İçerik Başlıkları
- 1 Resen Terk Nedenleri Nelerdir?
- 1.1 Mükellefin İşi Bıraktığının Belirlenmesi, Yapılan Araştırma ve Yoklama Sonucunda Bilinen Adresinde Bulunmaması veya Başka bir Adreste Faaliyette Bulunduğuna İlişkin Bilgi Edinilememesi
- 1.2 Sahte Belge Düzenlediğine İlişkin Mükellefiyet Tesis Ettirdiğinin Vergi İnceleme Raporu İle Tespit Edilmesi
- 2 Resen Terk Uygulamasında Tebligat İşlemleri
- 3 Resen Terk Nedir? Resen Terk Tarihinden Sonra Beyanname Verilmemesi
- 4 Resen Terk Nedir? Danıştay Kararları
- 5 Resen terk edilen şirketlerin ticaret sicilinden silinmesi
Mükellefiyetin İdarece Terkin Edilmesi – Resen Terk Uygulaması
Vergi Usul Kanunu’nun 160. maddesi uyarınca işi bırakma eylemini gerçekleştirenlerin bu durumu vergi dairelerine bildirmeleri gereklidir. İşi bırakma bildirimini yapmayan mükelleflerin vergi daireleri tarafından, Vergi Usul Kanunu’nun 160. maddesinde belirtilen birtakım şartların sağlanması durumunda, mükellefiyet kayıtları idare tarafından kaldırılır. “Resen terk nedir?” kavramı, mükellefiyet kaydının vergi dairesi tarafından sonlandırılması anlamına gelir.
Vergi Usul Kanunu’nun 160. maddesinde, mükellefin işi bıraktığını gösteren kriterler sıralanmıştır. Bunlar; mükellefin işinin bırakıldığının tespit edilmesi, yapılan araştırma ve denetleme sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması, farklı bir adreste faaliyet gösterdiğine dair bilgi alınamaması, sahte belge düzenlemek amacıyla vergi inceleme raporuyla tespit edilen, ticari, tarımsal veya mesleki herhangi bir faaliyette bulunmaksızın sadece mükellefiyet tesis ettirilmesi ve inceleme sonucunda mükellefiyet kaydının sürdürülmesine gerek olmadığının belirlenmesidir. Kanunda belirtilen bu şartlar mevcut olduğunda, vergi dairesi mükellefiyet kaydını sonlandırır.
Ancak ticaret pratiğinde sıkça karşılaşılan bir senaryo, şirket yöneticilerinin görev süresinin dolması, genel kurulun toplanmaması, şirket defterlerinin tutulmaması ve şirket merkez adresinin kapalı olması gibi durumlardır. Özetle, mükellefler sıkça ticari faaliyet gerçekleştirmeme durumunu vergi dairesine bildirmezler ve ticaret sicilinden kaydın silinmesine yönelik olağan süreç başlatılamaz.
Bu şekilde yükümlülüklerini bildirmeyen mükellefler için resen terk uygulaması başlatılmıştır. Bu resen terk prosedürünün gerekli koşulları yasada belirtilmesine rağmen, idari işlemlerin kuruluş aşamasındaki hukukiliğin de göz önünde bulundurulması önemlidir. Bu çalışmanın temelini oluşturan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 160 ve 160/A maddeleri, 520 sayılı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve 2016/2 sayılı İç Genelge’de yer alan hükümler esas alınarak, re’sen terk uygulamasının işleyiş sürecindeki idari işlemlerin hukukiliği değerlendirilmiştir.
Resen Terk Nedenleri Nelerdir?
Mükellefin İşi Bıraktığının Belirlenmesi, Yapılan Araştırma ve Yoklama Sonucunda Bilinen Adresinde Bulunmaması veya Başka bir Adreste Faaliyette Bulunduğuna İlişkin Bilgi Edinilememesi
Resen terk işleminin uygulanabilmesi için, mükelleflerin faaliyetine devam edip etmedikleri, bilinen veya doğalgaz, elektrik aboneliği bulunan adreslerinde vergi dairesince yapılan yoklamalarla tespit edilmeli ve bunun yanında mükelleflerin beyan yükümlülüğünü yerine getirilip getirilmediğinin araştırılması gerekmektedir.
Faal mükellef tespitine ilişkin olarak ikinci defa yoklama yapılması gerektiği re’sen terk ile ilgili tebliğde belirtilmektedir. Yapılan yoklamalarda geçici ayrılmalar hariç yoklama yapılanın ya da yetkilinin bilinen adreste olmaması (iş yerinin boş olması ya da başka mükelleflerin olması) halinde ikinci yoklama yaptırılır. İkinci yoklama gerçek kişilerde kendisinin, tüzel kişilerde ise bunların başkan, müdür veya kanuni temsilcilerden birinin adres kayıt sistemindeki yere yapılır.
