Şirket Kanuni Temsilcilerinin Vergi ve SGK Borçlarından Sorumluluğu
6183 Sayılı Kanun Mükerrer Madde 35 –
“Tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.”
Kanun Gerekçesi
(6183 SAYILI AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN’A MÜKERRER 35. MADDEYİ EKLEYEN 4108 SAYILI KANUN UN 11. MADDESİNİN GEREKÇESİDİR.)
(TASARININ 8. MADDESİ KANUNUN YASALAŞAN METNİNİN 11. MADDESİNE KARŞILIK GELMEKTEDİR.)
Madde 8 – Bilindiği üzere, 213 Sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesiyle, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri ile yabancı şahıs ve kurumların Türkiye’deki temsilcileri tarafından yerine getirileceği, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların, kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme bağlanmıştır.
Bu hükümden hareketle, tüzel kişiliğin varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların tüzel kişiliğin kanuni temsilcilerinden 6183 Sayılı Kanunun cebri takibata ilişkin hükümlerine göre takip ve tahsili cihetine gidilmektedir.
Öte yandan, 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen fiyat farkı, kur farkı, haksız yere alınan ihracatta vergi iadesi, kaynak kullanımını destekleme primi gibi bazı amme alacaklarının tüzel kişiliğin mal varlığından tahsil imkânı bulunmadığında da kanuni temsilciler hakkında takibata geçilmiş ancak Danıştay’ca verilen muhtelif kararlarla 213 Sayılı Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen alacakların takibinde mezkûr maddenin tatbik imkânı bulunmadığı yönünde görüş birliğine varılmıştır.
Vergi Usul Kanunu kapsamına girmeyen bu tür alacakların takibinde genel hükümlere başvurulması uzun zaman alacağı gibi bu hükümlerin uygulanması idareye pratik bir fayda da sağlamayacaktır.
Bu itibarla, amme borçlusunun mal varlığından alınamayan bu tür alacakların kanunî temsilcilerinin, teşekkülü idare edenlerin veya yabancı şahıs veya kurum mümessillerinin mal varlığından 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre tahsilini temin etmek ve Vergi Usul Kanunu kapsamına giren vergi ve buna bağlı alacaklarda sorumlu olan bu şahısların diğer amme alacaklarının ödenmesinden de sorumlu olmalarını sağlamak amacıyla 6183 sayılı Kanuna mükerrer 35 inci madde eklenmiştir.
————————————————————————————————————————————–
Danıştay Kararları
“davacının sorumluluğu, yöneticiliği döneminde beyanname verilmemesi, beyan edilen bir borcun ödenmemesi veya yapılan inceleme sonucu eksik beyanda bulunulduğunun tespiti halinde sözkonusu olabileceğinden, davacının kanuni temsilci olarak atanmasından önceki döneme ait veya kanuni temsilcilik sıfatının sona ermesinden sonraki dönemlere ait vergilerden sorumlu tutulamayacağı açıktır.” (T.C DANIŞTAY 9.Daire Esas: 2016/ 12125 Karar: 2019 / 1393 Karar Tarihi: 03.04.2019)
“Dava; A.Ş.’nin kanuni temsilcisi olan davacı hakkında düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılmış; vergi ve diğer mali ödev ve sorumluluklarını zamanında ve eksiksiz olarak yerine getiren kanuni temsilcilerin, sonradan kendilerinin görevde olmadığı ve müdahale şanslarının bulunmadığı bir dönemde gerçekleşen bir eylemden müteselsilen sorumlu tutulmaları sonucunu doğurduğu; adalet ve hakkaniyet ilkeleri gereği, bireyin bu şekilde belirsiz ve güvencesiz bir biçimde kendi kusurundan kaynaklanmayan bir nedenle, başkalarının eylem veya ihmali sonucu oluşacak sorumluluğa ortak olmasının adalet ve hakkaniyetle bağdaşmayacağı, hukuk devleti ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline karar verilmiştir. Hükmün onanması gerekmiştir.” (T.C DANIŞTAY 13.Daire Esas: 2014/ 208 Karar: 2015 / 2873 Karar Tarihi: 03.09.2015)
“İhtiyati haciz, kamu alacağının cebren tahsil ve takip işlemi olmayıp, icrai muamelelere başlamadan önce tahsile konu amme alacağının tehlikeye girmemesi için korunmaya yönelik bir işlemdir. Bu işlem korumaya yönelik olduğundan, bunların asıl muhatabı amme borçlusu, diğer bir değişle verginin mükellefi veya sorumlusudur. Şirketin kanuni temsilcileri hakkında bu işlemin uygulanması söz konusu olmayacaktır. Kanuni temsilciler ancak kesinleşen ve şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen alınamamış olan borçlarından dolayı sorumlu tutulabileceklerinden, şirket hakkında henüz kesinleşmemiş vergi borçlarından bu aşamada sorumlu olmaları düşünülemez.” (T.C DANIŞTAY 9.Daire Esas: 2007/ 896 Karar: 2009 / 1224 Karar Tarihi: 05.03.2009)
Danıştay 3. Dairesi 06.03.2014 Tarih 2011/3199 E.-2014/961 Sayılı Kararı; “Dava dosyasında mevcut Ticaret Sicili Gazetesinin incelenmesinden, anonim şirketin yönetim kurulunun mevcut olduğu, davacının anılan şirkette kanuni temsilcilik sıfatının bulunmadığı, yönetim kurulu dışında davacıya sadece imza yetkisi verildiği, dolayısıyla şirketi temsile yetkili olmadığı anlaşılan davacı adına ödeme emri tebliğ edilmesinde hukuka uyarlık görülmediğinden..
Danıştay 4. Daire, 07.04.2005, E. 2004/1885 K. 2005/572. “…Dava konusu ödeme emirleri ile istenilen borçlar 1996-1998/3. dönemine ilişkin oluğ, borçların tamamı davacının kanuni temsilci olarak göreve başlamasından önceki dönemlere ilişkindir. Bu durumda, kanuni temsilcilik görevine başlamadan önceki dönemlere ait olan vergi ve buna bağlı borçlardan dolayı sorumluluğu bulunmayan davacının kanuni temsilci sıfatıyla takip edilmesinde ve düzenlenen ödeme emirlerine karşı açılan davayı reddeden mahkeme kararında isaber bulunmamaktadır.”
Danıştay 9.Daire, 07.10.1997,E.1997/1121,K.1997/2835. “…Anılan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, anonim şirketlerin yönetim kurulu tarafından temsil edileceği ancak temsil yetkisinin 319. madde uyarınca yönetim kurulu üyelerinden birine veya birkaçına bırakılması halinde yetkinin gereği gibi kullanılmamasından dolayı yetkisini devreden ve temsil yetkisi bulunmayan diğer yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulamayacakları anlaşılmaktadır.