine getirmeyen kanuni temsilcilerden tahsil edileceği anlaşılmaktadır.
Anayasanın Mülkiyet hakkı başlıklı 35. maddesinde; herkesin, mülkiyet ve miras haklarına sahip olduğu, bu hakların, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabileceği, mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağı; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün ”Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde ise; her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkının var olduğu, bir kimsenin, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabileceği; yukarıdaki hükümlerin, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmeyeceği düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere en temel haklardan olan mülkiyet hakkına kanundan kaynaklanan bir istisna teşkil eden haciz uygulamalarında, son derece dikkatli davranılarak, anayasa ve kanunla tanınan sınırlarının dışına çıkılmaması gerekmektedir. Bu kapsamda haciz uygulamalarında, borcu aşan tutarda haciz yapılmaması, borçlunun haline münasip evinin haczedilmemesi borçluyu korumaya yönelik ilkeler olarak karşımıza çıkmakta olup, amme idarelerince dikkat edilecek en önemli husus kamu alacağının tahsilinde doğru borçluyu tespit etmek ve ona karşı takip işlemlerini yürütmek olmalıdır.
Dosyanın incelenmesinden, davacının 18/10/2017 tarihinde kanuni temsilcilik görevinden ayrıldığı …Hidrolik Vinç Makine İnşaat Gıda Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi hakkında defter ve belge ibraz etmeme fiili dolayısıyla 2016/Haziran-Aralık dönemlerine ilişkin olarak vergi ziyaı cezalı katma değer vergisi tarhiyatlarının yapıldığı, amme alacaklarının ödenmemesi üzerine şirket adına ödeme emri düzenlenerek tebliğ edildiği, amme borçlarının vadesinde ödenmemesi ve şirketten tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, davacı adına ödeme emrinin düzenlenerek 20/10/2020 tarihinde e-tebliğ yoluyla tebliğ edildiği, davacı tarafından söz konusu ödeme emrine karşı dava açılmadığı gibi ödeme de yapılmadığı, bunun üzerine davacının muhtelif taşınır ve taşınmaz malları ile banka hesapları üzerine konulan hacizlerin kaldırılması istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Olayda, dava konusu haciz işlemlerinin dayanağı 2016/Haziran-Aralık dönemlerine ilişkin amme alacaklarının re’sen tarh sebebinin asıl borçlu şirkete ait 2016 takvim yılına ilişkin defter ve belgelerin 2020 yılında incelemeye ibraz edilmemesi olduğu, defter ve belgelerin ibrazı yazısının tanzim ve tebliğ edildiği tarih itibariyle (2020 yılı) davacının kanuni temsil yetkisinin bulunmadığı, davacının 18/10/2017 tarihli karara göre tüm hisselerini devrederek, şirket kanuni temsil yetkisinin de sona erdiği ve bu durumun 30/10/2017 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinde ilan edildiği dikkate alındığında, asıl borçlu şirkete ait yasal defter ve belgeleri ibraz etme konusunda anılan tarihte vergisel ödevi bulunmayan, bu nedenle herhangi bir kusur sorumluluğu da bulunmağı anlaşılan davacının, 6183 sayılı Yasa’nın 3 ve 62. maddelerine göre amme borçlusu olarak kabul edilmesi mümkün olmadığı gibi, amme borçlusu sıfatıyla işlem yapılmasını gerektiren düzenlemede aranan koşulların gerçekleşip-gerçekleşmediğinin tahsilatın diğer bir aşaması olan haciz aşamasında da değerlendirilmesine engel bulunmadığından, dava konusu haciz işleminde hukuka uyarlık görülmemiştir.
Bu nedenle, asıl borçlu şirkete ait defter ve belgelerin istenildiği 2020 yılında şirketin kanuni temsilcisi olmayan davacının, amme alacaklarının re’sen takdir nedeni olan defter ve belge ibraz edilmemesi fiilini işlemek suretiyle kanuni ödevini yerine getirmeyerek kusurlu davrandığından söz edilemeyeceği gerekçesiyle dava konusu haciz işleminde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davayı kabul eden Vergi Mahkemesi kararına yönelik davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunu; tahsil dairelerince amme borçlusunun borcuna yetecek miktardaki mallarının haczedilmesi gerektiğinden, davalı idarece haczedilen davacıya ait malvarlığının, amme alacağına yetecek miktarı tespit edilerek buna isabet eden değer kadar davacının malvarlığına haciz uygulanması gerekirken 656.492,74-TL. tutarındaki borç için davacının tespit edilen tüm malvarlığına mülkiyet hakkından yararlanmasını engelleyecek şekilde uygulanan dava konusu haciz işlemlerinde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle reddeden Bölge İdare Mahkemesi kararında sonucu itibarıyla isabetsizlik görülmemiştir.
KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalının temyiz isteminin reddine,
2.…Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının yukarıda belirtilen gerekçeyle ONANMASINA,,
3.2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 50. maddesi uyarınca, onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de …Bölge İdare Mahkemesi … Vergi Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın … Vergi Mahkemesine gönderilmesine, 01/06/2023 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.