İçerik Başlıkları
Ödeme Emri Davası Nedir?
Ödeme emri, 6183 sayılı Kanun kapsamında belirlenen zorunlu tahsilat ve takip yöntemlerinden biridir. Bu bağlamda, vergi dairelerinin idari görevleriyle ilgili olarak uyguladıkları, mükelleflerin hukuki durumunu doğrudan etkileyen ve hakları ile yükümlülüklerinde değişiklik yaratan bir tür idari işlem olarak öne çıkar.
Ödeme emri, teminata bağlanmamış kamusal alacaklarda zorunlu icra yolunun temelini oluşturur. Alacağın zorunlu icra yoluyla tahsilatına, ödeme emrinin tebliğiyle ve haciz işleminin uygulanmasıyla başlanır. Bu çerçevede, vadesi geçmiş kamusal alacağını ödemeyenlere, borçlarını 15 gün içinde ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gerektiği “ödeme emri” ile bildirilir.
Ödeme emrinde borçlunun, borcun ana ve tali unsurlarının niteliği ve miktarı, ödeme yerinin, süresi geçtiği takdirde nasıl bir prosedürün izleneceği hakkında bilgilendirici ifadeler içeren bir ödeme emrinin düzenlenmesinin Kanun tarafından öngörüldüğü, bu bilgilerin belirtilmesinin borçlunun ileri sürebileceği savunma nedenlerinden biri olduğu, ödeme yapma veya yasal yollarla başvurma gibi alternatiflere nasıl karar verileceğinin belirleyici olacağı, ayrıca borçlu tarafından dava açma kararı alınması halinde yargı mercileri önünde savunma hakkının sağlıklı bir şekilde kullanılabilmesi için ödeme emrinin hangi Kanun hükmü uyarınca yapıldığının şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirtilmesi zorunludur.
Ödeme Emri Davası Nasıl Açılır?
Ödeme emri davası, borçlu tarafından şu sebeplerle açılabilir:
- Kendisinin böyle bir borcu olmadığı,
- Borcun kısmen ödendiği,
- Borcun zamanaşımına uğradığı.
Yukarıdaki iddialarla vergi mahkemesinde dava açabilmesi için, tebliğ tarihinden itibaren 15 gün süre vardır.
Ödeme emrine karşı yapılacak itirazda dikkate alınması gereken bir diğer önemli husus, e-tebligat yöntemiyle tebliğ edilen ödeme emrine karşı itiraz süresidir. Bilindiği gibi, teknolojinin ilerlemesiyle birlikte elektronik dönem başlamıştır. Vergi sistemi, çağın gereksinimlerine uygun hale getirilebilmek adına tebligat sistemine e-tebligat dönemi eklenmiştir. E-tebligat sayesinde mükellefe tebliğ edilen ödeme emri, tebliği izleyen beşinci günün sonunda mükellefe ulaşmış sayılacaktır. Bu nedenle, ödeme emri davası süresi de bu beşinci günden itibaren 15 gün olarak uygulanacaktır.
Ödeme Emri Davası Kısmi Olarak Açılabilir Mi?
Ödeme emrinde belirtilen borcun bir kısmına dava açılabilir. Ancak dava dilekçesinde, hangi kısma dava açılacağının ve bu kısmın tutarının açıkça belirtilmesi gereklidir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır.
Ödeme Emri Davasında Takip Kendiliğinden Durur Mu?
Dava açılması, borçlu hakkındaki takip işlemlerini durdurmaz. Takip işlemleri, davayı gören mahkeme tarafından yürütmeyi durdurma kararı verilmediği sürece devam eder.
Ödeme Emri Davasının Kaybedilmesi Halinde Mal Bildirimi
Vergi mahkemesinde açılan davayı kaybeden borçlu, ret kararının kendisine tebliği tarihinden itibaren 15 gün içinde mal bildiriminde bulunmak zorundadır. Bu süre zarfında ödeme emrine konu borcun tamamı ödenirse, mal bildiriminde bulunma yükümlülüğü de ortadan kalkar.
Ödeme Emri Davası Danıştay Kararları
Danıştay 3. Daire, 23.11.2021 tarih, 2019/3439 esas, 2021/5472 karar; ‘’mahsup dönemi geçen geçici vergi için tarhiyat yapılamayacağından ihbarnamelerde de geçici verginin tahakkuk ettirilmeyeceği açıkça belirtilmiş olduğundan, dava konusu ödeme emrinin geçici vergiye ilişkin kısmına yönelik davacı iddialarının “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ödeme emrinin diğer kısımlarına ilişkin kamu alacaklarının ise usule uygun kesinleştiği ve ihbarname safhasında ileri sürülebilecek nitelikte olan ve dava dilekçesinde yer alan iddiaların, ödeme emri safhasında “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrinin; geçici vergiye ilişkin kısmı iptal edilmiş, diğer kamu alacaklarına ilişkin kısmı yönünden ise dava reddedilmiştir’’.