“…..faaliyetini bırakan mükellefin süresinde bildirimde bulunması gerekmektedir. Davacı işi bırakmış olduğunu sonradan beyan ettiği süreçte beyannamelerini verip vergisel yükümlülüklerini yerine getirdiğinden, mükellefin işi bıraktığının tespit edilmesi veya yapılan araştırma ve yoklamalar sonucunda bilinen adreslerinde bulunamaması ve başka bir adreste faaliyetine devam ettirdiğine dair bilgi edinilememesi gibi durumların söz konusu olamayacağı anlaşılmaktadır. Bunun yanında 213 sayılı Kanunun 155. Maddesi uyarınca işyerinde yer almakta olan ışıklı doktor tabelası faaliyetin devamı niteliğinde sayılacaktır. Bunun aksi ise davacı tarafından ispat edilebilecektir.” (Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu, 13.11.2019, 2019/394E. ,2019/872 K.)
Mükellefin gayrifaal olup olmadığına ilişkin olarak ikinci kez yoklama yapılmadan resen terk yapılması hukuka aykırıdır.
“.. 02/11/2015 tarihinde yapılan ilk yoklamadan sonra davacı nezdinde başka bir yoklama yapılarak faaliyetinin bulunmadığı kesin ve somut verilerle ortaya konulmadığı, dolayısıyla yeterli araştırma ve tespit yapılmadığı anlaşıldığından, 30/09/2015 tarihi itibariyle mükellefiyetin resen terkin edilmesi işlemi ve mükellefiyet terkini işleminin nakil terk olarak düzeltilmesi talebiyle davalı idareye yapılan başvurunun reddine ilişkin işlemde hukuka uyarlık bulunmamaktadır” (Danıştay 4. Daire 02.02.2021,2016/21560 E. 2021/647 K.)
Yapılan uygulamalarda mükellefin faal olup olmadığına dair somut tespitler şunlardır: bilinen adresinde faal olup olmadığı, üretim ve ticaret kapasitesinin olup olmadığı, çalışanı olup olmadığı ve emtia, demirbaş, depo gibi varlıklara sahip olup olmadığı. Bunlar, 520 sayılı VUK Genel Tebliğinde, mükellefin faaliyette bulunduğunu ispatlayan unsurlar olarak belirtilmektedir. Aynı tebliğe göre, ihtiyaç duyulması halinde, mükellefin iş yeri adresinin çevresindeki esnaf, site yöneticisi, komşu, muhtar gibi kişilerin ifadeleri alınıp imzalı tutanak düzenlenebilecektir.
Sahte Belge Düzenlediğine İlişkin Mükellefiyet Tesis Ettirdiğinin Vergi İnceleme Raporu İle Tespit Edilmesi
Mükelleflerin beyanname, bildirim ve diğer bilgilerinin, ticaret sicili kayıtları, ortaklık yapısı, tahsilat durumu ve diğer kurum/kuruluş belgeleri, varlık ve öz sermaye miktarları, iş yeri bilgileri, taşıtlar, makine ve teçhizat durumu, demirbaşlar, çalışan sayısı, işletme kapasitesi gibi unsurların uyumlu olup olmadığı, sahte ya da yanıltıcı belge olup olmadığı hususları, mükelleflerin risk değerlendirmesinde dikkate alınacağı ve bu kapsamda inceleme yapılacağı belirtilmektedir. Yapılan incelemeler sonucunda vergi dairesi tarafından oluşturulan komisyon, sahte belge düzenleme riskini değerlendirerek bu riskin yüksek olup olmadığına karar verir. Bu değerlendirme, vergi dairesi başkanı ya da defterdarın onayına sunulur. Ayrıca, vergi dairesi nezdinde oluşturulan komisyonun tespitlerine ek olarak, önceki inceleme raporları, tahakkuk ve tahsilat bilgileri, işlem yaptığı diğer mükelleflerle ilgili risk analizi değerlendirmesi yapılır ve bu verilerle birlikte vergi dairesi başkanı veya defterdar tarafından mükellefiyetin sonlandırılmasına karar verilir. Bununla birlikte, süreçleri hızlandırmak ve belge güvenilirliğini artırmak amacıyla, mükelleflerin sahte belge düzenleme riski taşıdığı tespit edilirse vergi incelemesine sevk edileceği belirtilmektedir. 520 sayılı VUK Genel Tebliği’ne göre, idarenin yapacağı risk değerlendirmesi sonucunda vergi inceleme raporu beklenmeden re’sen terk kararı alınabilmektedir.
Danıştaya göre, işyerinde faaliyette bulunduğu tespit edilen mükelleflerin resen terki idare tarafından değil, vergi inceleme raporuna göre yapılması gerekmektedir. “…yapılan yoklamalarda işyerinde faaliyetine devam ettiği anlaşılan mükellefin, münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğine dair vergi inceleme raporu düzenlenmeden mükellefiyet kaydının resen kapatılamayacaktır.” (Danıştay 4. Daire 10.12.2020, 2016/706 E.,2020/5545 sayılı kararı)
Resen Terk Uygulamasında Tebligat İşlemleri
Kurumlar vergisi mükellefleri elektronik adres kullanma zorunluluğu getirilerek kendisine elektronik ortamda tebliğ yapılabilecektir. Tüzel kişilerde ticaret sicil kaydının silindiği tarih itibarıyla, elektronik tebligat adresi kapatılır. Dolayısıyla vergi dairesince resen terkin edilmiş olsa dahi ticaret sicil kaydı silinmediği müddetçe e-Tebligat yapılabilmektedir.
