0312 911 83 10
·
av.fatiharas@gmail.com
·
Pzt-Cuma 09:00-18:00
DANIŞMANLIK

VUK Madde 8 – Mükellef ve vergi sorumlusu

VUK

Vergi Usul Kanunu (VUK Madde 8) – Mükellef ve vergi sorumlusu: 

Mükellef, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettübeden gerçek veya tüzel kişidir.

Vergi sorumlusu, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişidir.

Vergi kanunlariyle kabul edilen haller müstesna olmak üzere, mükellefiyete veya vergi sorumluluğuna mütaallik özel mukaveleler vergi dairelerini bağlamaz.

Bu kanunun mütaakıp maddelerinde geçen “mükellef” tabiri vergi sorumlularına da şamildir. (Türkiye Cumhuriyeti tabiyetinde bulunan her gerçek kişi ile tüzel kişilere bir vergi numarası verilir. Bu hükmün uygulanmasına ilişkin usul ve esasları tespit etmeye ve vergi numarasının kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerce yapılacak işlemlerle ilgili kayıtlarda ve düzenlenecek belgelerde kullanılması mecburiyetini getirmeye Maliye Bakanlığı yetkilidir.

Vergi Usul Kanunu’nun tam metni için tıklayınız. 

İlgili Danıştay Kararları:

KARAR 1: 

DANIŞTAY

  1. Daire

Esas Yıl/No: 2010/7399

Karar Yıl/No: 2011/5959

Karar tarihi: 17.10.2011

FAZLA ÖDENEN TUTARIN İADESİ İSTEMİ – ŞİRKETİN VERGİ SORUMLUSU SIFATIYLA İŞÇİLERİNE YAPTIĞI ÜCRET ÖDEMELERİ – ŞİRKETİN İHTİRAZİ KAYITLA VERDİĞİ BEYANNAME – KESİLEN VERGİNİN BEYAN EDİLMEMESİ YA DA ÖDENMEMESİ VERGİ SORUMLUSUNUN TAKİBİNİ GEREKTİRECEĞİ

ÖZET: Çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin …– TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekir.

(2577 S. K. m. 15) (213 S. K. m. 8, 11, 377, 378) (193 S. K. m. 94)

İstemin Özeti: Davacı şirketin, vergi sorumlusu sıfatıyla işçilerine yaptığı ücret ödemelerine ilişkin olarak ihtirazi kayıtla verdiği Nisan 2010 dönemine ait muhtasar beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.114,34 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açılan davayı; sadece kestiği vergiyi beyan edip ödemekle sorumlu bulunan davacı şirketin malvarlığında bir azalma olmadığı dikkate alındığında, menfaatinin ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceğinden istihkak sahibi adına yapılan tevkifat konusunda vergi sorumlusunun dava açmasının mümkün olmadığı gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 15’inci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca ehliyet yönünden reddeden Zonguldak Vergi Mahkemesinin 14.6.2010 gün ve E:2010/815, K:2010/737 sayılı kararına yöneltilen itirazı reddeden Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 15.9.2010 gün ve E:2010/509, K:2010/493 sayılı kararının düzeltilmesi isteminin reddine ilişkin Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararının; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8’inci maddesinde, mükellefin, vergi kanunlarına göre kendisine vergi borcu terettüp eden gerçek veya tüzelkişi; vergi sorumlusunun da, verginin ödenmesi bakımından, alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi olduğu, kanunun müteakip maddelerinde geçen mükellef tabirinin vergi sorumlularını da kapsadığı; 11’inci maddede ise, yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve kanunla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları, aynı Kanunun 377’nci maddesinde, mükellefler ve kendisine vergi cezası kesilenlerin, tarh edilen vergilere ve kesilen cezalara karşı vergi mahkemesinde dava açabilecekleri; 378’inci maddesinde de, vergi mahkemesinde dava açabilmek için verginin tarh edilmesi, cezanın kesilmesi, tadilat ve takdir komisyonu kararlarının tebliğ edilmiş olması, tevkif yoluyla alınan vergilerde istihkak sahiplerine ödemenin yapılmış ve ödemeyi yapan tarafından verginin kesilmiş olması gerektiğinin kurala bağlandığı, her ne kadar 377’nci maddede, tarh edilen vergilere karşı vergi mahkemesinde dava açma hakkının mükelleflere ait bulunduğu öngörülmüşse de; 8’inci madde gereğince, tarhiyata muhatap tutulan vergi sorumlularının da, muhatabı oldukları tarh işleminin iptali istemiyle yetkili vergi mahkemesinde dava açabileceklerinin kabulünün zorunlu olduğundan davanın esasının incelenerek karar verilmesi gerekirken, ehliyet yönünden reddinde hukuka uygunluk bulunmadığı ileri sürülerek Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına bozulması istenmiştir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Üçüncü Dairesince Danıştay Başsavcısı tarafından kanun yararına temyiz edilen Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararı incelendikten ve Tetkik Hakimi Ümit Kocatepe’nin açıklamaları dinlendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

……

 Kesilen verginin beyan edilmemesi ya da ödenmemesi vergi sorumlusunun takibini gerektireceğinden, yukarıda yer verilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, usulüne uygun olarak ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerine sorumlu adına tahakkuk eden verginin, vergi sorumlusu tarafından idari davaya konu edilebileceği sonucuna ulaşılmaktadır.