Danıştay 3. Daire, 22.12.2021 tarih, 2018/1926 esas, 2021/6383 karar; ‘’Dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan vergi ve cezalara ilişkin ihbarnameler, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’ndaki tebligatla ilgili düzenlemelere uyulmaksızın, kanuni temsilcinin ikametgah adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre tebliğ edildiğinden söz konusu tebligatın usulsüz olması nedeniyle kamu alacağının kesinleştiğinden söz edilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir’ şeklinde karar verilmiştir.
Danıştay 3. Daire, 25.11.2021 tarih, 2018/548 esas, 2021/5642 karar; ‘’dava konusu ödeme emrinin dayanağı olan vergi ve cezalara ilişkin ihbarnamelerin, davacının adresinde bulunamadığından bahisle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’ndaki tebligatla ilgili düzenlemelere uyulmaksızın usulsüz şekilde şirket temsilcisinin ikamet adresinde 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 21. maddesine göre kapıya yapıştırılmak suretiyle tebliğ edildiği, davacının söz konusu tebligattan 19.10.2016 tarihinde haberdar olduğu olayda zaman aşımı süresi içerisinde usulüne uygun tebliğ edilmeyerek tahakkuk ettirilmeyen kamu alacağının zaman aşımına uğradığı” gerekçesiyle ödeme emri iptal edilmiştir.
Danıştay 4. Daire 06.10.2005 tarih, 2005/361 esas, 2005/1694 karar sayılı kararında, “… Plastik Metal İnşaat Tekstil Petrol Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi adına salınan vergi ve kesilen cezalara ilişkin ihbarnamelere, şirket adresinin yazıldığı, fakat bu ihbarnamelerin kanunen yetkili şirket temsilcilerine veya yöneticisine tebliğ edilmeyip, eski şirket temsilcisi olan davacıya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Şirket adına düzenlenen ihbarnamelerin davacıya tebliğ edilmiş olması bu ihbarnamelerin şirkete tebliğ edilmiş sayılmasını gerektirmeyeceği gibi bu ihbarnamelerde yer alan şirket adına salınmış vergi ve kesilen cezadan davacının şahsen sorumlu tutulması sonucunu da doğurmaz. Sözü edilen ihbarnamelere dayanarak davacının vergi ve cezadan sorumlu tutulması ve takip edilmesi mümkün bulunmadığından, tebligatın şahsına yapılmış olmasının davacının menfaatini haleldar ettiği kabul edilemez.” denilmek suretiyle tebligatın, tüzel kişilerin yetkili şirket temsilcilerine yapılması gerektiği üzerinde durulmuş, eski şirket temsilcisine yapılan usulsüz tebliğe konu ihbarnamelere dayanılarak vergi ve cezalardan söz konusu şirketin sorumlu tutulamayacağı” vurgulanmıştır
Danıştay 4. Daire, 16.11.2021 tarihli,2017/800esas, 2021/6819 karar, ‘’Vergi Mahkemesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararda; dava konusu ödeme emirlerinin dayanağı olan asıl borçlu ortaklık adına düzenlenen ihbarnamelerin tebliğ alındılarının imha edilmesi nedeniyle davalı idarece dosyaya sunulamadığı; şirket adına düzenlenen ödeme emirlerinin tebliğine ilişkin tebliğ alındısının ise Kanunun aradığı kişilerce imzalanmadığı görüldüğünden, 213 sayılı Kanunun 102. Maddesine uygun olarak yapılmış bir tebligat işleminden ve bu işlem nedeniyle tebligatın yapılamadığından söz edilemeyeceğinden, Kanunda kurala bağlanan koşulları taşımadığı halde yapılan ilânen tebliğinde hukuki sonuç doğurmayacağı, bu nedenle davacı adına düzenlenen ödeme emirlerinde hukuku uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır’’ ifadesine yer verilmiştir.