Gerçek veya tüzel kişilerin mükellefiyetlerini kendileri sonlandırması veya mükellefiyetlerin resen terk ettirilmesi halinde ortada bir mükellefiyet kalmayacağı için Vergi Usul Kanunu’nun 101. maddesi kapsamında mükellefin adres kayıt sistemindeki yerleşim yerine normal tebligat yapılmalıdır. Mükellefiyeti kapanan gerçek ve tüzel kişilere elektronik ortama yapılan tebliğler hukuki değildir.
Resen Terk Nedir? Resen Terk Tarihinden Sonra Beyanname Verilmemesi
Konuyla ilgili bir Danıştay kararında; “işi bıraktığı sonucuna ulaşılan ve mükellefiyeti idarece re’sen sonlandırılması gereken davacı adına beyannamelerini elektronik ortamda vermemesi nedeniyle kesilen özel usulsüzlük cezalarında ve bu cezalara karşı açılan davayı reddeden Vergi Mahkemesi kararında hukuka uyarlık görülmemiştir.” hükmüne yer verilmiştir. (Danıştay 4. Daire 02.02.2015 tarih 2012/6717 E., 2015/86 K.) Dolayısıyla resen terk işlemleri vergi dairesi tarafından geç yerine getirilirse, düzenlenen bir kısım özel usulsüzlük cezaları hukuka aykırı hale gelecektir.
Sonuç olarak hukuka aykırı olarak yapılan resen terk işlemlerine ve düzenlenen cezalara karşı dava açılarak, işlemin ve cezaların iptal ettirilebilmesi mümkün olabilmektedir.
Resen Terk Nedir? Danıştay Kararları
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 26/04/2024 tarihli emsal kararında aşağıdaki hükümlere yer verilmiştir:
“213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 132/A maddesi uyarınca yapılan elektronik yoklama sırasında nezdinde yoklama yapılanın veya temsilcisinin bulunmaması ya da bu şahısların imzadan çekinmesi halinde elektronik yoklama neticesinde düzenlenen yoklama fişini temsil eden elektronik yoklama imza formunun Vergi Usul Kanunu’nun 131. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca polis, jandarma, muhtar veya ihtiyar meclisi üyelerinden birine imzalatılması gerekmektedir”
Danıştay 3. Dairesi 07/11/2023 tarihli kararında; “aktif ve öz sermaye büyüklüğü, ödenen vergi tutarı, çalışan sayısı, vergisel yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği gibi hususlara dair yapılan analiz ve değerlendirmeler sonucunda davalı idarece, ne suretle sahte belge düzenleme riskinin yüksek olduğu sonucuna ulaşıldığının somut olarak ortaya konulamadığı anlaşıldığından tesis edilen işlemlerde hukuka uygunluk görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlemleri iptal eden” Vergi Mahkemesi kararını onamıştır.
Danıştay 4. Dairesi 10/01/2022 tarihli kararında; “davacının … vergisel ödevlerini yerine getirdigi dikkate alındığında, davacının gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığının açıkça ortaya konulamadığı anlaşıldığından davacının faaliyette olmadığı hukuken kabul edilebilir ve somut bir şekilde ortaya konulmadan 30/09/2014 tarihi itibariyle mükellefiyetinin re’sen terk ettirilmesine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.” yönündeki Vergi Mahkemesi kararını onamıştır.
Danıştay Vergi Dava Daireleri Kurulu’nun 26/05/2021 tarihli kararında; “Olayda, davacının işi bıraktığı yolunda bir tespit bulunmamaktadır. Aksine, bilinen adresinde düzenlenen yoklama fişiyle faaliyetinin devam ettiği tespit edilmiştir. Davacının münhasıran sahte belge düzenlemek amacıyla mükellefiyet tesis ettirdiğine ilişkin düzenlenmiş bir inceleme raporu da bulunmadığından, mükellefiyet kaydının re’sen terkinine ilişkin işlemde hukuka uygunluk bulunmamaktadır.” yönündeki Vergi Mahkemesi kararını onamıştır.
Resen terk edilen şirketlerin ticaret sicilinden silinmesi
Vergi dairesinin otomatik terk işlemi, ticaret sicili memurluğu ve ticaret odasındaki kaydın silinmesine olanak tanımamaktadır. Sicil ve oda kaydının kapatılabilmesi için tasfiye işlemlerinin başlatılması ve tamamlanması gereklidir. Diğer bir durum ise şirket kaydının ticaret sicilinden resen silinmesidir. Bu durum vergi dairesinin resen mükellefiyet kaydını silmesi ile karıştırılmamalıdır.
Vergi Dairesi Resen Terk Sorgulama
Ticaret Sicili Resen Terk Sorgulama