Bu durumda, 193 sayılı Kanunun 94’üncü maddesi uyarınca çalışanlarının ücretlerinden yasada öngörülen oranda vergiyi keserek, muhtasar beyanname ile beyan edip ödeme sorumluluğu bulunan davacı şirketin ileride cezaya muhatap olmamak için ihtirazi kayıtla verdiği beyanname üzerine tahakkuk eden gelir (stopaj) vergisinin 1.114,34 TL’ye isabet eden kısmının kaldırılması ve fazla ödenen tutarın iadesi istemiyle açtığı davanın esası incelenerek karar verilmesi gerektiğinden temyize konu kararın kanun yararına bozulması gerekmiştir.

Açıklanan nedenlerle, Danıştay Başsavcısının temyiz isteminin kabulü ile Zonguldak Bölge İdare Mahkemesinin 3.11.2010 gün ve E:2010/717, K:2010/673 sayılı kararının, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 51’inci maddesi uyarınca kanun yararına ve hükmün hukuki sonuçlarına etkili olmamak üzere bozulmasına, kararın bir örneğinin Maliye Bakanlığı ile Danıştay Başsavcılığına gönderilmesine ve Resmi Gazete’de yayımlanmasına, 17.10.2011 gününde oybirliği ile karar verildi. (¤¤)

KARAR 2: 

DANIŞTAY

Vergi Dava Daireleri Kurulu

Esas Yıl/No: 2011/160

Karar Yıl/No: 2011/351

Karar tarihi: 24.06.2011

İPTAL DAVASI – KAYDI TİCARET SİCİLİNDEN SİLİNMEKLE HUKUKİ VARLIĞI SONA EREN ŞİRKET ADINA DÜZENLENEN ÖDEME EMİRLERİNE KARŞI AÇILAN DAVANIN EHLİYETSİZLİK NEDENİYLE REDDİ YOLUNDAKİ KARARDA HUKUKA AYKIRILIK GÖRÜLMEDİĞİ – TEMYİZ İSTEMİNİN REDDİ

ÖZET: Davaya konu yapılan ödeme emirlerinin, tasfiye halindeki limited şirket adına düzenlendiği ve aynı dönemde şirketin ortağı ve tasfiye döneminde tasfiye memuru olan ……..adına yapılmış bir vergilendirme bulunmadığından, kaydı ticaret sicilinden silinmekle hukuki varlığı sona eren şirket adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davanın ehliyetsizlik nedeniyle reddi yolundaki kararda hukuka aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine kara verilmiştir.

(2577 S. K. m. 49) (213 S. K. m. 8) (4721 S. K. m. 47) (213 S. K. m. 10)

İstemin Özeti: Tasfiyesi tamamlanarak 20.4.2005 tarihinde ticaret sicilinden kaydı silinen şirket adına Şişli10. İcra Hakimliği ve İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararlarda yer alan ilâm harcının tahsili amacıyla düzenlenerek ortağı ve tasfiye memuru olan ……e’ye 20.10.2008 tarihinde tebliğ edilen ödeme emirlerinin, tasfiye memurunun ibra edilerek sorumluluğunun bitmesinden dolayı iptali istemiyle tasfiye memurunun kendi adına verdiği vekaletnameye istinaden vekili tarafından dava açılmıştır.

Davayı ödeme emirlerine karşı şirket tarafından açılmış bir dava olarak inceleyen İstanbul 4. Vergi Mahkemesi, 24.10.2008 günlü ve E:2008/3719, K:2008/3367 sayılı kararıyla;20.4.2005 tarihinde tasfiyesi tamamlanan şirket hukuki varlığını yitirdiğinden, haklara sahip olması ve tüzel kişiliğinin sona ermesi nedeniyle temsili de söz konusu olamayacağından, dava açma ehliyeti bulunmayan şirketi temsilen açılan davayı ehliyetsizlik nedeniyle reddetmiştir.

Davacının temyiz istemini inceleyen Danıştay Dokuzuncu Dairesi, 19.4.2010 günlü ve E:2008/8759, K:2010/1921 sayılı kararıyla; ticaret sicilinden kaydı silinen şirket adına harç tahsil müzekkeresine dayanılarak düzenlenen ödeme emirlerinin, tasfiye memuru …..e’ye tebliğ edilmesi üzerine bu şahıs tarafından şirket adına dava açıldığı, ödeme emirlerinin, tasfiye memurunun, kişisel menfaatini etkilemesinin kaçınılmaz olduğu, kaldı ki, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre şirketlerin tüzel kişiliklerinin ticaret sicilinden silinmeleri ile sona erdiği ve davacı şirketin ticaret sicilinden kaydının silindiği tarihten sonra borçlu kılınması mümkün olmadığından adına vergilendirme yapılmasına olanak bulunmadığı gibi bu işlemlerin hukuki geçerliliğinin bulunmadığı, ödeme emirlerinin iptali gerektiği gerekçesiyle kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan İstanbul 4. Vergi Mahkemesi, 24.11.2010 günlü ve E:2010/4034, K:2010/2568 sayılı kararıyla ilk kararında ısrar etmiştir.