Danıştay 4. Daire, 25.11.2021 tarihli, 2017/1643 esas, 2021/7336 karar; ‘’davacı adına düzenlenen ihbarnamelerin davacı şirketin adresinde geçici olarak bulunmadığı tutanak altına alınarak tebliğ edilememesi üzerine şirket kanuni temsilcisinin adresine 7201 sayılı Kanun’un 21. maddesi uyarınca kapıya yapıştırılarak tebliğ edildiğinden bahisle dava konusu ödeme emri düzenlenmiş olsa da, ödeme emrinin dayanağı tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin tebligatının 213 sayılı Kanunu’na uygun olarak yapılmadığı, adresten geçici ayrılma halinde uygun bir süre sonra yeniden tebligat yapılmaya çalışılması gerektiği, olayda ise ikinci kez tebliğe çalışılmadan kanuni temsilcinin adresinde 7201 sayılı Kanunu’na göre yapılan usulsüz tebligat dolayısıyla amme alacağı vasfını kazanmayan borç için düzenlenen ödeme emrinde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır’’.
Danıştay 9. Daire, 23.11.2021 tarihli, 2018/126 esas, 2021/5724 karar; ‘’davacı tarafından yapılan istinaf başvurusunu ödeme emri içeriği 2006 yılına ilişkin vergi borçları yönünden; asıl borçlu şirket adına düzenlenen ödeme emrine davası kabulüne ve ödeme emrinin iptaline karar verildiğinden, ödeme emri içeriği 2008 yılına ilişkin vergi borçları yönünden ise; ihbarnamelerin ilanen tebliğ edildiği belirtilmişse de, ilanen tebligata ilişkin hiç bir belgenin ara kararı cevabı ekinde dosyaya sunulamadığı, bu haliyle olayda ilanen tebligat şartlarının gerçekleştiği hukuken geçerli somut verilerle ortaya konulamadığı için, söz konusu vergi borçlarının usulüne uygun olarak kesinleştiğinden söz edilemeyeceğinden, davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle kabul edip, Vergi Mahkemesi kararının kaldırılmasına” karar verilmiştir
Danıştay 7. Daire, 14.12.2021 tarih, 2018/1089 esas, 2021/5601 karar; ‘’Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararıyla; … Madeni Yağ Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ihtilaf konusu dönemde Selçuk Vergi Dairesi Müdürlüğünün mükellefi olduğu anlaşıldığından, bu alacakların asıl borçludan ya da müştereken ve müteselsilen sorumlu olan davacıdan takip ve tahsiline Selçuk Vergi Dairesi Müdürlüğünün yetkili bulunduğu, bu durumda, yeminli mali müşavir olan davacının bağlı olduğu Seğmenler Vergi Dairesi Müdürlüğünce müteselsil sorumlu sıfatıyla davacı adına düzenlenen dava konusu ödeme emirlerinde yetki yönünden hukuka uygunluk bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptaline karar verilmiştir. yeminli mali müşavir olan davacının vergilerin ödenmesinden asıl borçlu şirketle birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunun iddia edilmesi halinde, davacının bağlı bulunduğu Seğmenler Vergi Dairesi Müdürlüğünce dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenmesinde açıklanan mevzuat hükümlerine aykırılık bulunmadığından, işin esası incelenerek karar verilmesi gerekmekte olup, istemin özeti bölümünde yazılı gerekçeyle dava konusu işlemlerin iptali yolundaki mahkeme kararına yönelik istinaf isteminin reddine dair temyize konu kararda isabet görülmemiştir”
Danıştay 3. Daire, 23.11.2021 tarih, 2019/3439 esas, 2021/5472 karar; ‘’mahsup dönemi geçen geçici vergi için tarhiyat yapılamayacağından ihbarnamelerde de geçici verginin tahakkuk ettirilmeyeceği açıkça belirtilmiş olduğundan, dava konusu ödeme emrinin geçici vergiye ilişkin kısmına yönelik davacı iddialarının “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, ödeme emrinin diğer kısımlarına ilişkin kamu alacaklarının ise usule uygun kesinleştiği ve ihbarname safhasında ileri sürülebilecek nitelikte olan ve dava dilekçesinde yer alan iddiaların, ödeme emri safhasında “borcum yoktur” kapsamında değerlendirilemeyeceği gerekçesiyle ödeme emrinin; geçici vergiye ilişkin kısmı iptal edilmiş, diğer kamu alacaklarına ilişkin kısmı yönünden ise dava reddedilmiştir’’.
Sonuç
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 58. maddesine göre, kendisine ödeme emri tebliğ edilen borçlular, bu ödeme emri davasını 15 gün içerisinde dava açabilirler. Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir husus, ödeme emrinin hukuki geçerliliği için usulüne uygun bir şekilde düzenlenmiş olması ve borçluya tebliğ edilmiş olması gerektiğidir. Ayrıca, 6183 sayılı Kanun’un 58. maddesine göre, kamu borçlusu, kendisine tebliğ edilen ödeme emrine karşı, böyle bir borcunun olmadığı, borcunu kısmen ödediği ya da borcunun zamanaşımına uğradığı gibi nedenlere dayanabilir.