Vergi Usul Kanunu (VUK Madde 10) – Kanuni temsilcilerin ödevi:
Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmıyan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.
Tasfiye edilerek tüzel kişiliği ticaret sicilinden silinmiş olan mükelleflerin, tasfiye öncesi ve tasfiye dönemlerine ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemi için tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılır. Limited şirket ortakları, tasfiye öncesi dönemlerle ilgili bu kapsamda doğacak amme alacaklarından şirkete koydukları sermaye hisseleri oranında sorumlu olurlar. Şu kadar ki bu fıkra uyarınca tasfiye memurlarının sorumluluğu, tasfiye sonucu dağıtılan tutarla sınırlıdır.
Beşinci fıkra kapsamına girmeyen tüzel kişilerin tüzel kişiliklerinin veya tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin sona ermesi halinde, sona erme tarihinden önceki dönemlere ilişkin her türlü vergi tarhiyatı ve ceza kesme işlemi, müteselsilen sorumlu olmak üzere, tüzel kişiliği olanların kanuni temsilcilerinden, tüzel kişiliği olmayan teşekküllerde ise bunları idare edenler (adi ortaklıklarda ortaklardan herhangi biri) ve varsa bunların temsilcilerinden herhangi biri adına yapılır.
VUK Madde 10– Kanuni temsilcilerin ödevi ile ilgili Danıştay kararları:
Karar 1:
DANIŞTAY
- Daire
Esas Yıl/No: 2010/9101
Karar Yıl/No: 2012/4583
Karar tarihi: 13.09.2012
İŞLEMİN İPTALİ İSTEMİ – VERGİ BORCU BULUNAN ŞİRKET HAKKINDA AMME ALACAĞININ TAHSİLİNİ SAĞLAMAK AMACIYLA TÜM TAKİP YOLLARI TÜKETİLMEDEN DAVACININ KANUNİ TEMSİLCİ OLDUĞUNDAN BAHİSLE ADINA ÖDEME EMRİ DÜZENLENMESİNDE HUKUKA UYARLIK BULUNMADIĞI
ÖZET: Vergi borcu bulunan şirket hakkında amme alacağının tahsilini sağlamak amacıyla tüm takip yolları tüketilmeden davacının kanuni temsilci olduğundan bahisle sorumlu tutularak adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık, bulunmadığından, davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
(213 S. K. m. 10)
İstemin Özeti: … Tesis İşletmeciliği A.Ş.’nden tahsil edilemeyen vergi borcunun 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca davacı kurumdan tahsili amacıyla düzenlenen 11.4.2007 tarih ve 118 takip nolu ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararına uymak suretiyle reddeden Van Vergi Mahkemesi’nin 14.06.2010 günlü, E:2010/217; K:2010/213 sayılı kararının, dilekçede yazılı nedenlerle bozulması istenilmektedir.
Savunmanın Özeti: Savunma verilmemiştir.
Tetkik Hakimi Cüneyt Karaman’ın Düşüncesi: Dava dosyası ve Dairemizin E:2010/9102 esas kaydında yer alan dosyaya ekli tarh dosyasının birlikte incelenmesinden, dava konusu ödeme emirlerinin düzenlenme tarihinden sonraki tarihlerde de mal varlığı araştırmasının devam ettiği görüldüğünden, olayda usulüne uygun bir şekilde takibin gerçekleştirilmediği açıktır.
Bu durumda, dava konusu ödeme emirlerinde hukuka uyarlık, yazılı gerekçeyle davayı reddeden vergi mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmadığından, temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulması gerekeceği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay Dokuzuncu Dairesince işin gereği görüşüldü:
Uyuşmazlıkta, … Tesis işletmeciliği A.Ş.’nden tahsil edilemeyen vergi borcunun 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10. maddesi uyarınca davacı kurumdan tahsili amacıyla düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı Danıştay Dokuzuncu Dairesi’nin bozma kararına uymak suretiyle, davacı kurumun atadığı kişilerin … A.Ş’ ne ait vergi borcunun doğduğu tarihte kanuni temsilcileri olup yükümlülüklerini yerine getirmediği sabit olduğundan dava konusu ödeme emirlerinde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle reddeden vergi mahkemesi kararının, şirket hisselerinin satışının yapıldığı, kanuni temsilcilik sıfatlarının bulunmadığı, olayda zamanaşımı iddiasının incelenmediği, mahkeme kararının hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.