Israr kararı davacı tarafından temyiz edilmiş ve ödeme emirlerinin menfaatini etkilediği ileri sürülerek kararın bozulması istenmiştir.

Savunmanın Özeti: İstemin reddi gerektiği savunulmuştur.

Danıştay Tetkik Hâkimi Murat GÜNGÖR’ün Düşüncesi: Temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar ısrar kararının bozulmasını sağlayacak durumda görülmediğinden istemin reddi gerektiği düşünülmektedir.

Danıştay Savcısı Mehmet SAĞLAM’ın Düşüncesi: İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.

Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme ısrar kararının onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulunca, dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

Tasfiyesi tamamlanarak ticaret sicilinden kaydı silinen limited şirket adına adli yargı yeri kararında yer alan ilâm harcının kaydın silindiği tarihten sonra düzenlenen ödeme emirleriyle duyurulması üzerine tasfiye memuru tarafından açılan davayı, ehliyetsizlik nedeniyle reddeden vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.

……

Bu düzenlemeler karşısında sermaye şirketlerinin borçlu kılınabilmesi, tüzel kişiliğin yitirilmemiş olmasına bağlı kalmaktadır. Tasfiyesi tamamlanarak bu husus ticaret sicilinde tescil edilmekle tüzel kişiliği sona eren şirketlerin, hak ve fiil ehliyeti de sona erdiğinden, ticaret sicilinden silindikten sonra faaliyet dönemindeki etkinliklerden doğan harcı kapsamına alsa da adına ödeme emri düzenlenmesi hiçbir hukuksal sonuç yaratmayacağı gibi ancak kanuni organları aracılığıyla temsil edilebilen bu şirketlerin tüzel kişiliğinin sona ermesi, organlarının bu sıfatının da sona ermesine yol açtığından, yargı yerlerinde temsil edilebilmelerine olanak kalmamaktadır.

Diğer yönden, hiçbir hukuksal sonuç doğurmayan işlemlerin idari davalara konu edilmesi olanaksızdır. İdari davaya konu edilemeyecek bir işlemin hukuka uygunluğu incelenemeyeceğinden, hukuksal varlığının sona erdiği tespit edilmesine karşın, yukarıdaki hukuksal durum gözetilmeden ödeme emirlerinin iptali de olanaklı değildir.

Ödeme emirlerinin, şirketin tasfiyeye girdiği tarihten sonraki tarihte verilen ilâm harcı için ve sicilden kaydı silinen şirket adına düzenlendiğinde tartışma bulunmamaktadır.

Kurumlar vergisi mükellefi olan sermaye şirketleri adına tasfiyeye giriş tarihinden önceki vergilendirme dönemleri ile tasfiye dönemleri için yapılacak vergilendirmelerin muhatabı, Kurumlar Vergisi Kanununun 17’nci maddesine, 5904 sayılı Yasa ile eklenen ve 3.7.2009 tarihinde yürürlüğe giren (9) işaretli bentte düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre müteselsilen sorumlu tutulmak üzere bu vergilendirmelerin; tasfiye öncesi dönemler için kanuni temsilcilerden, tasfiye dönemleri için ise tasfiye memurlarından herhangi biri adına yapılması ve kamu alacağının aynı kimseler muhatap tutularak takibi gerekmektedir.

İlâm harcını içeren hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununda bu denli açık bir düzenleme bulunmamakla birlikte, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10’uncu maddesinin son fıkrasında yer alan ve tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmayacağı yolundaki düzenleme ile 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 34 ve 35’inci maddelerinde ve 6183 sayılı Yasanın 32 ve 33’üncü maddelerindeki düzenlemeler de 5904 sayılı Yasanın 6’ncı maddesiyle 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 17’nci maddesine eklenen 9’uncu bentte öngörülen düzenleme doğrultusunda uygulama yapılmasını gerektirmektedir. Davaya konu yapılan ödeme emirlerinin, tasfiye halindeki limited şirket adına düzenlendiği ve aynı dönemde şirketin ortağı ve tasfiye döneminde tasfiye memuru olan ….. adına yapılmış bir vergilendirme bulunmadığından, kaydı ticaret sicilinden silinmekle hukuki varlığı sona eren şirket adına düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davanın ehliyetsizlik nedeniyle reddi yolundaki kararda hukuka aykırılık görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin reddine, 24.06.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

X – KARŞI OY

Temyiz isteminin kabulüyle, ısrar kararının Danıştay Dokuzuncu Dairesinin bozma kararında yer alan hukuksal nedenler ve gerekçe uyarınca bozulması gerektiği oyu ile karara katılmıyoruz. (¤¤)

fatih aras

Diğer Makaleler

Call Now Button