213 sayılı Kanunun 10. maddesinde, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzelkişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin, kanuni temsilcileri, tüzelkişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hükme göre tüzel kişilerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde, bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilciler tarafından yerine getirileceği açık olup, temsilcilerin ödevlerini yerine getirmeleri için, tarh döneminde kanuni temsilcilik görevini yürütmekte olmaları yeterlidir. Bir başka anlatımla, kanuni temsilci görevli bulunduğu süre ile sınırlı olarak vergi ödevlerini yerine getirmek durumundadır.
Dava dosyası ve Dairemizin E:2010/9102 esas kaydında kayıtlı dosyaya ekli tarh dosyasının birlikte incelenmesinden, kanuni temsilci sıfatıyla davacı kuruma tebliğ edilen ödeme emrinin düzenlenme tarihinden sonraki tarihlerde de, asıl borçlu … A.Ş hakkında vergi dairesi müdürlükleri, mal müdürlükleri ile tapu müdürlükleri nezdinde mal varlığı araştırmasının devam ettiği, diğer taraftan asıl borçlu şirketin devredildiği kayyım yönetimi tarafından verilen mal beyanın da yer alan araç ve arsa hakkında haciz şerhi konulduğu, söz konusu menkul ve gayrimenkulün satışı için gerekli işlemlere başlanılmakla birlikte satışın yapılıp yapılmadığına dair bir bilgi ve belgenin dosyada bulunmadığı görülmektedir.
Öte yandan; asıl borçlu … A.Ş’nin tüzel kişiliği halen devam ettiğinden, forma ve saha reklam gelirleri, futbolcu satışından elde edilen gelirler ve diğer gelirleri hakkında yeterli bir araştırma yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, vergi borcu bulunan şirket hakkında amme alacağının tahsilini sağlamak amacıyla tüm takip yolları tüketilmeden davacının kanuni temsilci olduğundan bahisle sorumlu tutularak adına ödeme emri düzenlenmesinde hukuka uyarlık, bulunmadığından, davayı reddeden vergi mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüne, Van Vergi Mahkemesi’nin 14/06/2010 günlü, E:2010/217; K:2010/213 sayılı kararının bozulmasına, 13.09.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)
ÖRNEK DAVA DİLEKÇESİ:
… VERGİ MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA
DAVACI :
TC KİMLİK NUMARASI :
ADRES :
VEKİLİ :
(Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin)
ADRES :
(Varsa tarafların kanuni temsilcilerinin)
DAVALI :
ADRESİ :
DAVA KONUSU :
Ödeme Emrinin İptali İstemimizden İbarettir.
VERGİ VE CEZANIN
TÜRÜ :
YIL :
MİKTAR :
TEBLİĞ TARİHİ :
AÇIKLAMALAR :
1-) Borçlu … Anonim Şirketi’nin … yılı …, … ve … dönemlerine ait kesinleşen katma değer vergisi borçlarının tahsili için müvekkilimiz adına …/ …/ … tarih ve … sayılı ödeme emri (EK-1) düzenlenmiş ve ilgili ödeme emri …/ …/ … tarihinde müvekkilimize tebliğ edilmiştir.
2-) Müvekkilimizin …/ …/ … tarihi itibarıyla ticaret siciline tescil edilen …/ …/ … gün ve … sayılı şirket yönetim kurulu kararı ile birlikte bir yıl süre ile borçlu … Anonim Şirketi’ni her konuda tam yetki ile temsil ve ilzama yetkili kılınmış olduğu …/ …/ … günlü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde ilan edilmiş; (EK-2) …/ …/ … tarihinde tescil edilen …/ …/ … gün ve … sayılı yönetim kurulu kararı (EK-3) ile aynı günlü bu karara dayalı olarak da borçlu şirketi temsil ve ilzam yetkisi sona ermiş olup imza sirküleri iptal edilmiştir.
3-) 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 10. maddesinde;
“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatlar gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevler kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri tarafından yerine getirilir.
Yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınmayan vergi ve buna bağlı alacaklar, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınır. Bu hüküm Türkiye’de bulunmayan mükelleflerin Türkiye’deki temsilcileri hakkında da uygulanır.
Temsilciler veya teşekkülü idare edenler bu suretle ödedikleri vergiler için asıl mükelleflere rücu edebilirler.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını da kaldırmaz.” ,6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun; 365. maddesinde; “Anonim şirket, yönetim kurulu tarafından yönetilir ve temsil olunur. Kanundaki istisnai hükümler saklıdır.” 367 ve 370. maddelerinde; “Yönetim kurulu esas sözleşmeye konulacak bir hükümle, düzenleyeceği bir iç yönergeye göre, yönetimi, kısmen veya tamamen bir veya birkaç yönetim kurulu üyesine veya üçüncü kişiye devretmeye yetkili kılınabilir. Bu iç yönerge şirketin yönetimini düzenler; bunun için gerekli olan görevleri, tanımlar, yerlerini gösterir, özellikle kimin kime bağlı ve bilgi sunmakla yükümlü olduğunu belirler. Yönetim kurulu, istem üzerine pay sahiplerini ve korunmaya değer menfaatlerini ikna edici bir biçimde ortaya koyan alacaklıları, bu iç yönerge hakkında, yazılı olarak bilgilendirir.
Yönetim, devredilmediği takdirde, yönetim kurulunun tüm üyelerine aittir. Esas sözleşmede aksi öngörülmemiş veya yönetim kurulu tek kişiden oluşmuyorsa temsil yetkisi çift imza ile kullanılmak üzere yönetim kuruluna aittir.
Yönetim kurulu, temsil yetkisini bir veya daha fazla murahhas üyeye veya müdür olarak üçüncü kişilere devredebilir. En az bir yönetim kurulu üyesinin temsil yetkisini haiz olması şarttır.” 371. maddesinde; “ Temsile yetkili olanlar şirketin amacına ve işletme konusuna giren her tür işleri ve hukuki işlemleri, şirket adına yapabilir ve bunun için şirket unvanını kullanabilirler. Kanuna ve esas sözleşmeye aykırı işlemler dolayısıyla şirketin rücû hakkı saklıdır.
Temsile yetkili olanların, üçüncü kişilerle, işletme konusu dışında yaptığı işlemler de şirketi bağlar; meğerki, üçüncü kişinin, işlemin işletme konusu dışında bulunduğunu bildiği veya durumun gereğinden, bilebilecek durumda bulunduğu ispat edilsin. Şirket esas sözleşmesinin ilan edilmiş olması, bu hususun ispatı açısından, tek başına yeterli delil değildir.
Temsil yetkisinin sınırlandırılması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilere karşı hüküm ifade etmez; ancak, temsil yetkisinin sadece merkezin veya bir şubenin işlerine özgülendiğine veya birlikte kullanılmasına ilişkin tescil ve ilan edilen sınırlamalar geçerlidir.
Temsile yetkili kişiler tarafından yapılan işlemin esas sözleşmeye veya genel kurul kararına aykırı olması, iyiniyet sahibi üçüncü kişilerin o işlemden dolayı şirkete başvurmalarına engel değildir.
Temsile veya yönetime yetkili olanların, görevlerini yaptıkları sırada işledikleri haksız fiillerden şirket sorumludur. Şirketin rücû hakkı saklıdır.
Sözleşmenin yapılması sırasında, şirket tek pay sahibi tarafından ister temsil edilsin ister edilmesin, tek pay sahipli anonim şirketlerde, bu pay sahibi ile şirket arasındaki sözleşmenin geçerli olması sözleşmenin yazılı şekilde yapılmasına bağlıdır. Bu şart piyasa şartlarına göre günlük, önemsiz ve sıradan işlemlere ilişkin sözleşmelerde uygulanmaz.” düzenlemeleri yer almaktadır.
4-) Yukarıda yer alan mevzuat düzenlemeleri göz önünde bulundurulduğunda; kamu alacağının doğmasına neden olan vergi ödevinin yerine getirilmemesi eyleminin gerçekleştiği … – … döneminde, müvekkilimiz borçlu … Anonim Şirketi’ni temsil ve ilzama yetkili değildir. Bu durum, …/ …/ … tarihinde tescil edilen …/ …/ … gün ve … sayılı şirket yönetim kurulu kararı ile sabittir.
HUKUKİ NEDENLER :
213 S. K. m. 10; 6102 S. K. m. 367, 370, 371; 6183 S. K. m. 55, 58; 2577 S. K. m. 3, 32.
HUKUKİ DELİLLER :
1-)
…/ …/ … tarih ve … sayılı ödeme emri,2-)
…/ …/ … günlü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi,3-)
…/ …/ … tarih ve … sayılı … Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Kararı.
SONUÇ VE İSTEM :
Yukarıda açıkladığımız nedenlerle müvekkilimiz adına düzenlenen …/ …/ … tarih ve … sayılı ödeme emrinin iptaline, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı taraf yükletilmesine, karar verilmesini, müvekkilimiz adına saygıyla talep ederiz. …/ …/ …
EKLER :
1-) …/ …/ … tarih ve … sayılı ödeme emri,
2-) …/ …/ … günlü Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi,
3-) …/ …/ … tarih ve … sayılı … Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Kararı,
4-) Bir adet onaylı vekaletname örneği.
Davacı Vekili
Av.